27 Haziran 2019

Çanakkale, Gelibolu, 29 ekim 2018

"Troya'ya Hoşgeldiniz...

MÖ 3000'de başladı bizim bu coğrafyadaki serüvenimiz... Bir zamanlar, şimdi ova olan bu yer henüz bir körfezken, ticaret yolları üzerinde parlak bir kenttik. Kutlamalara, kahramanlıklara tanık olduk. Savaşlar ve yangınlar gördük. Sırlarla dolu geçmişimiz hakkında tarihçiler, arkeologlar ipuçları aradılar yıllarca. Şu an çevrenizde gördüğünüz kalıntılardan çok daha fazlası vardı yaşamımızda.
Kentimizin uzun ve inişli çıkışlı tarihi boyunca bastığınız topraklara bastık, geçtiğiniz tarlaları ektik, şu köşedeki taşlarla surlar inşa ettik, denizden balık tuttuk, bu topraktan çömlek yaptık, sıcak yaz günlerinde karşıdaki zeytin ağaçlarının altında dinlendik, savaştık, yok olduk...
Bu coğrafyayı, rüzgarı, toprağın, gökyüzünün ve denizin rengini, havayı, zeytin ağaçlarını ve taşları hafızanıza yazın. Az sonra rampadan inerken yıkık burçlar ve Troas'ın verimli toprakları geride kalacak. Rampa sizi bugün bildiğiniz Troas Bölgesi'nden geçmişe, Troya'nın hikayesinin büyük bir bölümünün keşfedilmeyi bekleyen dünyasına taşıyacak. Burada Troya'dan gelip geçmiş ve bu topraklarda kalıp yitmişleri anlamaya başlayacaksınız.
Topraklarımıza hoşgeldiniz..."
diyor, o yılların sesinden, mimar Derya Yazman                   
       Troya Müzesi, Çanakkale – İzmir yolunun 25. km'sinde Tevfikiye Köyü istikametinde 5. km'de yer alıyor.
   Müzenin binasında, tarihte bir dönem varolmuş bir uygarlığa günümüzden bakarak, bir yapının ötesinde bir his oluşturmak amaçlanmış.Bu noktada tasarımda tercih edilen yol, ziyaretçiyi belirli eşiklerde kademeli olarak tecrit etmek olarak düşünülmüş.İzleyiciyi kısmen ve bazen tamamen fiziki bağlamdan koparmak ve tekrar bağlamak...Tasarım, tüm destek işlevlerini yer altındaki tek bir kata toplamış. Bu kat yeryüzünden algılanmayan, üzeri peyzaj ile örtülü bir kat.
Sergi yapısı bu katın içerisinden, yeryüzündeki bir yarıktan toprak üstüne yükselen 32*32 m boyutlarında kare planlı bir obje olarak yükseliyor.Bu hali ile müze kompleksi dışarıdan peyzaj içerisine oturtulmuş topraktaki bir yarıktan yükselen dev bir arkeolojik bulgu olarak algılansın istenmiş.Yapıya 12 m. genişliğinde bir rampadan aşağıya inerek giriyorsunuz. İnerken ufuktaki yapıya doğru yaklaşıp, peyzaj ve yeryüzü yavaşça kaybolsun, geriye gökyüzü ve yapı kalsın diye planlanmış.Öyle de oldu.
Rampalar ile yavaşça yukarı çıkmaya başlandığında cephedeki açıklıklardan coğrafya, tarlalar ve Troya kalıntıları görülüyor.Bahçede hummalı bir peyzaj çalışması sürüyor. Çatıya ulaşıldığında ise dev bir seyir terasına çıkılıyor. Troya'nın uzak ve yakın geçmişi, bu topraklardaki yaşanmışlıklar ve yaşanabilecekler işte burada hayal edilir...
           Troya Müzesi’nde; Homeros’un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatılıyor.
           Müze üç katlı. Teşhir katlarına bir rampadan çıkarak ulaşılıyor. Rampanın toplam uzunluğu ise yaklaşık 480 metreymiş. Yedi başlığa bölünmüş bir hikâyeyi takip ediyorsunuz: Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi ve Troya’nın İzleri.
Müze ziyareti binaya giden rampadan inerken başlıyor. Rampanın duvarlarında bulunan nişlerde Troya’nın farklı katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılıyor.
Müzenin girişinde, sergi katları öncesinde ön bilgi  amacıyla arkeoloji bilimi; arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, “neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük, restorasyon, konservasyon” gibi terimler şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle aktarılıyor.
Assos, Tenedos, Parion, Alexandria Troas, Smintheion, Lampsakos, Tyhmbria, Tavolia ve İmbros kentlerinin tarihleri, kazıların kısa bilgileri ile pişmiş toprak figürinler, tıbbi aletler, taş ve kemik aletler, mermer eserler, altınlar, pişmiş toprak kaplar, masklar, heykelcik ve kuklalar ile cam eserler yer almış.Her kentin panosunda Troas Bölgesi’nde nerede olduğu işaretlenmiş ve kentin bir görseli de yer almış.
Dardanos ve Çan Tümülüsleri ile satraplık dönemine tarihlenen Altıkulaç Lahti bu katta. Dedetepe Tümülüsü bir yansıtmayla yeniden canlandırılırken, Dardanos Tümülüsü’ne interaktif bir ekrandan girilip gezilebiliyor. Müzenin ilgi odağı olacağı düşünülen Troas Altınları, bu katın merkezinde, özel aydınlatmalı ayrı bir odada sergileniyor.
Birinci katta  Troya’nın Tunç Çağı dönemlerine ışık tutuyor. Kronolojik bir sırayla Troya’nın katmanları ve gelişim evreleri anlatılmış. Tunç Çağı sonunda kentin bir savaşla terk edilmesi hikâyesini temsil eden efektli yansıtma ise çarpıcı.
 Rampada Tunç Çağı sonrası karanlık çağların başlaması anlatılıyor.Sonrasında, 2.katta,  çanak-çömlek buluntuları ile demir aletler var.Troya Savaşı, ozanı, kahramanları, olayları, mekânları; sikkeler, çanak-çömlek ve mermer eserlerle beraber, çizimler, maketler, dijital efektlerle kurgulanmış 3-4 dakikalık bir animasyonu da var.Ve lahitler, heykeller gibi; hepsi agoralar, forumlar, geniş tapınak avlularına göndermede bulunarak ferah bir gezi güzergahı üzerinde büyük boy eserlerle görselleştirilmiş..
3.katta: Troya ve çevresinde yerleşim, beylikler ve Osmanlı Dönemi’nde devam edişi ve  Osmanlı yerleşimleri, Çanakkale Boğazı’nın Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarındaki önemini anlatan metin, gravür ve fotoğraflar kullanılmış; devam eden çanak-çömlek geleneği, taş işçiliği ve sosyal yaşam taş eserler, sikkeler ve seramiklerle verilmiş.Ayrıca bu katta 19.yüzyıldan bu yana devam eden kazıların tarihi ve hikâyesi ele alınmış. 
                             Müzenin tasarımı, algıladığımız dünyanın ötesinde bir dünyayı, tarihi kökleri ve hikayeleriyle ziyaretçiye aktarmak üzerinden kurgulanmış.Çok da başarılı olmuş.Böylesi düzenli, çok bulgudan oluşan, görselli bir müze çok etkileyiciydi.Gezin gezelim, görün görelim, çoğalın çoğalalım, tarihimizi bilin bilelim diye aktardım.