12 Aralık 2011

ya sonrası

Duman duman, ağaç ağaç, tarih tarih
Görüyorum Bergama'yı
Gezdikçe sokak sokak, ev ev
Seviyorum Bergama'yı
Sıkışmış üstüste
Tarih kokan evleri, sokakları
Taşlı, sancılı, sulu yokuşları
Suları çağıran kemerleri
Göğe kucak açan çamları
Hamamları, suyu akmayan çeşmeleri
Minareleri, camileri...
Beton örtememiş ya, tarihi
Badanalarından silkinmiş ya, taş duvarlar
Yıllara meydan okuyor ya, sokaklar
Ya sonrası?

YA SONRASI?

Şöyle Ulucami yanından yukarı, Akropol eteklerine uzanıverdiniz mi; yakınlarda?
O, iç içe gecmis basık ama heybetli, hala dumanı tüten, tarih kokan Bergama evlerine.
Tüm modernleşmeye karşı koyan hallerini gördünüz mu? Taş taş, ıslak ıslak, çiçek
çiçek: Sanki gizli bir gücün eğri büğrü sokaklara sıkıştırıverdiği o tarihi evleri. O muazzam
taş işçiliğinin en güzel örneklerini veren pencereler, duvarlar. Ahşabın en güzeli kapılar,
hazeranlar. Demirin en guzeli cumbalar, kepenkler, kapı elleri. Bazısı doğanın, bazısı
insanın acımasızlığına yenik; yine de dimdik ayakta. Badanalanmış bazısı; taşlar karşı
koymuş, yer yer dokulmuş badanalar kırmızı, mavi sarı. Yağlı boyalanmıs gök maviye,
yaprak yeşili kapılar, pencereler. Çiçek çiçek karanfil açmıs kapı üstlerindeki, pencere
önlerindeki teneke saksılarda. Yemyeşil çam ağaçları, kavaklar; yıkanmış yağmurda,
mis gibi.
Eğri büğrü, taş taş yollar: Ortasında su yolları akıyor. Her yerde tarihten binbiriz.
Kapayamamış gecen yıllar, insanlar izleri. Bazen bir çocuk, bazen bir yaşlı kapı önünde,
pencere içinde. Neye bakarlar ki eski evlerine, ne gezerler ki buralarda der gibi soran
gözler... Yaşlılar elleri bellerinde küçük, yorgun adımlarla tırmanıyorlar sokakları.
Sokaklar, evler geniş alanlara açıldığında, yine bir şaşkınlık dalgası sarıyor insanı. O
evler niye birbirine sokulmuş bu kadar? Sevgi dolu, üst üste, sıcacık.
Sanki bir tiyatro dekoru bazıları: Dıştan taş taş üstünde, arada toprak kırmızı kiremit,
ahşap kapılı, pencereli. Yaklaştığınızda tüm sizdeki güzellikler de yıkılıveriyor; aynı
evin içi gibi bomboş, acımasız. Hala canlı mı bu evler, diye ürkerek yaklaşırken
diğerlerine sıcacık bir perde pencerede, içinde yaprak yaprak bir çiçek, bir kafes cıvıl cıvıl
ve bir baca dumanı tüten. Aralanan kapıdan görünen basık göz göz odalar herşeyi, herşeyi
ile yaşıyor, nefes alıyor sanki.
Kıpkırmızı toprak kiremitten biri: Tüm heybeti ile yükseliyor yanından baktığınızda.
Altta kocaman bir katı kucaklarcasına yükselen bir kapı ve yanından, nereye çıkar
diye düşündüren taş merdiven hiç bitmeyecek gibi, üst katta küçük bir kapıya götürüyor.
Pencereler dışarıyla ilişkisini kesmiş, sımsıkı kapalı gözleri. Yanıbaşındaki ağaç
pencerelere dayamış dallarını, kimbilir kaç yaşında bu ev gibi; yaşlı, yorgun.
Bir rüyaydı yaşadığım sanki, bu eski sokaklarda. Bugünün betonu, badanası,
insanın yeni gereksinimleri, acımasız elleri örtememiş ya tarihi: Ne güzel! Ya sonrası?