24 Temmuz 2019

ELAZIĞ, 10 mayıs 2019

      Elazığ'a gideceğiz...Haritadan  bakıyorum; doğuda Bingöl, kuzeyde Keban Baraj Gölü ve Tunceli, batıda Malatya, güneybatıda Karakaya Baraj Gölü, güneyde Diyarbakır ve Fırat Nehri...
Oldukça güzel, değişik bir coğrafya ve ulaşmak istediğim yerler çok yakın.
     Elazığ doğal zenginlikleri ile de dikkat çeken bir yerleşim yeri. Elazığ’ın güneydoğusunda bulunan Hazar Baba ve doğusundaki Mastar Dağları, zengin flora ve faunası ile dağ ve doğa yürüyüşleri için en ideal yerlerden biri olmuş.Murat Nehri kıyılarında ise tarihle doğanın iç içe geçtiği muhteşem atmosferde yürüyüş veya bisiklet turları da yapılıyormuş.. Ayrıca Sivrice ilçe merkezine 6. km mesafede yer alan Hazarbaba Kayak Merkezi kış turizmi açısından oldukça önemli ve 1400 m. Uzunluğundaki kayak pisti ve tesislere sahip.
    İzzet Paşa Camii şehrin odağında, çevresi , alt kısmı çarşı olarak kullanılan büyük bir alanı kaplıyor. Parklar, resmi dairelerle çevrili.Yürüyüşe uygun geniş bir caddesi var.Tatlı satan dükkanlar;  baklava ve kadayıfçılar çok yaygın.Oldukça güzel dekore edilmiş mekanlar ve tercih de çok fazla.Ayrıca bazı dükkanlarda da halka şeklindeki tatlılar raflara dizilmiş.Elinize özel kesilmiş kağıtlardan alıp, halkayı tutup öylece ayakta veya yürürken yiyorsunuz; burada böyle.
Kapalı çarşıları ünlü.Loş, serin mekanlar, gezdiklerimde peynirciler fazla.Tepsilerde açık olarak  ve raflarda duran peynirler sergileniyor.
Caddelerde "ışkın" satılıyor.Öyle ki her köşe başında, her kaldırımda, paketini açmış satan biri var.Sizlerin de kullandığı bir sebzedir;  ışkın  ile tek başına zeytinyağlı yemek yapılacağı gibi fırında yaptığınız patates veya balık gibi yemeklerin içerisine aromasını vermesi için de kullanılıyor.
    Buraların ünlü folklörü, Çayda Çıra oynayan kızları ise sadece cadeddeki heykelde görebildim.     Harput, şehir merkezi ile birleşmiş neredeyse.Eski şehir gibi yanında kalmış.Harput, Fırat ımağının ortasında yer alıyor.Hitit, Asur, Urartu, Bizans, B.Selçuklular, Artuklular, Akkoyunlular, Osmanlı' ya ev sahipliği yapmış.Önemli ticaret yolları üzerinde.Dolaşacak yer çok.
Kalesinden başlıyoruz:Harcının yapımında süt kullandığı söylenen kale, kayalara oulmuş.Burç ve surlar ayakta, halen çalışma ve restorasyon var.Hala eskinin işçiliği daha güzel, restorasyon çok göze batıyor, neden özenli değiliz, yazık.
     Harput Ulu Camii, 12.yy dan. minaresi farklı dönem yapılarını içerdiğinden çok orjınal.Dört kollu sütun üzerinde kubbe, kenarlarda tonoz örtü, ortası beton ve avlu gibi bir açıklığı olan çok değişik bir cami.Kapalı kısımlar halılarla döşenmiş, açık kısım beton tabanlı,  üstten aldığı ışıkla bir avlu şeklinde.
    Her yerde camiler, türbeler ve her karış, her taş ta farketmediğiniz bir tarih, güzellik içeriyor.Kurşunlu, Alacalı Camiler,  Meryem Ana Kilisesi..Türbe ise pek çok, sayabildiklerim şunlar; Arapbaba Türbesi,Üryan Baba, Beşikli Baba, Murat Baba, Nadir Baba, Zahri Baba, Mansur Baba,Tayyar Baba, Musa Kazım Efendi, Hacı Hulusi Efendi, İmam Efendi, Beyzade Efendi,Seyid Ahmet Çapakçuri hazretleri. Hepsinde mucizeler, güzel yararlılıklar, alınacak dersler ve öyküler.
Harput Tepesi'nden, bakıyoruz; şehir ayaklarınızın altında.İlk karayolu sistemi, milattan önce Urartular tarafından yapılmış.
    Buzluk Mağarasına yaklaşınca, araçla ulaştık, kayalıklar serildi önümüze.Kayalıklar arasından da geçit vermez gibi görünen mağara.Gerçekten bir kişinin zor geçebileceği bir açıklık var ve hiç bir şey görünmüyor, tehlikeli geliyor, girmiyoruz.Manzara ise mağaranın üst kısmında harika.Karşıda karlı dağlarla bir kış manzarası.Güzel bir esintiden yeşil, güneş , kar bir arada.
    Harput'ta 1830 yılına dayanan bir konağın onarılması , günümüze ulaşabilen geleneksel mimari yapılarından birini şehre kazandırmış. Harput Şefik Gül Kültür Evi, dekorasyonu, mefruşatının , antika eşyalarının da kullanılması ile ile eskinin tüm yaşamını gözler önüne seriyor.Kendinizi bu evde yaşanmışlıklarla buluyorsunuz.
   Bu gün günlerden Keban Barajı: Keban Barajı, şehre 47km , tam bir seyirlik; doğa, balık ve Fırat demek.Bir de özel izin ile üzerinden geçerek farklı açıdan baraja ve Fırat'a, Fırat'ın suladığı arazilere  bakmak harika oldu.
Yolda seyirlik ve fotoğraflık, oldukça yeşil ve yansımalı bir köprü geçiyoruz .Yanıbaşında da alabalık tesisi.Alabalık ve sazan öneriyorlar.Alabalıkları kızartırken harika baharatlar kullanmışlar.Buradan Fırat'ı izlemek, yansımalara dalmak ve yeşile de doymak güzel oldu.
    Hazar Gölü ise, Elazığ ilinin güneydoğusunda, yaklaşık olarak 80 km²’lik bir yüzölçümüne sahip tektonik bir göl. Karasal iklimin hakim olduğu bölge, Hazar Gölü sayesinde az da olsa Akdeniz iklimini çağrıştırıyor.Mavi bayraklı plajlara da sahip.
Hazar Gölü,  Elazığ'ın yazlığı.Çok güzel, gerçekten deniz kadar güzel.Yemyeşil kıyılara, dağlara dokunuyor.Cevrede güzel kamp alanları ve yazlık evler var.
    Yöresel tatlara gelince; Harput Köfte,ayran çorbası;Harput çorba( kepekli undan hazırlanan yufka arasında cevizli, kıymalı bir harç bulunur) gömbe yada kömbe, ışkın yemeği,   baklavanın rakibi diğer adı  dolanger, kadayıflar, ağın leblebisi, peynir çeşitleri, menengiç ağacının meyvesinden çedene kahvesi,cevizli sucuk: orcık( incecik açılan yufkalar şerit halinde kesilir ve rulo şeklini alarak fırında pişer, üzerine sarımsaklı yoğurt ve yağlı sos eklenir) ,  ince yeşil fasulyeye lobik denir ve çorbası yapılır.
    Gezdim, gördüm, doydum.