19 Ekim 2012

Sakız ağacı



Zeus bulutlar arası engin gökten
Poseıdon köpüklü denizden baktı bize
Ben Odyseus
İşte deniz kokusu
Bulacak mıyım seni, Penelopeia?
Ya sen sakız ağacım
Boreas, yoksa Notos ile mi geldin?
Nakışlardan sızan gözyaşların dökülür toprağa...



*Boreas: Poyraz, Notos: Lodos, şafak tanrıçası Eos ve Astraios'un çocukları                 Tadında, adında, ayırdında, Sakız, Chios...

KALİMERA SAKIZ

              Zeus bulutlar arası engin gökten
             Poseidon köpüklü denizden baktı bize
             Ben Odyseus,
             İşte deniz kokusu
             Bulacak mıyım seni Penelopeia?
             Ya sen, sakız ağacım
             Boreas (Poyraz), yoksa Notos(Lodos) ile mi geldin?

                         Çeşme'den keyifli bir deniz yolculuğu ile geçiliyor Sakız'a,6km ve 40 dakikalık feribot sefası; deniz dalgalı, köpüklü, içim içime sığmıyor, derindeyim yine.Liman kucaklar gibi heyecanımı derken, yel değirmenleri görünüyor.
                        Ege Denizindeki en büyük 5.Yunan adası.Mastichohoria denen güney bölgesi; dünyanın en iyi sakızının üretildiği, işlendiği bölge ve  Türkçedeki adı buradan geliyor.Yunanca Chios adını ise, Girit Adasının efsanevi kralı ve Sakız Adasının kurucusu, Oinopionos'un kızı Chioni'den alır.Fenike kökenli olarak 'sakız veya yılan' anlamında olduğu söylenir.
                       Pistacia lentiscus, sakız ağacı, dikilişinden 5 yıl sonra ürün veriyor. Kireçli toprağı seviyor ve özel beyaz killi toprak atılıyor altına.Budaması ve bakımı özel.Sakız içinse, dönemi gelince beden ve dallar nakışlanma işlemine tutularak, gözyaşı çentikleri açılıyor ve reçine akmaya başlıyor.Damla sakızı, mastik, emekli bir işlemle, eşsiz bir ürün.
                           Damla sakızı, likörü ve reçelini, suma incir rakısı, ouzo, şarap alabilir; simidini, amigdalota ve masurakia tatlılarını, ortak otlarımızdan mezelerini tatmalısınız.    
                                  Ada MÖ6000 yılı, neolitik çağa tarihlenir.İyonyalılar döneminde antik Yunanistan'ın en ünlü, önemli şehri ve ticaret merkezi olur.



                                MÖ 8.yy da bu adada dünya ve tüm zamanların şairi İlyada ve Odyssea 'nın yazarı Homeros doğmuş.
Tam bunu işittiğim anda, Poseidon rüzgarını bıraktı, gecikeyim diye Odyseus gibi.
                               Arkeoloji müzesi, Porta Maggiore kapısından kale, 14.-15.yy dan Justiniani evi, Türk mezarlığı, 19.yydan Mecidiye Camii bugün Bizans müzesi,Kaptan-ı  derya melek mehmet paşa'nın yaptırdığı mermer meydan çeşmesi, argenti müzesinde 2000yıl öncesinin kostüm ve halk sanatı koleksiyonu ve koral kütüphanesi, Justınıanı Sarayı, ortaçağın uzun donemınde adayı elınde bulunduran Genoan ailesının evi, Koreas Kütüphanesi
                                 Sahil, cafe ve tavernalarla cıvıl cıvıl.
                                  Günümüzde ekonomisini    damla sakızı ve ihracatı olan turuçgil ve turizmden sağlıyor.
Akdeniz iklimi olunca, bitki örtüsü;
                                  Bir nefeste, Pyrgi ve Mesta köylerinden söz açacağım.Güzel evli, eski dokulu o sokaktan meydana açılınca gördüm, evlerin yüzlerini.Neydi o emeğin, güzelliğin gücü?Gri-beyaz geometrik desenler uçuşuyor evlerde, hangisine konsa gözünüz bilemezsiniz.bir sanat alır götürür sizi sonsuza, bir ele, iki göze ve söz yetmez dile.Xysta denıyor bu el işi sıvayı kazıma tekniğine, gri volkanik kum, beyaz kireç.Bu süsleme Pyrgi yi eşsiz kılıyor.Abbaralı evler birbirine sarılmış, dar sokaklar, süslü bezeli evler, salkım salkım kurutulmaya asılmış kırmızı domatesler ne çok yaraşıyor aradan sızan güneş-gölge oyununa. Meydanda kulesi erişilmez St.                , beyaz kilise, mavi taş kahve, kırk yıllık hatır.Aklımda bir büyülenmişlik, elimde tarih, gözümde desenler.Taş, tarih, sanat, gelenek.Kapı önlerinde yaşanmışlık:Dedem, ninem bir bastona dayanmış, sandalyede sohbette: -Kalimera (merhaba), her merakta: Ti kanete? (nasılsınız) Ya sen, adını duymayalı, yüzünü görmeyeli, komşum?
10 km ileride MESTA, Bizans döneminden 14.yy dan bakıyor.Bir sırttan duvar, labirent gibi,               ve giz, savunma amaçlı kale gibi sarıyor.Taxıarchis kilisesi, sardunyalar, begonviller, duvarlardan uzanan çan kulesiyle.Taş, dehlizli evler
"Sagapo" kadar güzel ezgi dudaklarımda.
Meydanda örgü, dantel sohbeti dokunuyor.Ninem de sizin gibi tutardı tığı, şişi.Siz komşularından ona, ondan bana kaldı yadigar, gözüm gibi bakıyorum, bu anıya.
Meydanlarıysa hep sevdim.Nefes mi alıyorum, bir dinlence?Sohbeti, sıcaklığı mı buluyorum?Tarihi mi dinliyorum?Çiçekler, ağaçlar, evlerin gözleri bakıyor.Bir taşa çöküp, içime çekiyorum, olanca güzelliği.Bir frappe ye mi varsınız, fala mı?Ben ısmarlıyorum.






Adalıların dediğince, "eski bir dosta yatıya gider gibi" dönerken anlayacaksınız bu sözü....



MİDİLLİ Müzik
Mavi sahil yada
Küçük meydan
Şarap
O kent
Hayallerimi anlatacağım
Ve sen hiç duymayacaksın, biliyorum.



Şafak tanrıça Astraios sana doğurmuş, Boreas' ı ve Notos'u. İzmirim gibi esiyorsundur çokça. Poseidon'a benzetirim seni.Yiğitliğine yiğit, yalnız, başına buyruk, köpüklü deniz düşmüş sana, bilirim.Ege denizimsin


Bu denizde misin?Gözlerin koyu mu, gülümser mi? Anlatacak mısın?Yalnız tadında değilim.

Herkes ayırdında.Bir yanım aydınlık yaşamdan umutlu olursam, anımsar mısın?

En çok yolları sevdim.Neden bilirim.

Ouzo, ağır bir tempoda içilir, deniz kokusu ve iyi bir arkadaş.Sarhoşluğuna neşe, dans gerektirir.Yavaşça damağını yakarken tadına var, bitkilerin kokularını duy, küçük tabağına mezeler yavaştan gelirken demiştin...

Mavi tahta iskemleye dayalıyım, gözlerim çok şeye gidip geliyor,
kendime , bilmiyorum?Sorular görmemi engelliyor yine.
Gece sohbeti tamamladığımda bir dumanla, ayaklarım gitmek istemedi, gözüm önüme düşse de.Neydi bu çekimin adı?Harfler, harfler...

Az önceki tavernada sirtakinin dumanı tütüyor bir rebetiko' da. Gece lambası istemiyorum bu gece, düşlerimi görmemek için.(Anılar, anılar...)

Antik sokaklarda barlar, bir meydana açıldığında, hiç içmeden sarhoşluk sarar bedeni.Yürüyemezsin anlattıklarından (anılarından) sokakların.Çarpar düşersin, dikkat et.

Martılar küçük buralarda, hadi gidelim.



Kalimera…


            Kapının önünde örgü, dantel sohbeti dokunuyor.Xysta kadar güzel.Ninem de sizin gibi tutardı, tığı- şişi.Siz komşularından ona, ondan bana kaldı yadigar.Gözüm gibi bakıyorum  bu anıya, unutulmasın...
 Pyrgı 03.09.12
                            Taş, mavi ahşap, "Sagapo" kadar güzel ezgi, dudaklarımda.Gözlerim ne arıyor, çarpıntılı...


                     Meydanları hep sevdim.Nefes mi alıyorum, bir dinlence?Sohbeti, sıcaklığı mı buluyorum?Tarihi mi dinliyorum?Çiçekler, ağaçlar, evlerin gözleri bakıyor.Bir taşa çöküp, içime çekiyorum, olanca güzelliği.Bir frappe'ye mi varsınız, fala mı; ben ısmarlıyorum..

...             Kapı önlerinde yaşanmışlık.Dedem, ninem bir bastona dayanmış, sandalyeye yaslanmış sohbette:
-Kalimera (merhaba)
Her merakta:
-Ti kanete? (nasılsınız)
Ya sen, adını duymayalı, yüzünü görmeyeli, komşum?
Gece bir sirtakide, ayak atışında akrabalığını bulduğum...