24 Ocak 2008

umut...

Uğur Mumcu yok, öldürenler de yok!

Turan Dursun, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç,Onat Kutlar, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı...






"...Eskiden İstanbul'da, sokak kedilerini ve köpeklerini bir çuvala doldurup götürürler ya denize yada Hayırsızada'ya atarlarmış.Çuvala doldurulan kediler kancalarla yakalandıklarından, yaralı olurlarmış ve çuvalın içinde yada kamyonda birbirlerine girerlermiş.Düşman olurlarmış birbirlerine.Henüz yakalanmayanlarsa buna hiç aldırmazmış.12eylül 1980 den sonra; işçisiyle, aydınıyla, esnafıyla, bütün emekçi Türk halkı olarak çuvala doldurulmuş ve bundan birbirlerini sorumlu tutan kedilerin durumuna düşürüldük.Bunu anlamak için, Türkiye'de yaşamak yeter...Her yerde...Bakışlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle birbirlerini tırmalayan, ısıran, birbirlerine düşman, çuvala doldurulmuş ama kendilerini kimin çuvala doldurduğunu bilmedikleri için, birbirine düşman kediler gibi neden birbirlerine düşman olduklarını bilmeyen, içine düştükleri durumdan birbirlerini sorumlu tutan insanlar..."Aziz Nesin

"...Cadı kazanları bugün de kaynıyor.Kazanların içinde yananlar ve bu kazanların altına odun atanlar bugün başka insanlar.Ama sonuç değişiyor mu?Hayır..."Uğur Mumcu


Uğur Mumcu'dan mektup var.İşte o mektup: (M.Mutlu)
***"Sesleniş (2)

Vurulmuştuk, asılmıştık öldürülmüştük...Bizim de sevdalarımız, hırslarımız, zaaflarımız vardı...Biz de bilirdik, tuttuğumuz taşı altına çevirmeyi!Ama zor bir işe soyunduk ve bu dibi delik dünyayı adam edebileceğimizi düşündük!Bunun için de binlerce genç yürek, el ele verdik...Ölüp gidebilirdik; göze almıştık bunu...Tek korkumuz unutulmaktı; o yüzden 'unutma bizi' demiştik sana...Ama sen küçük çıkarların peşine düşüp, bizi unuttun ey halkım, affetmem seni!
***Yoksulluğun bükemediği bileklerimize takılan çelik kelepçelere aldırmadık...İşkence hücrelerinde çektiğimiz acılar yakmadı canımızı, senin yaktığın kadar! İsteseydik, bizim de diplomalarımızı , mor binlikler getiren birer senet gibi kullanabileceğ imizi... Ama bunu yapmadığımızı...Senin pırıl pırıl bir dünyada yaşamanı sağlamak için öldüğümüzü unuttun ey halkım...Hain güçlerin oyuncağı ettin kendini...Beyaz camdan, gazetelerden, sinemalardan yaptıkları dolduruşa kandın...Nereden geldiğini, kim olduğunu, neler yapabileceğini düşünmedin uzun bir zamandır...Sana söylenen her yalana inandın...İşte biz asıl, senin bu hallere düştüğünü görünce öldük ey halkım, affetmem seni...
***Fidan gibi genç kızlar, bugün bir metrekare bez parçasıyla kafese kapattı, geleceğimiz kadar parlak saçlarını...Hayat, şakırdayan bir şelale gibi değil; doldurulmaktan korkulan bir beyaz defter sayfası gibi duruyor önlerinde...En az bizim kadar saf ve temizler...Onlar da yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında...Onlar da işkencecilerin acımasız ellerine terk edilmiş halde...Ama bizden tek farkları, bunun farkında bile olmamaları!Çünkü küçücük yürekleriyle direnebileceklerini asla öğretmedin onlara...Bu yüzden yobazın, din tacirinin suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançla fırlatıp atamıyorlar duygularını. Biz bu teslimiyet için mi can verdik ey halkım, affetmem seni!
***Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize. Sırf sen eski karanlık günlere dönme diye...Sırf zincirlerini kır, insan gibi yaşa diye...Ölmeyi bile göz alıp, ölmüştük sonunda...Hiçbir zaman; Kemalizm'i anayasadan çıkarmaya çalıştıklarında seyirci kaldığın o günkü kadar ölmemiştik ama!'Özgürlük' diyerek, 'demokrasi' diyerek kırmızı beyaz bayrağı yeşile boyamak isteyenlere kandın ey halkım, affetmem seni!
***Egemenliğimiz; ABD Başkanı'nın iki dudağı arasında artık...Ülkemizi savunmak için bile izin almamız gerekiyor o şımarık işgalciden...Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmek değil miydi senin görevin oysa? Sen bunu bile sineye çektin, kabullendin, isyan etmedin... Kurtuluş Savaşı kahramanlarına ihanet edenlere seyirci kaldın ey halkım; affetmem seni!
***'Birinci vazife'ni unuttun ey halkım...Aziz vatanın bütün kaleleri zaptediliyor tek tek... Bütün tersanelerine giriliyor!Ülkemize can veren dev şirketler, en değerli araziler, bankalar, sakallı-kefiyeli Arap şeyhlerine satılıyor 'babalar gibi!'Millet, fakr-ü zarurete düşmüş; resmi yoksul sayın, 12 milyon kişi...Hepsi, iktidarın dağıtacağı üç-beş çuval kömüre, erzağa muhtaç!Sen, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifeni unuttun ey halkım; affetmem seni!
***İşte bu yüzden, biz şimdi burada yastayız..."Madem böyle olacaktı, biz neden öldük o zaman" diye hayıflanıyorsak; namerdiz!Sadece; "Ah... Biz hâlâ yaşıyor olmalıydık" diye isyan içindeyiz ey halkım, affetmem seni... Affetmem seni... Affetmem seni..."
M.MUTLU


18 Ocak 2008

nazım için...

Nazım Hikmet'e sustuk yada çığlığa dönüştüremedik sesimizi.
"Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak
nasıl çıkar
karanlıklar aydınlığa"
Aydınlıktı, ses oldu, soluk oldu, roman oldu, resim oldu, şiir oldu, özgürlük oldu.
"...Kederli kederli anlatmıştı Nazım, uçak lombozundan memleket manzaralarını seyredişini.Aşkla seyretmişti bozkırları, dağları, ırmakları, ovaları son kez..."
Biraz uzak, biraz yayan...
Devrim olandı, sonuna dek taşıyandı, şiiri yaşamıyla doğrulanandı.
Teşekkürler, şiirlerinle yaktığın sönmeyen ateşe...

17 Ocak 2008

keder

yüzündeki kederi dağıtmak için ne kadar çabaladım bugün.
saatler sonra, kederini de alıp gittin zorla
sanki bırakmak istemez gibiydin bana.
dışarda ay var, baksana...