28 Aralık 2010

.

Duman duman, ağac ağac, tarih tarih
Goruyorum Bergama'yı
Gezdikce sokak sokak, ev ev
Seviyorum Bergama'yı
Sıkısmıs ustuste
Tarih kokan evleri, sokakları
Taslı, sancılı, sulu yokusları
Suları cağıran kemerleri
Goğe kucak acan camları
Hamamları, suyu akmayan cesmeleri
Minareleri, camileri...
Beton örtememis ya, tarihi
Badanalarından silkinmis ya, taş duvarlar
Yıllara meydan okuyor ya, sokaklar
Ya sonrası ?

YA SONRASI ?

Soyle Ulucami yanından yukarı, Akropol eteklerine uzanıverdiniz mi ; yakınlarda ?
O, ic ice gecmis basık ama heybetli, hala dumanı tuten, tarih kokan Bergama evlerine.
Tum modernlesmeye karsı koyan hallerini gordunuz mu ?
Tas tas, ıslak ıslak, cicek cicek: Sanki gizli bir gucun eğri buğru sokaklara sıkıstıverdiği o tarihi evleri. O muazzam tas isciliğinin en guzel orneklerini veren pencereler, duvarlar. Ahsabın en guzeli kapılar,hazeranlar. Demirin en guzeli cumbalar, kepenkler, kapı elleri. Bazısı doğanın, bazısı insanın acımasızlığına yenik; yine de dimdik ayakta. Badanalanmıs bazısı; taslar karsı koymus, yer yer dokulmus badanalar kırmızı, mavi sarı. Yağlı boyalanmıs gok maviye,
yaprak yesili kapılar, pencereler. Cicek cicek karanfil acmıs kapı ustlerindeki, pencere onlerindeki teneke saksılarda. Yemyesil cam ağacları, kavaklar; yıkanmıs yağmurda,mis gibi.
Eğri buğru, tas tas yollar: Ortasında su yolları akıyor. Her yerde tarihten binbiriz.
Kapayamamıs gecen yıllar, insanlar izleri. Bazen bir cocuk, bazen bir yaslı kapı onunde,pencere icinde. Neye bakarlar ki eski evlerine, ne gezerler ki buralarda der gibi soran gozler... Yaslılar elleri bellerinde kucuk, yorgun adımlarla tırmanıyorlar sokakları.
Sokaklar, evler genis alanlara acıldığında, yine bir saskınlık dalgası sarıyor insanı. O evler niye birbirine sokulmus bu kadar? Sevgi dolu, ust uste, sıcacık.
Sanki bir tiyatro dekoru bazıları: Dıstan tas tas ustunde, arada toprak kırmızı kiremit,ahsap kapılı, pencereli. Yaklastığınızda tum sizdeki guzellikler de yıkılıveriyor; aynı evin ici gibi bombos, acımasız. Hala canlı mı bu evler, diye urkerek yaklasırken diğerlerine sıcacık bir perde pencerede, icinde yaprak yaprak bir cicek, bir kafes cıvıl cıvıl ve bir baca dumanı tuten. Aralanan kapıdan gorunen basık goz goz odalar herseyi, herseyi ile yasıyor, nefes alıyor sanki.
Kıpkırmızı toprak kiremitten biri: Tum heybeti ile yukseliyor yanından baktığınızda.
Altta kocaman bir katı kucaklarcasına yukselen bir kapı ve yanından, nereye cıkar
diye dusunduren tas merdiven hic bitmeyecek gibi, ust katta kucuk bir kapıya goturuyor.
Pencereler dısarıyla iliskisini kesmis, sımsıkı kapalı gozleri. Yanıbasındaki ağac
pencerelere dayamıs dallarını, kimbilir kac yasında bu ev gibi; yaslı, yorgun.
Bir ruyaydı yasadığım sanki, bu eski sokaklarda. Bugunun betonu, badanası,
insanın yeni gereksinimleri, acımasız elleri ortememis ya tarihi: Ne guzel ! Ya sonrası ?

Eylül 1994, BELLETEN DERGİSİ