15 Ağustos 2019

ÇORUM

Çorum'un kiremit ve un fabrikaları, otomobil satış reyonlarının olduğu geniş caddelerinden geçerek, şehre giriyoruz.Biraz ilerledikten sonra solda yeşillikler arasından ve bahçe duvarından  harika bir bina görünüyor.İşte müze...
H.1332 yılına tarihlenen güzel bina.2003 tarihinden bu yana müze olarak kullaniliyormuş. Arkeoloji ve etnografya teşhir salonları birbirinden bağımsız olarak düzenlenmiş..

Arkeolojik eser salonları binanın sol kanadında dört kat şeklinde düzenlenmiş. ilk katında, Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarında bulunmuş olan Kalkolitik Çağ eserleri ile başlayan kronolojik bir teşhir yapılmıştır.Bu katta Eski Tunç Çağı Alacahöyük prens ve prenses mezarlarından “L” Mezarı aslına uygun olarak teşhir ediliyor.Bu bölümü takiben Çorum ili sınırları içindeki arkeolojik kazılarda (Boğazköy-Hattuşa, Alacahöyük, Yörüklü Hüseyindede) açığa çıkartılan Hitit dönemi eserleri ve  cok begendigim Eski Hitit dönemine tarihlenen iki adet kabartmalı vazo teşhir ediliyor. Birisi, dört frizli, diğeri kücük tek kabartma frizli. Müze koleksiyonunda özel bir yere sahip, üzeri çivi yazılı Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait  bronz kılıç da yine aynı katta.

Hitit yazılı belgeleri (Çivi Yazılı tabletler) ile başlayan 2. katta, Boğazköy-Hattuşa kazılarında  bulunan kil mühür baskılı bullaları, Ortaköy-Şapinuva kazı buluntusu Çivi Yazılı tabletler ve mühür baskılı bullalar var ve ilgi çekici.Ve mühürler; incecik yazıları, bezemeleri ile.

İsmini soylemeye bayıldığım; Ortaköy-Şapinuva seramik eserleri 3. katta, Frig Dönemi buluntularını aynı döneme ait Boğazköy-Hattuşa ve Alacahöyük buluntuları izleniyor.
Bu kattaki kronolojik sergileme Hellenistik, Galat ve Roma dönemi seramik eserleri bitiyor.Ayrıca, Sikke koleksiyonu da bu katta.

Roma dönemi cam eserleri, altın ve gümüş süs eşyaları, heykelcikler, kandiller ile Bizans dönemi eserlerinin sergilendiği 4. kat ile müze seyri bitiyor.

Bu guzel binanın, bir zamanlar kimlerin adımlarını taşıyor dedığim, mermer merdivenlerinden inerek Etnoğrafya bölümüne geçiyoruz.Burada kahve, leblebici ve bakırcı canlandırmaları var.Üç türbe ve camiden çıkartılan kapılar, ahşap oymanın en ince eserleri; çok ince bir sanatı anlatıyorlar.Giysiler, günlük yaşamı anlatan eşyalar ve halı_kilimlerle bu bölüm bitiyor.
Bahçede de müze; mezar taşları, küpler, kitabelerle uzun bir seyirle sizi uğurluyor.

Çok şey anlattım ama bu bolgenin tarihini düşünerek ve bu güzel müze binası keşke daha dolu dolu olsaymış.Konferans salonları ve idari bolum müzeden çok çok yer kaplıyor.Bence bu binanın tamamı müze olarak kullanılmalı ve tanıtılmalı.

Şehrin sağlı sollu caddesini , dükkanları izlerken önünüze çıkıverecek, işte saat kulesi:
2.abdulhamit in muhafizi Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa  1894 yılında yaptırmış. Şehrin merkezinde yer alıyor ve minare şeklinde
yapılmış. Yuvarlak kemerli kapısı üzerinde,  1312 tarihli mermer kitabesi var.Şerefesine de bu kapıdan çıkılıyormuş.
Sarı renkli kesme kum taşından ve minareyi 
anımsatan kulede, sekizgen kaideden Türk üçgeni motifli ile gökyüzüne yükseliyor. Yuvarlak bedeni yakından çok köşeli.Üzeri kurşun kubbeyle örtülü ve kulenin dört bir tarafında saati  var. 
Saat kadranının üzerlerinde her yöne bakan çan sesinin uzaklardan işitilebilmesine yönelik dört adet pencere var.
Saatin çanı ise Hasan Paşa tarafından özel olarak İstanbul’dan gönderilmiş.
Şehrin merkezindeki bu güzel simge ile kaybolmadan çarşının her yeri keşfedilebilir.


10,08,2019