26 Temmuz 2011

Karadenize...

İki damla yaz yağmuru
günler uçarak geçiyor
Kaçkarlar'a bile takılmıyor
Eksik olan gitmekti
bir yarını burda bırakıp...
Aşk sessizliktir , aşk Karadenizdir ...
Çatladı içimizin tomurcukları
geceyi sabaha bıraktık...
Gök yokuş , yer ıslaktı
göğe merdiven dayadık ...
Yar belli belirsiz sisten
yeşil işaretli , çiçekli
içime atılmış mektupları okuyorum ...
Yaşamak bir sis gibi örtülü
birşeyle herşey arasındayım...
Karadeniz ,
ödünç verdi ,
yeşili gözlerime
yeniden geleyim diye ...
Sakla beni düşünde
Yine geleceğim , çağır beni...
Karagöl bir krater gölü yeşilliğin koynunda uyuyan.Kıyı , göl , orman , dağ gördüğün.Kuğu kadar narin sessiz.Sisi çökünce üstüne , çise yağmura çevirdi.Birşeyle herşey arasındayım.Yağmurda ıslanırken, çamur, yaprak, köprü olmuşağaç gövdelerine dokunarak gölü çiziyoruz.At kuyrukları fışkırmış , ilkel,yalın, ama bugüne eren değişmeden.Ruyama da giriyorlar.Hiç böyle tad almadım ıslanmaktan.Bu çise işliyor insanın içine, özlem oluyor.
Sisin geldiğini görünce , bulutlara bağladık geçmişi , ardından bir rüzgar , isimsiz adressiz dağıtınca sisi , bugüne kaldık.
Usul bir özlemle başladı herşey , içine içine yuvarlandık isteyerek...
Dağ arası yol , yol çevresi orman , orman içi ağaç ve yapraklarca mutluluğum.
İlk gezi ağrımsın ve ne zaman düşünsem seni , gelmeye doyamadığımsın...
Zamansız ama mekanlı olsun sende kayboluşum.
Aylardan Temmuz , ama bilmem kaçı : Gökyüzüyle toprak arasında uzun uzun...
Usul bir özlemle başladı herşey , içine içine yuvarlandık isteyerek...
Dağ arası yol , yol çevresi orman , orman içi ağaç ve yapraklarca mutluluğum.