27 Aralık 2007

“Kuş olmak güzel şey
Hatta bulut olmak
Ama ben memnunum insan olmaktan”
N.Hikmet

Yaşamak da bir sanat...
Kuş olmak, bulut olmak, çiçek olmak güzel.İnsanız: Yaşadığımız her anda bakmayı bilmek önemli.Bu bakış; yaratmak için de olur, yaratılana bakmak için de.Ve sanat gözüyle olursa bu bakış yeni eserlerin yaratılacağına, hoşgörü ve sevgiyi yaşayacağımıza, böylelikle barışı da bulacağımıza inanıyorum.
Hepimizin dünyaya baktığı bir ortak pencere olmalı.Bu neden sanat olmasın?
Fotoğraf, şiir, resim, tiyatro diyelim öncelikle:
Fotoğraf an'dır.
”Geçiyorken, bir aracın penceresinden görüvermiş gibi” an'ı kitlelere yaymaktır.Fotoğraf o an olmanın mutluluğudur.Fotoğraf çekmek, tüm duygular akıp giden gerçeklerle bütünleşirken nefesini tutmaktır.Tanımak,anlamak ve kavramaktır.Sürekli devinen gerçekleri kısacık anlarda düzene sokmaktır.Aklı, gözü ve yüreği aynı eksene dizmektir.Haykırmanın bir yoludur.Hatta elimizde bir makine yokken bile yaşamımızda bazı an'ların fotoğrafları asılı kalmaz mı belleğimizde?
Şiir dendi mi akan sular durmalı.
Gülden bir ırmakta yıkanmalı insan.Şiirle zamana yelken açılmalı, şiirden gömlekler giyilmeli bazen.Şiir sezgiyle var olur.Yaşam irdelenir, didiklemedik yeri bırakılmaz.Yaşamla şiir arasında bağ kurulur.İçinde kaybolduğumuz şu zamanda , yaşamı yakalamak hüner istiyor değil mi?Onca gözyaşı, kirlenmişlik, savaş açlık gibi olayların yaşandığı süreçte yaşamı sahiplenmekse kolay değil.Bazen dizelerin birleşmekteki anlam ilişkileri bizlere bırakılır.Böylece, duyumsanmış dizeler bizlere yol gösterir belki, ne dersiniz?
Resim bir tutku.
Ressamın hüneri; fotoğraf gibi yakalamak değil konuyu, modelin derisini,etini vermek değil. Onun ötesinde; tuvalin etini, derisini yaratmak, tuvalin üstünde doğan acayip bir ürperiş, nerdeyse özerk bir oluşum, ressamın kalıcı izi, somut benliği ve konuyu aşan bir bütünlük.Büyük saydığımız bütün ressamların (parmak izi kadar kişisel) bir düzeyi kaplama hüneri.Bir çeşit sürekli mucize resmin sırrı.Kendi renklerimizi, neşemizi, hüznümüzü böylece daha net görürüz belki de?
Tiyatro büyülü bir sanat.
Tiyatro denilen o büyülü sanatta nasıl kanatlanılıp uçulacağını,izleyiciyi nasıl önüne katıp sürükleyeceğini, yeryüzünün ve yaşamın yeniden keşfedilebileceğini, yeniden yaratılabileceğini öğreniyoruz.Seyirciyle kurulan ilişkiyle yaratılan o eşsiz anlarda, aslında hep insana, hep yaşama dair fısıldanır, insanın hep en derinlerine dokunulur.
Tiyatro, her oyunda gerçekle düşü, düşle fantaziyi, fanteziyle gerçeği iç içe yoğurmak. Ve tiyatro, bunu yaparken şimdiyi, bugünü de unutturmamak.Dünle bugün, bugünle yarın arasında gidip gelirken hem aklımıza, hem yüreğimize, hem de beş duyumuza seslenmek.

Yaşama sanatında biz varız.Bizim ilişkilerimiz, bizim yaratılarımız var.
Öyleyse sanat da biziz.

19 Aralık 2007


http://www.youtube.com/watch?v=_b-MJ-bxqks




Dağ suları kadar coşkun bir dere.
Maviydim İzmirdim.
Martı çığlıklarına karışan sesim,sabrım.
Dağlarında telaş yok, hep yeşil, hep ağaç.
Maviyim İzmirim.
Çiçekler gibi açar insan gözlerini.
Özlemler sulanır.
Deniz kokusuna tutunup gidersin.
Rüzgarında üşünmez İzmir'in ama güneşinde yanılır işte.
Kımıl kımıl kalabalık yorar Konak'ta.
Kemeraltı' nın dokusunda çocukluğunu bulursun.
Alsancak'ta incidir eski evler
Karşıyaka'da bir huzur alırsın.
Sen
Seksek oynadın mı İzmir sokaklarında.
Yıldız yıldız yanan körfeze uyandın mı hiç
Sakız evlerinin arasından asansörle İzmir keyfi yaptın mı
Denizin rüzgarında gözyaşlarını kuruttun mu
Bir uçurtmanın heyecanına kaptırdın mı yüreğini, şimdi düşecek gibi
Saat kulesinde güvercinlerle uçurdun mu gözlerini
Akşamları telaşlı adımların arasına karıştı mı ayakların
yada sabahı yakalamaya çalıştın mı aynı adımlarla
Yağmurunda su oldun mu
Ya vapurunda deniz, martısında kanat
Gevreğinde sıcak, çiğdeminde tuz
Smyrna'dan rüzgar, Kadifekale'den kuşbakışı Ege mavisi aldın mı
Agora'da bir sütuna yaslandın mı
Kemeraltının arasta kemerlerini dizdin mi belleğine
Kızlarağasında sade kahve-lokum tadını aldın mı
Hisar Caminin ezanı karıştı mı içine
Sinagoglar, kiliseler ikonlarına ve ilahilerine aldı mı seni
Kordonboyu seyrine düştü mü efelerin

seyduna...

Seyduna rüzgar ol
yaz sıcağı papatya tarlasına
kış soğuğu kardelenlere
yaşamı ver ilkyaza
bir gül
iki duvar arası
açtı açamayacak
Şahrud türkünü dinle Seyduna'dan
bak gökyüzüne
gelecek Şahmeran...