15 Ekim 2008

ekim

çocuk gözümde canlanan...
çocukluğumu kaç gectım...

gülen gözlerimde bir uçurtma,
ağlayan gözlerimde bir korkuluk.
ipi tutan elinde senin gecenin bir vakti,
uçurtmanın adı benmişim gibi
sevinçli,tutulmaz bir çığlık...

bugün çocukluğum...
onu hiç geçmedim...

13 Ekim 2008

Karşılığı yok çocukluğunun...

Karşılığı yok çocukluğunun

Başka çocukluğun da yok,

baharın var mı sanki?

Kırmızı uçurtmam dalda

korkuluklar çoğaldı ortalıkta

Çok muydu, çocuk muydu?

Çocukluğum sonsuzdu benim...Cıvltılarım, sınırsız mutluluklar.Hüzün sadece tarlalardaydı; korkuluklardan ürkmece, biraz da kargalardan belki...Gördüğüm tek silah tüfekti, av için o da.Üzülüyorum diye, bana sezdirmeden.Öldürümün adı yok, gölgesini bilmedim çocukluğumda.Çünkü silahların, baskınların gölgesinde yaşamadım çocukluğumu ben, çocuk.
Bir cıvıltı olması gereken sesin hüzün dolu.Çocukluğunu almışlar yüzünün.Yaşamından çalmışlar.Yok karşılığı çocukluğunun.Acımasız, kalleşçe yaşadıkların.
Dudaklarının ağlamaklı büklümünden dökülen ilenç sözlerin "ayakları kırılsın, gözleri kör olsun, elleri kırılsın" bir çift siyah gözden süzülendi.Öğretmen olmak doktor olmaktan söz ettin sonra, kurşunların gölgesinde yaşamamak ama ille de orada olmak istedin.
Çok muydu, çocuk muydu?
Sen benim çocukluğumdaki mutluluğu hiç bilme Nevşen, bilme ki daha da hüzünlenme.
Başka çocukluğun yok, baharın var mı sanki?
Kırmızı uçurtmam dalda kaldı seninle, korkuluklar çoğaldı ortalıkta.
Gözlerimde sessiz yaşın, boğazımda bir çift göz, kalbimde yaran oldu...