30 Ekim 2023

İZMİR AGORA

 İzmir tarihi kent merkezinin kalbine konumlanan Smyrna Agorası, aynı zamanda günümüzde dünyada kent merkezinde bulunan en büyük agoralardan biridir:

    Dünyada kent merkezinde bulunan en büyük agoralardan biri olan Smyrna Agorası, aynı zamanda dünyanın en zengin Yunanca yazılı grafiti koleksiyonunun yer aldığı sivil bazilikası ile Roma dünyasının eşsiz bir tanığı.
    Smyrna’nın Pagos Tepesi (Kadifekale) eteklerinde yeniden kurulması, Pers İmparatorluğu üzerine sefere çıkan Makedonyalı Büyük İskender ile ilişkilendirilmektedir.
Pausanias onun,  Pagos Tepesi’ndeki koruda avlandığını, burada bulunan bir pınarın karşısındaki Nemesisler Tapınağı’nda dinlendiğini yazar.Tapınağın önünde bir kaynak ve onun suyu ile büyümüş bir çınar ağacı varmış. Çınar ağacının altında uyurken Nemesisler ona görünerek burada bir kent kurmasını ve İzmir halkını eski kentten çıkarıp oraya getirmesini buyurmuşlar.

Ardından da ilave eder: “Bunun üzerine İzmirliler Klaros’a (Apollon’a) elçiler göndererek durum hakkında fikrini sordular ve Tanrı cevap verdi: Kutsal Meles’in ötesindeki Pagos’ta oturacak olanlar eskisine göre üç kat, dört kat daha mutlu olacaklardır.”

Pagos Tepesi yamaçlarındaki Smyrna’nın ikinci kez kurulmasına ilişkin öykü işte bu efsane ile başlamaktadır. Kentin buraya taşınması ise Büyük İskender’in komutanları Antigonos ve Lysimakhos zamanında gerçekleşmiştir.


İlk olarak 1933 yılında başlatılan arkeolojik kazılar, 2007 yılından beri TC Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi adına Doç. Dr. Akın Ersoy’un başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmektedir. Smyrna Agorası’nda gerçekleşen arkeolojik kazılarda, Agora avlu alanını çevreleyen Batı Portiko, Bazilika, Kent Meclisi, Mozaikli Yapı, Roma Hamamı ve bir Osmanlı Yapısı ortaya çıkarılmıştır.

Büyük İskender’den sonra MÖ 4. yüzyılın sonunda kurulan Smyrna Antik Kenti’nin agorası, Smyrna’nın idari, siyasi, adli ve ticari merkezidir. Antik kentin merkezinde, bu bölgedeki ızgara kent planına uygun olarak dörtgen bir alanı kapsamıştır. Portikolarla çevrelenen alanın içinde önemli günler ve anlaşmalar için yapılan anıtlar, dini törenlerde Tanrı ve Tanrıçalar için sunu yapılan altarlar, kentin önemli şahsiyetlerini onurlandıran anıtlar ve heykeller, mermer oturma yerleri olan exedralar ile kentin saygı gösterdiği bir tanrının tapınak ve sunağı yer almıştır.

Kentte MS 178 tarihinde yaşanan büyük bir depremin ardından Agora, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un destekleriyle yeniden ayağa kaldırılmıştır. Günümüze ulaşan kalıntıların çoğu, Roma Dönemi Agorası’na aittir. Smyrna Agorası, en geç 7. yüzyıla kadar genel karakterini korumuştur. Bu yüzyılın başlarından itibaren ise kentin küçülmesiyle birlikte önemini kaybetmiş, Orta ve Geç Bizans ile Osmanlı dönemlerinde avlusu mezarlık olarak kullanılmıştır. Agora avlu alanını çevreleyen antik yapıların üzeri ise Osmanlı Dönemi’nden başlayarak 20. yüzyılın sonuna kadar yerleşim görmüştür. Smyrna, Antik Dönem’den itibaren Akdeniz’de önemli bir liman kent olmuştur. Agora ve çevresi, Osmanlı Dönemi’nde de yoğun bir ticaret hayatına tanıklık etmiş, aynı zamanda farklı inanç ve kültürlerden toplulukların yaşadığı mahallelere ev sahipliği yapmıştır. 

CUMHURİYETİMİZ 100 YAŞINDA

                    Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir."

Dedi ve sayfalara sığmayacak bir destan yazıldı bu amaca ulaşana dek...

100 yıl önce Atatürk'ün önderliğinde başlayan bu büyük yolculuk, Türkiye'yi bugünlere getirdi.
 
Cumhuriyetimizin 100. yılında, bu mirası daha da güçlü bir şekilde sürdürme durumundayız.

              "Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz."

Dedi, yüce Atamız, bunu hiç unutmamalıyız.Cunku aydınlık yarınlara Cumhuriyet ışık olacak.

29 Ekim 2023



15 Eylül 2023

ORTA AVRUPA 22.08.2023

 1-YOL       22.08.2023

2-BELGRAD

3-BUDAPESTE

4-BUDAPESTE

5-PRAG

6-KARLO VARY

7-VIYANA

8-NOVI SAD DAN BELGRAD

9-SELANİK

10-KAVALA-İZMİR

                  İzmir den otobüs ile yola çıkıp, gezi boyunca dile kolay 5500 km  yaptık...
İzmir' den gece başlayan  yolculuğumuz Kapıkule Sınır Kapısından geçip; Svılengrad, Plovdıv, Sofya güzergahını takıp ederek Belgrad'a gelmemiz ile basladı. Yani ikinci gün hemen Belgrad ' ı gezmeye başladık.
 “Belgrad nerede ? ” diye soracak olursanız : dağılmış Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti. Tuna nehri ve Sava nehrinin keşiştiği noktada yer alıyor.( Tuna nehri nerede diye soranlara : Almanya’da başlar ve tam 1o ülke sınırlarından geçtikten sonra Karadeniz’den dökülür.)
 Balkanların vazgeçilmez ve değişilmez Başkentinde Genel Kurmay Binaları, Sırbistan Parlamentosu, Eski Saray, Terazi Çeşmesi, Cumhuriyet Meydanı, Ulusal Müze ve Milli Tiyatro' yu panoramik  olarak gördukten sonra, yürüyüş turumuza başladık. 
 Balkanların vazgeçilmez ve değişilmez Başkentinde Genel Kurmay Binaları, Sırbistan Parlamentosu, Eski Saray, Terazi Çeşmesi, Cumhuriyet Meydanı, Ulusal Müze ve Milli Tiyatro' yu panoramik  olarak gördukten sonra, yürüyüş turumuza başladık. Öğrenci Meydanı, Bayraklı Camii, Leopold ve zindan Kapıları, Kale Meydanı, Tuna ve Sava Nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Büyük Savaş Adası, Sokollu Mehmet Paşa Çeşmesi, Damat Ali Paşa Türbesi, İstanbul Kapısı ve Açıkhava Silah Müzesi geziyoruz.Kısaca anlatayım:Leopold, Zindan ve Despot Kapılarından geçip, bir zamanlar şehrin bulunduğu alana geliyoruz. Belgrad Kalesi, Belgrad’ın modern bölgesinde, Sava ve Tuna Nehri’nin birleştiği yerde, Stari Grad belediye sınırları içerisinde.Kalemegdan Parkı , Belgrad’daki en büyük park ve Pobednık(Zafer) Anıtı ile  önemli . Sava Nehri ve Tuna kavşağında, 125 metre yüksekliğindeki bir uçurumun üzerinde yer almaktadır. Burası aynı zamanda Buyuk Savaş Adası dedıklerı yer.
Kırk dört defa yerle bir olmuş, yüzlerce kez el değiştirmiş olan bu yerleşim alanından birçok farklı medeniyet geçmiş. Belgrad Kalesi’nde beni en çok heyecanlandıran ise Tuna ve Sava Nehirlerinin buluşması oluyor.  hasretli bir kavuşmayı izliyoruz adeta… Ardından Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi’ni görüp, Damat Silahtar Ali Paşa ve iki kale muhafızının türbesini ziyaret ediyoruz. Çıkışta İstanbul Kapısını görüyoruz.
Sokollu Mehmet Paşa bir Sırp, devşirme olarak Edırne de saraya  getırılmış ve vezirliğe dek yukselmiş.Adına yapılan çesme Kalemeydan'da.Avusturya ordusuna karşı şehit olan Damat Ali Paşa Turbesi de yıne kalede.
Gezimiz sonrasında Knez mihailova caddesinde kısa bir serbest zaman aldık. Knez Mihailova Caddesi boyunca kahve içerek yerel halkı izlemek, onlardan bir parçaymış gibi yaşamak, kafeteryalar ve 19. yüzyıldan kalma binaları gezerek görmek için harika bir rotaydı.Ve günü  Nobel Otel'de noktaladık.
Üçüncü gün Budapeşte'ye yolculugumuza başladık. Orta Avrupa coğrafyasının, Macaristan topraklarında, verimli Pannonian Ovasını kat ederek ilerledık.. Szeged ve Kecskemet hattında yaptığımız keyifli yolculuğun ardından, 145 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan, 1873 yılında Budin ve Peşte’nin birleşmesi ile ortaya çıkan  ülkenin başkenti Budapeşte’ye ulaştık. Önce, şehrin ve ülkenin dini tarihinde önemli yer tutan gelişmelere sahne olmuş, kentin ve Tuna Nehrinin doyumsuz manzaralarının izlendiği, Gellert Tepesine çıkamadık.İNSAAT YUZUNDEN OTOBUS YOLU KAPALIYDI..Şehre inerek yürüyüşümüze başlıyoruz.Şehrin ortasından geçen Tuna Nehri üzerindeki Tarihi Köprüleri, Opera Binasını, Kraliyet Sarayını, kentin sembol yapısı olan mimarlık şaheseri Parlamento Binasını, şehri süsleyen tarihi meydanları, bulvarları ve ülkenin tarihine yön vermiş önemli şahsiyetlerin heykellerini görerek, Kahramanlar Meydanına ulaştık. Macaristan’ın bininci yılı anısına 1896 yılında yapılan kutlamalar için hazırlanan bu tarihi meydanda, Milenyum Anıtı ve Macar kahramanlarına ait heykelleri, Erszebet Köprüsünü,  rehberimizin anlatımları eşliğinde gördükten sonra, otelimiz Budapeşte Otel'e  gidiyoruz.
Biraz Peste de gördüklerimden söz edeyim:Orta Avrupa’nın kalbi, doğunun Paris’i, özgürlüğün başkenti gibi tanımlamaları olsa da Budapeşte’ye en yakışan tanım Tuna’nın incisi olsa gerek. Tuna nehrinin hayat verdiği, Buda ve Peşte olarak iki farklı kentin birleşmesiyle oluşuyor Budapeşte. İhtişamlı mimarisi, cıvıl cıvıl sokakları, Osmanlı döneminden kalan kaplıcaları, her biri ayrı güzellikteki köprüleri, kentin her yerini süsleyen heykelleri ve ışıl ışıl gece siluetiyle büyüleyici bir şehir. Zincir Köprü, Budapeşte’nin önemli simgelerinden biri. 1840-1849 yılları arasında inşa edilmiş. Köprüde yayaların yürüyebileceği kısımlar var. Buda ve Peşte arasını, Tuna nehri üzerinden tüm şehri izleyerek geçmek keyifliydi. Parlamento bınası  nehir kenarında en dikkat çekici yapı. Gece ışıklandırmasıyla birlikte daha da etkileyici olmuş. 1885-1902 yılları arasında yapılan yapı gotik tarzdaki mimariyle yapılmış olup günümüzde Macaristan meclisine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Dinin, devletten üstün olmadığını belli etmek için özellikle Aziz Stefan Bazilikası ile aynı yükseklikteymiş. Bilet karsılığında belirli bölümleri gezilebiliyor.
    Tuna nehrı  kıyısındaki, 60 çift demir ayakkabılar heykelini görmeye gidiyoruz.Nehir kenarı harika görselliğe sahip.Bir yanda Parlamento Binasının görkemi, bir yanda Tuna ve karşı kıyı.Bu eser 2. Dünya Savaşı zamanında Naziler tarafından öldürülen Yahudileri anmak için yapılmış. 1944-1945 yıllarında ayakkabı değerli bir şey olduğu için, Naziler tarafından Yahudi vatandaşların ayakkabıları çıkartıldıktan sonra kurşuna dizilip bedenleri Tuna nehrine atılmış.Etkileyici bir eser.
 Opera Binası ilk anda Neo-Rönesans stiliyle dikkat çekiyor. Andrássy Bulvarı’nda, içi gezilebiliyor.Oldukça görkemli.
 Vörösmarty Meydanı' na çıkıyoruz, buyuk  bir mermer heykel tpoluluğu varBurası sürekli canlı ve kalabalık olan yine Peşte bölgesinde bulunuyor. Aynı zamanda Vaci Utca Caddesi bu meydandan başlıyor Vaci Utca caddesinde gezintimiz harıkaydı. Ünlü Buddha Bar ve Hard Rock Cafe de yine bu cadde üzerinde ve tabiki bir sürü harika bina.Şehir çok güzel korunmuş.Kocaman bir dönme dolaba rastlayınca, bıletımızı aldık ve camlı bolmelerının bırınden şehri  yukardan izleme fırsatımız oldu, önerırım.
Dördüncü günümüzde, kahvaltının ardından Estergon & Visegrad & Szentendre turu için otelimizden hareket ediyoruz. Bu turda önce Estergon Katedralini, Osmanlı’dan kalan Kale’nin kalıntılarını geziyoruz.Kale artık yok, sadece kalıntılardan ibaret.Osmanlı imp. için askeri olarak Tuna ya hakimiyet için önemli bir yerde yapılmış.Macarlar içinse, oradaki katedral ve bunun dini bir merkez olması nedeniyle önemli ve katedral tüm görkemi ile ayakta.Bütün Macar halkını hırıstıyan yapan Prens İsvan'a papa taç giydirmiş ve Fransa ile Almanya karışınca Vatikan'a saldırmışlar ;papa İstanbul'a kaçıp, doğu kılısesını yani patrıkhaneyi kurmuş.Böylece hırıstıyanlık katolik(batı) ve ortodoks (doğu) olarak ıkıye bölünmüş.Daha sonra kendı içinde tarikatlara ayrılmış.Doğu kılısesı daha fazla bölünme yaşamış, Rus kılısesı İstanbul'u tanımamış.
 Ardından bir ortaçağ kalesi  ve aynı zamanda av şatosu olan ihtişamlı Visegrad’a doğru ilerliyor güzel manzaralar eşliğinde Visegrad Kalesini panoramik olarak görüyoruz.Şu an yazlık saray olarak kullanıldığından, gezemiyoruz.Karsısından fotoğraflıyor ve bir kapısından geçiyoruz. Daha sonra alışveriş için tuna nehri kenarında ünlüler köyü diye de adlandırılan Szentendre isimli küçük bir kasabaya gidiyoruz. El işi örtüler, kristal, porselen ürünler, hediyelik eşyalar, içkiler vb,ile renkli bir orta çağ kasabası.Bence çok özel bır yer değildi.Buda Kalesine çıkıyoruz. Şehrin mimari harikalarından olan tarihi Matthias Kilisesini ve Balıkçılar Burcunu ziyaret edıyoruz: Budin Kalesi ve çevresini mutlaka görülecek yerler listenizin başı yapın . Çünkü bu bölgedeki, Orta Çağ’dan kalma arnavut kaldırımlı sokaklar, UNESCO koruması altındaki tarihi yapılar, gotik ve barok mimarinin en ihtişamlı örnekleri ve muhteşem Budapeşte panoraması görülmeye değer. Serbest zamanımızda bölgenin sokaklarını arşınlayıp  buranın hakkını iyice vermiş olduk.Bu yukseklikten şehrin manzarası çok   güzel. Çünkü şehrin Buda yakasındaki en güzel seyir noktalarından birine kurulmuş Matthıas Kilisesi:Kilisenin tarihi aynı zamanda şehrin tarihini de sembolize ediyormuş.16. yüzyıla gelindiğinde Türk istilası etkisiyle kilise şehrin ana camiisi olmuş. Türklerin devri bitince 17. yüzyılda kilise Barok stilinde bir kilise haline gelmiş. 19.yüzyılın sonunda kilise çok büyük bir restorasyonla eski görkemini geri kazanmış.
Balıkçılar Burcu ’na baktığınızda ilk olarak bir kale gördüğünüzü düşünebilirsiniz. Taş kuleleri ve mimarisi kaleye benzese de burası bir kale değil ve tarihi boyunca da bu amaçla kullanılmamış.
Balıkçı Tabyası’nı Budapeşte’nin en çekici yerlerinden biri yapan özelliğin ne olduğunu sorarsanız herhalde şehrin en etkileyici manzarasını burada yakalayabileyeceğinizi söyleyebilirim: Tuna Nehri, Zincir Köprü, Margaret Adası, Parlamento Binası, Aziz Stefan Bazilikası… Budapeşte neredeyse her noktaya hakim olan panoramik manzarasıyla gözlerinizin önüne seriliyor. 
 Zincirli köprü den (Szechenyi Köprüsü) geçiyoruz. Tuna Nehri’nde Buda ve Peşte’yi birbirine bağlayan köprü, Orta Çağ’dan 19. yüzyılın ortalarına kadar sadece ilkbahar ve sonbahar dönemleri arasında kuruluyormuş. Kış aylarında Tuna Nehri donduğundan dolayı bu köprüye ihtiyaç duyulmuyor, dubadan yapılan köprü kaldırılıyormuş.Zincir Köprü, Birleşik Krallık’ta bölümler halinde tasarlanmış, kesitler daha sonra Budapeşte’ye gönderilerek burada monte edilmiş.Köprünün en dikkat çeken özelliklerinden biri, köprüde Macaristan’ın arması ile birlikte her iki ucunda aslan heykellerinin bulunuyor olması.Zincir Köprüsü’nün toplam uzunluğu 380 metre, yaya 2.2 metre, ana yol ise 14.5 metre genişliğinde.
Beşinci günümüzde Prag'a yolculuk var.
Yol üzerinde Slovakya Başkenti Bratislava  üzerinden  Prag’dayız. "Altın Şehir""Masal Şehri""Şehirlerin Anası" ve "Avrupa'nın Kalbi" gibi isimlerle anılan Prag’a varışımız sonrası Şaheserler turumuza başlıyoruz. Hradcany Kale  Bölgesi, Loretta Kilisesi ,Cumhurbaşkanlığı Sarayı,yapımının 600 yıl sürdüğü neo-gotik Rönesans ve Barok özellikleri bünyesinde barınan ST.Vitüs  Katedrali,Simyacılar sokağı,Franz Kafka’nın Müze Evi, 13. yüzyılda Baş Mimar Peter Parler tarafından yaptırılan üzerinde 31 Aziz Heykelinin bulunduğu  Charles Köprüsü, Eski Şehir Meydanı, 15. yüzyılda inşa edilen üzerinde 12  Havari bulunan tarihi Astronomik Saat Kulesi ve TYN Kilisesi ni geziyoruz.
 Dünyanın en eski üçüncü saati, aynı zamanda da çalışır durumda olan en eski saati bu. Yapısı ve özellikleri gereği aynı zamanda astrologlar, matematikçiler ve büyücüler tarafından da bir araç olarak kullanılabiliyormuş.Astronomik Saat Kulesi saati, tarihi, Güneş’in Ay’ın ve Dünya’nın astronomik döngülerini ve konumunu, güneşin doğuş ve batış zamanını, aynı zamanda da Hıristiyan dininin kutsal günlerini göstermektedir. Saat 12 burcun sembollerini de taşımakta. Eski Çek saati veya İtalyan saati, ilk kadran tarafından temsil edilirken, ikinci kadran seti, Güneş’in imleci tarafından ölçülen Orta Avrupa zamanını temsil eder. 3. kadran ise İbranice’dir ve Babil saatini göstermek için tasarlanmış. Astronomik Saat Kulesi, dünyada Babil saatini gösteren tek saattir.  dekorasyonlar ve heykeller saat yapıldıktan yaklaşık 80 yıl sonra eklenmeye başlamıştır.
Saatin ve sağ ve sol taraflarında 4 tane heykel bulunuyor ve her heykelin farklı bir anlamı bulunmaktadır:astronomik saatElinde ayna tutan figür kibri ve kendini beğenmişliği temsil etmektedir.
Bir elinde baston ve diğer elinde para kesesi tutan Yahudi figürü ise açgözlülüğü temsil etmektedir.
Bir elinde baston ve diğer elinde para kesesi tutan Yahudi figürü ise açgözlülüğü temsil etmektedir.astronomik saat 
 
İskelet figürü ise ölümü temsil etmektedir ve her saat başında,  elindeki çanı çalıp diğer elindeki kum saatini çevirmektedir. İskeletin her saat başında bu hareketi yapmasının sebebi insanlara ölümün her an gelebileceğini, ölümden kaçılamayacağını ve herkesin birgün öleceğini anlatmaktır. Mandolin Çalan Türk figürü, zevk ve sefayı temsil etmektedir.
Saatin alt kısmında 4 heykel daha bulunmaktadır. Bu heykeller ise ; Elinde teleskop tutan astronom astronomiyi temsil eder. Elinde kılıç tutan başmelek Mikail adaleti temsil eder. Elinde tüy tutan filozof ve elinde kitap tutan figür ise bilimi ve eğitimi temsil eder.Saatin üstünde 2 tane pencere bulunuyor. Her saat başında iskelet figürü çan çalmaya başladığı zaman pencereler açılıyor ve İsa’nın 12 havarisi sırayla geçiyor. En üstte bulunan horoz figürü ötmeye başlayınca da çan sesleri kesiliyor. Üstteki iki pencerenin olduğu kısım daha önceden hücre olarak kullanılmaktaymış.
Efsaneye göre İskelet figürü, Çek halkı için bir tehlike ve tüm Çek topraklarına felaket getirebilecek bir güç barındırıyor. Bu felaketi durdurabilecek tek bir şey var; o da bir çocuk. İskelet ölümü temsil ederken çocuk, doğumu, gençliği ve yaşamı simgelediği için iskeleti durdurabilecek tek güç olarak görülüyor.Öylesi bir kalabalık izliyor ve bekliyor  ki saat başındaki bu anı, burası hep kalabalık.
Gruptan ayrılıyoruz ve dans  eden binaları da görmek için şehrin başka güzel bölgelerine yürüyoruz.ABD li danscı ve oyuncu Gınger Rogers ve Fred Astaıre ye adanmış 2 fıgurun dans eder gıbı gorundugu modern bınalar bunlar.
Simyacılar sokagından gecerek, bahçesinde ufak bir sergi ve heykeller ile Kafka Evi ni görüyoruz Bohemya Krallığı’nın ve Avusturya-Macaristan imparatorluğunun bir parçası olan Kafka'nın kırılgan ruhu ile bu kent birbirini tamamlıyor diye söylenir..
Charles Köprüsü, şehrin simgelerinden.Boydan boya yurumek, Vltava nehri ve aziz heykelleriNİ İZLEMEK GÜZELDİ.30BAROK HEYKEL, 16 SUTUN, 3 kopru kulesi var.Çok guzeller derken:Bunların asıllarının Ulusal Muzede olduğunu duyunca şaşırıyorum.
Vltava nehri, Prag'ın su ıhtıyacını karşılıyor.Üzerınde deniz  taşımacılıgı yapılmadıgından Avrupanın en temiz nehırlerınden.
Prag Kalesindeki yapılardan Aziz Vitus Katedrali  Prag‘ın en görkemli tarihi yapılarından. Prag Başpiskoposluğu’nun merkezi olan Roma Katolik Katedrali, tarih boyunca çok sayıda kral ve kraliçenin taç giyme törenlerine ev sahipliği yapması nedeniyle büyük önem taşıyor.Prag’ın sembol yapılarından St. Vitus Katedrali, adını orta çağ Roma Katolikliğinin 14 kutsal yardımcısından biri olan Aziz Vitus’tan alıyor. Birçok azizin kemiklerinin bulunduğu katedral, Gotik mimari üslubu özelliklerini yansıtıyor. Prag Kalesi’nin ilk iki avlusunu geçtiğinizde karşınıza çıkan St. Vitus Katedrali, bir Roma Katolik kilisesi VE büyüleyici.Prag silüetini belirleyen katedralin sivri kuleleri Gotik mimarinin en iyi örneklerinden ve Prag Başpiskoposluğu’nun merkezi .Bohemya krallığının mücevherleri burada saklanıyormuş ve  saklandığı odaya girmek için 7 ayrı anahtara ihtiyaç varmış. Bu anahtarlar günümüzde Çekya Cumhurbaşkanı, Başbakan, Prag Başpiskoposu ve Belediye Başkanı’nda ve 3 ayrı görevlideymiş.St. Vitus Katedrali’nin Gotik Şapelleri, katedralin tarihi geçmişine tanık olabileceğiniz, pek çok aziz ve koruyucu meleğe atıfta bulunan ibadet alanlarından oluşuyor. 
Altıncı günümüzde,  Çek Cumhuriyeti'nin kaplıcalarıyla ünlü şehri Karlovy Vary var.Kralın Banyosu anlamına geliyor. Otobusumuz bizi belirlenen bir noktada bırakıyor.Hafif bir yağmur esliğine buradadn bizi alan özel şehir otobusuyle Karlo vary'ye geliyoruz. İlk olarak Atatürk’ün 1918’de böbrek tedavısı için kaldığı oteli görüyyoruz.Dışarda Atamızın burada kaldığını belirten özel bir levha yazılmış.Atamız buradakı anılarını günlüğüne kaydetmiş. Kentte sıcaklıkları 30-72 C arasında değişen 12 termal kaynak bulunuyor. Gezimizde Dovorak`ın, Mozart`ın  Göthe`nin, Beethoven`ın, Puşkin`in evlerini görüyor, 12 farklı termal suyun çıktığı termal galerileri ziyaret ediyoruz.Çok  güzel revaklı alanlar yapılmış.Sularınızı özel çeşmelerden, özel seramik bardaklara doldurarak içip, turluyorsunuz.Ben bu suları tadıp içemedim, tuzlu gibi acı gibiler. Ayrıca her  yerde kristal, porselen, granat, kehribar  taşlarının ve diğer geleneksel Çek hediyelik eşyalarının satıldığı satış mağazaları var.Şehrin ortasından akan suyun çevresinde gezmek, harika köprulerınden geçmek ve hemen her ara sokagında ortaçağ bınalarını görmek de  çok zevkli.
Yine Emmy Otel'de kalıyoruz.
Ve yedinci günümüz  Viyana’ya hareket .Habsburg hanedanlığının yazlık sarayı olarak faaliyet gösteren ve 1996 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan Schönbrunn Sarayı’na gidiyoruz önce. Bahçelerini gezip, (Bahçeyi boydan boya yürümek neredeyse 20-25 dakika sürüyor.)  Maria Theresa tarafından yaptırılan 1441 odalı görkemli bu güzelliğe doyamıyoruz.yazlık saray olarak kullanılmış, Mozart, henüz 6 yaşındayken ilk kraliyet konserini verdiği, Napolyon’un bir dönem yaşadığı ve Maria Teresa’nın devlet işlerini yönettiği  bır saray.Bahceden ust kısma ulasınca  Gloriette adlı; Maria Theresa tarafından 1775’te yaptırılan, sütunlu seyir terasından sarayı izleyebilirsiniz.
Müzik, mimarlık, resim ve heykelin kalbi olan, Dünya Savaşlarının zorlu günlerine zarafetinden bir şey kaybetmeyerek direnen ve Gotik, Rönesans, Barok, Rokoko, Neo-Klasik ve Art Nouveau sanat akımlarının benzersiz bir sentezini sunan, uzun bulvarlarıyla adeta bir açık hava müzesi olan şehirde panoramik bir tur yapıyoruz.  Avusturya’nın dünyaya mal olan ressamı Gustav Klimt’in öğrencilik ve hocalık yaptığı Uygulamalı Sanatlar AkademisiKursalon Konser SalonuDevlet Opera Binası, (Viyana oldukça büyük ve ünlü bir opera binasına sahip )Maria Theresia Meydanı, Sanat Tarihi Müzesi, Doğa tarihi Müzesi, Parlamento, Belediye Sarayı (Rathaus) ve Viyana Üniversitesine ait muhteşem yapılar ile Kraliçe Sisi'nin sarayı olarakta bilinen kışlık saray Hoffburg Sarayı ve bahçelerini görerek Graben bölgesinde Viyana'nın mıuhteşem çarşısında ilerliyor veba sütununu göruyoruz. 1600 yıllarda Avrupa’yı kıran Veba salgını zamanı, şehri terk eden İmparator I. Leopold’un isteğiyle yapılmasına karar verilmiştir ve 1693 yılında tamamlanmıştır.
 muazzam güzellikteki  gotik yapıdaki Aziz Stephan katedrali ni izliyoruz.Aziz Stephan Katedrali’nden bahsederken değinmemiz gereken kişilerden biri Mozart. Mozart, bu katedralin bir köşesinde, sefalet içinde hayata gözlerini yummuş. Hatta Mozart’ın bedeni, öldükten bir hafta sonra bulunmuş.Ayrıca katedral, Avrupa’nın en büyük ikinci çanına sahip ve katedralin renkli çatısı, katedralin mimari güzelliğiyle beraber kendini belli etmekte.
Kertnerstrasse caddesinde serbest zaman alarak geziyor, Nordsee de balık yiyor ve  aslında sarayın pastanesi olup Sisi'nin adıyla daha çok anılan pastanesini de görüyoruz.Burada demel strudel, yani elmalı tart ünlüymüş.
Konaklama  Arıon Otel'de..
Sekızınci günümüzde Sırbistan’ın en gelişmiş bölgesi olan Voyvodina’nın başkenti Novısad 'a geldik. Özgürlük Meydanı, Svetozar Miletiç Heykeli, Katolik Katedrali, Ortodoks Aya Yorgi Katedrali, Aya Nikola Kilisesi ve Sinagogu görüyoruz. Gezimizi bitirdikten sonra Belgrad'a  hareket ediyoruz. 610 km mesafe katetttik.
Dokuzuncu günümüz Selanik'te. Kuzey Makedonya Üsküp hattından ilerleyerek İzmir'in ikizi Atatürk’ümüzün doğduğu şehir Selanik'e ulaşıyoruz.   gezimizde, Kordon, Beyaz Kule, Döner Kule, Fuar, Selanik Kalesi, Osmanlı ve Bizans eserlerini görüyoruz. Yunanistan’ın en büyük Kilisesi olan Aya Dimitros Kilisesini  görüyoruz. Ulu Önder Atatürk'ümüzün evini ziyaretimiz anlamlı bir güne geldi. Akşama Yunan Tavernası ve eğlencemiz var.Sadece bzim grubun olması ile hem çok eglendik, bizim için önemli bir gün 30 agustos Zafer Bayramımızı kutladık.
Onuncu ve son günümüz, yola koyuluyoruz.Kavala şehrine geliyoruz. Özellikle tütün işleme ve ticaretinde gelişen Kavala bir de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın doğum yeri olmasıyla tanınıyor.1923’te Lozan Antlaşması uyarınca başlatılan nüfus mübadelesinde Kapadokya’da yaşayan 25.000 Türk Kavala’ya gitmiş. Buradaki Müslümanlar ise Kapadokya ve Anadolu’nun diğer yerlerine yerleştirilmiş.Bu küçücük yerleşim aynı bizim sahil kasabalarımız gibi. Plateia Eleftherias şehrin ana meydanı. Liman bölgesi ve limandaki kafelerle dolu sahil yolu şehrin en güzel bölgesi.
  Mehmet Ali Paşa Külliyesi; 2 mescid, 1 mektep ve 1 imarethaneden oluşuyor. Heykeli ve evini görüyoruz.Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu ev günümüzde müze olarak kullanılıyor. Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan dört köşe cami,
Pargalı İbrahim Paşa tarafından yapılan 4 köşe cami 1926’da minaresi kaldırılarak Agios Nikolas Kilisesine dönüştürülmüş. Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış harika  Su Kemerlerin den   geçtikten sonra Meşhur Kavala Kurabiyelerinden almak için verilecek molanın ardından Kipi sınır kapısına doğru Türkiye’ye giriş yapıyor , pasaport ve gümrük işlemlerinden sonra , Türkiye İpsala Sınır kapısındaki pasaport ve gümrük işlemlerimizi de tamamlıyor ve  ardından, İpsala –Keşan-Çanakkale üzerinden İzmir'e  dönüş yaparak turumuzu sonlandırıyoruz. 
Dopdolu ve güzel geçen bir turu daha tamamlıyoruz. Yeni turlara yolumuz hep açık olsun...

14 Eylül 2023

KARADENİZ YENİDEN 01.07.2023

 Karadeniz yüreğe düşünce, o yeşili özleyince, bir İzmir yazında serinlik isteyince yeniden çağırır insanı...


1.GÜN : İZMİR HAREKET – BALIKESİR – BURSA – BOLU – AMASRA :
 Güzel bir yolculuk ve molalarla sabah saatlerinde BOLU MENGEN DEVREK BARTIN yolu ile AMASRA’dayiz
2.GÜN : AMASRA  – SAFRANBOLU –  KASTAMONU:
AMASRA’ya ulaşmadan birkaç kilometre önce AMASRA’yı yüksek bir yerden gören ve F. SULTAN MEHMET’in AMASRA’yı ilk gördüğüde Lalasına “LALA LALA ÇEŞMİ CİHAN BU MU OLA” dediği yerde fotoğraf molası veriyoruz. Ardından otobüs ile aşağıya inip, Amasra'nın antik ticaret limani olan ve yüzyıllar boyunca kullanılmış KÜÇÜK LİMAN mevkinden BÜYÜK LİMAN' a doğru yürüyüş yapıyoruz. Cenevizlilerin Osmanlı'dan önce burayı kontrol ettiği ve garnizon yerleştirdiği, üzerinde yer yer Grek ve Cenova kültüründen semboller barındıran SORMA GİR KALESİ’ni görüp yöreye özgü ahşap ve benzeri hediyeliklerin satıldığı ÇEKİCİLER ÇARŞISINDA geziyoruz. AMASRA’yla özdeşleşmiş olan özel salata ve balik ziyafetimiz Çeşmi -ala Rest.da yapıyoruz.

Sonrasında geç dönem Osmanlı mimarisini çok iyi yansıtan ve özgün yapısını büyük ölçüde koruyabilmiş tarihi bir yerleşke olan SAFRANBOLU’ya geçiyoruz.İsmini bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safran çiçeğinden alan, Karabük ilinin gözde ilçesi Safranbolu; Türk kentsel tarihinin bozulmamış sevimli bir örneğini sergileyen bir yerleşim.  Geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit ilan edilen ender kentlerden biri olan yerleşim UNESCO Dünya Miras listesinde yer alıyor. Safranbolu evleri komşuların birbirine saygılı olarak manzaralarını kapatmayacak şekilde yapılmış. Osmanlı mirası ile yapılan 2.000’e yakın ev buraya kişilik kazandırmış. Bu evlen kentin geçmişine açılan birer pencere olmuş.Hıdırlık Tepesınden tüm şehir izlenebilir.  SAFRANBOLU’nun en eski lokumcusu İMREN’de safran ve lokumunun öyküsünü lokumları tadarak dinliyoruz.Yürüyüşümüze başlayarak, CİNCİ HAN, CİNCİ HAMAM'ı görüyoruz. Kazasker Cinci Hoca tarafından yaptırılmış. Kervansaray 2 katlı , 63 odalı ve günümüzde otel, restoran, kafe olarak hizmet veriyor.KAYMAKAMLAR Konağı çarşının ustundeki tepede, kant muzesi olarak hızmet veriyormuş.KÖPRÜLÜ CAMİ,Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından  yaptırılmış. Avlusunda şadırvan, güneş saati ile kütüphanesiNİ GÖRÜYORUZ. YEMENİCİLER ARASTASI ve diğer çarşılarını geziyoruz. Safranbolu çarşısında demircilik, bakırcılık, semercilik, dikicilik, saraçlık, ayakkabıcılık gibi işlenmiş eşya üretimine dönük iş kolları Lonca düzenine uygun olarak ayrı ayrı sokaklarda ancak bir arada yer tutarlarmış. Bu nedenle de Safranbolu Çarşısı'nın sokakları, o sokakta yer alan zanaat koluna göre “semerciler içi”, “kunduracılar içi”, “kasaplar içi”, tüccarlar içi” gibi adlarla biliniyorlar.  Yemeniciler  Çarşısı: Köprülü Mehmet Paşa Camisi'ne bitişik olan çarşı yanaşık nizamda 48 ahşap dükkandan oluşuyormuş..Yemeni denilen ayakkabının yapıldığı eski lonca çarşısı.Taş sokaklarda, eski zanaat dallarında dükkanlarda, hediyelik eşyalarda, dokumalarda zamanı kaybediyoruz.Ve akşam UZ OTEL de kaliyoruz

3.GÜN: KASTAMONU – TAŞKÖPRÜ – SİNOP – SİNOP CEZAEVİ – SAMSUN 
Sabah kahvaltısının ardından otelimizden ayrılıp KASTAMONU da Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından ŞERİFE BACI ANITI,  Abdülhamit Han Döneminden kalma SAAT KULESİ, Klasik Dönem Osmanlı Mimarisi'nden, 500 yıllık NASRULAH CAMİ ve TARİHİ ÇARŞISI'nı'nı'nı görüp ,yolda TAŞKÖPRÜ  yu fotografliyoruz.. SİNOP gezimizde ilk olarak 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen SİNOP TARİHİ CEZAEVİ ziyareti var.Tarihi geçmişi Romalılara kadar dayanan yapı aslında çok eski bir kale olup, Osmanlı döneminde Yarımada'da yer alması ve Sinop'a giriş-çıkışın çok zor olması nedeni ile bir cezaevi olarak kullanılmıştır.Sinop cezaevi 2021 yılından beri restorasyonda,bu kez dışardan goruyoruz.ogle yemeğinde SİNOP MANTISI ve NOKUL var. Balik olan barbunun🙃 tadına da bakmadan olmazdi.SİNOP‘a özgü özel el işçiliği KOTRA ATÖYELERİ'nini SİNOP KALESİ ve LİMAN MEVKİ'ni görüp  ayrılıyoruz. BAFRA üzerinden SAMSUN’a hareket ediyoruz. SAMSUN’da ilk durağımız ATATÜRK ANITI , anıt anlamlı ..Akşam SİMİSSO OTEL  de kaliyoruz.Gece iskeleye dek yürüyoruz .geniş caddeler ve sahil çok güzel.Kurtuluş yolu da sahilde.
GÜN : SAMSUN – ORDU – GİRESUN – TRABZON 
Sabah kahvaltısının ardından otelimizden ayrılıp ÜNYE-FATSA-ORDU üzerinden TRABZON’a ulaşıyoruz. Köfte denilince markalaşmış AKÇAABAT molamizda gruptan kaçip köfteci İsmail de akcabaat koftemizi yiyoruz..Sürmene bıçağı, gümüş kazaziye ve keşani alışveriş molaları ve yesil bir yolculukla UZUNGÖL’e geliyoruz. HALDİZEN ÇAYININ önünün heyelan neticesinde yüzlerce yıl önce kapanmasıyla oluşmuş olan bu göl ve çevresi KARADENİZİN en önemli turizm noktalarından biri.Ama her yer Arap turistlerle dolu.Turist diyorum ama, Trabzon un %25 ini aldıkları söylendi .Türkçe'den çok heryer arapça yazı, her yer yapılanmış.Biz aralarında kaybolduk, ülkemde yok gibiyiz ,çok üzüldüm, üzüldük.
Akşam saatlerinde
Sultan IV. Murad'ın Bağdat seferinden dönerken ordusunu bu güzergahtan geçirip, burada kamp yaptığı için adını sultanın  kendisinden alan SULTANMURAT YAYLASI'NA çıkıyoruz. Çok yakınında yayladan adını alan Limonsuyu Kardelen Otelimize yerleşiyoruz.Bu otelde ev yemekleri ve kahvaltı yerel, guzeldi.Sessiz, tenha bir yayla.
Mustafa Limon   kemençe esligiyle taşlamalar yaparak ve horonlarla geceye renk kattı. 



5.GUN : Batum dan çikiş ve  Hopa'dan Borçka'ya ulaşıyoruz. Burada bizleri bekleyen minibüslerle yaklaşık bir saatlik bir yolculuk ile KARAGÖL’e geliyoruz. Bölgenin en güzel göllerinden olan BORÇKA KARAGÖL’de yeşilin gorkeminde  buyuleniyoruz. Gölün çevresini keyifle yuruyoruz.BORÇKA’ya dönüş yolunda Meroli Restoran ve pansiyonda yoreselL bir menüden oluşan öğle yemeğimizi alıyoruz.Tuzlu tatlı silor, k.lahana sarması, salata, k.fasulye, pilav, çay.. Sonrasında HOPA üzerinden sahil yolunu rotamız Trabzon: keşani Rize bezi nin dokunuşu, kenevirin ilk hali ve dokumada kullanılan hali, yapılan ürünler almak isteyenlere sunuldu.Vatan çay fabrikasinda çayın öyküsü ve serender olan küçük çay bahçesinde sembolik çay kesimi yaptık.
Akşam yemeği ve konaklama otelimizde. RAMADA BY WNDYHAM – GÜMÜŞHANE 
7.GÜN Gümüşhane_Trabzon yolunda Zigana tünelini geçiyoruz, 2023 te açılmış ve 14.47 km, mavi ışıklarla suslenmiş.. Yol yine yeşil yine ırmaklar, dereler, yükseklerde evler ve  MAÇKA ilçesinden ALTINDERE MİLLİ PARKI içerisinde yer alan yaklaşık 1500 yıl önce iki keşişin kurduğu düşünülen SÜMELA MANASTIRI’’na ulaşıyoruz. Vadiye hâkim Karadağ’ın eteklerinde sarp kayalık üzerine kurulmuş olan manastırda ANA KAYA KİLİSESİ, ŞAPEL, ÖĞRENCİ ODALARI vb. bölümlerini geziyoruz. Bu büyüleyici MANASTIR  gezimiz sonrasında sıra Atamızın köşkünde:TRABZON’da 1900’lü yılların başında bir Rum Banker tarafından TRABZON’nun Soğuksu mevkiine yaptırılan ve Cumhuriyet döneminde TRABZON‘lular tarafından ATATÜRK’e hediye edilen ATATÜRK Kosku tadilatta gidemiyoruz.   Tekrar Samsun a uğruyor ve imitasyon olarak yapılan BANDIRMA VAPURU nu geziyoruz.Balmumu Atatürk ve arkadaşlarını görmek yine duygulandiriyor:
Millî Mücadele’nin Anadolu içlerine doğru ilerleyip tüm yurda yayılmasında büyük görevleri üstlenecek olan Mustafa Kemal Paşa ile Karargâh Heyetini, üç günlük deniz yolculuğunun ardından İstanbul’ Galata Rıhtımından 19matis 1919 sabahı 08.00 da Samsun’a getirmiş ve adeta bir Millet’ in kaderini taşıyan efsane gemi olmuş.
Bandırma Gemisinin Toplam 79 Yolcusu Vardı:

16 Mayıs 1919 günü, İstanbul'dan hareket eden gemide, toplam yetmiş dokuz kişi bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın teftiş heyeti, çoğunluğu asker olmak üzere 23 kişiden oluşuyordu. gemi murettebati 25kisiydi.Ayrica Miralay Refet (Bele) Bey ve Sinop mutasarrıflığına atanmış olan Mazhar Tevfik Bey de görev yerlerine ulaşmak için bu gemiyi kullanıyorlardı. Mazhar Tevfik beyin eşi ve iki çocuğu da gemide bulunuyordu..
ŞEHZADELER ŞEHRİ AMASYA’ya yola çıkıyoruz.. Gecesi de gündüzü de birbirinden güzel bu şehirde mumya müzesi olarak da bilinen fakat içerisinde çeşitli roma, grek, hitit gibi uygarlıklardan eserler barındıran AMASYA ARKEOLOJİ MÜZESİ'Nİ geziyoruz. Sonrasında AMASYA’da şehzadelik yapmış ve Osmanlı’ya padişah olmuş, Osmanlı halkı tarafından çok sevilen bir sultan ola SULTAN 2. BEYAZIT KÜLLİYESİNİ ziyaret ediyoruz. Külliye içerisinde paratoner olarak kullanılmış çınar ağaçlarını, o dönemde payitaht İstanbul’u merak eden, ama gidemeyen Amasyalılar için İstanbul siluetinin çizildiği tarihi şadırvanı, kapı girişlerindeki denge sütunlarını ve camiinin içini gördükten sonra YEŞİLIRMAK kıyısına iniyoruz. YEŞİLIRMAKSİVAS’tan doğarak Samsun’un ÇARŞAMBA ilçesinde denize dökülene kadar geçtiği tüm bölgelere hayat verir. AMASYA, Yeşilırmak’ın iki yakasına yerleşmiş bir şehirdir. AMASYA OSMANLI DÖNEMİNDEN kalma 18. ve 19. yy konaklarını, Yeşilırmak boyunca sıra sıra inci tanesi gibi dizilmiş yalı olarak adlandırılan evleri, PONTUS KRALLARININ HARŞENA DAĞI’na oyularak yapılan KAYA MEZARLARI’nı, FERHAT VE ŞİRİN efsanesini ve ŞEHZADELER YÜRÜYÜŞ YOLUNDA Padişah büstlerini göruyoruz.
Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.  KAHRA OTEL  – AMASYA
5.GÜN: TRABZON - RİZE – AYDER – ZİL KALE – PALOVİT ŞELALESİ – Ardından FIRTINA DERESİ VE FIRTINA VADİSİ’nin muhteşem manzarasıyla KAÇKAR DAĞLARI MİLLİ PARKI içinde yer alan AYDER YAYLASI’na ulaşıyoruz. AYDER YAYLASI’nda  GELİN TÜLÜ ŞELALESİ  manzarası eşliğinde yapacağımız yürüyüşümüzü tamamlayıp , yine doğanın bozulusunu ve insan kalabalığından sıkılıp, kebap kokularıyla bunaliyoruz.yesil gerçekten  tek bir alanda soluklanip,yola düşüyoruz... ÇAMLIHEMŞİN’de bizi bekleyen minibüslere binip  zengin bir fauna ve flora yaşam alanına sahip olan  heyecanlı ve sürprizlerle dolu yolculuğumuza önce ŞENYUVA KÖYÜ (ÇİNÇİVA) ile başlayıp Fırtına deresi üzerinde bulunan yaklaşık 400 yıllık bir köprü olan ÇİNÇİVA KÖPRÜSÜ’nü görüp vadi içerisinde orta çağ da yapılmış bir kale olan ZİLKALE yi  dıştan fotografliyor ve sonrasında ÇAT VADİSİ içlerinde saklı muhteşem PALOVİT ŞELALESİ ne yürüyoruz.Burada sese ve manzaraya doyamadik.Bir de çöpleri yerlere atmasak!
Bu güzel ve keyifli turlardan sonra Hopa üzerinden Sarp Sınır Kapısına varıp Batum’a giriş yapıyoruz. Çoruh Nehri’ni görüp Batum’a ulaşıyoruz. Batum gecesinde Orta Camii - Türk Sokağı - Avrupa Meydanı - Medea Heykeli, Altın Post heykeli, Poseidon Çeşmesi - Piazza - Alfabe Kulesi - Ters Restorant – Ali - Nino Heykeli  ni goruyoruz.
Akşam konaklama . İBERİA HOTEL – BATUM

Önemli Not: Batum’a geçişte T.C. vatandaşları için – Yeni Nüfus Cüzdanı yeterlidir. Yaş farketmeksizin 18 yaşından küçük misafirlerimizinde özellikle kimliklerinde fotoraf zorunluluğu vardır. Pasaportu olanlar pasaportlarını yanlarında bulundurabilirler. Yeni nüfus cüzdanları olması zorunludur. Nüfus cüzdanı dışında pasaport ile geçiş yapılabilir. Bunların dışındaki kimliklerle giriş yapmak mümkün değildir. Ayrıca ebeveynleri yanında olmadan seyahat eden 18 yaşından küçükler için anne ve babadan noterden tasdikli muvafakat name gerekmektedir. 
* Batum geçişi tur tarihlerinde Covid – 19 ülkeler arası gümrük kapılarında uygulanacak işlem kuralları geçerli olacaktır.

  GÜN : TRABZON – GİRESUN – ORDU – ORDU TELEFERİK –  SAMSUN – AMASYA 
Sabah kahvaltısının ardından otelimizden ayrılıp GİRESUN yolu ile ORDU’ya ulaşıyoruz. ORDU merkezde TELEFERİK ile BOZTEPE’ye çıkıp muhteşem ORDU MANZARASI eşliğinde panoramik fotoğraflar çekiyoruz. Bu muhteşem manzara ve teleferik gezintisi ardından  

8.GÜN: AMASYA –ÇORUM –  ANKARA – İZMİR
Sabah kahvaltısının ardından AMASYA’dan ayrılarak MECİTÖZÜ üzerinden ÇORUM’a varıyoruz. Burada ULUSOY DAĞ TESİSLERİNDE vereceğimiz molada çaylarımızı yudumlarken meşhur ÇORUM LEBLEBİSİ ALIŞVERİŞİ yapabiliriz. Sonrasında KIRIKKALE’den geçip ANKARA’ya, ANITKABİR‘e ulaşıyoruz. ANITKABİR‘de ASLANLI YOLMOZOLE ziyaretimiz sonrası ANKARA’dan ayrılarak AFYON, UŞAK, KULA  üzerinden yolda verilen molaların ardından İZMİR’e ulaşıyoruz. Siz değerli KARE TUR misafirlerimize bir sonraki KARE TUR Organizasyonunda buluşuncaya kadar veda ediyoruz.

FİYATLARIMIZA DAHİL OLAN HİZMETLER
* Otellerde 6 Gece Konaklama (3*,4* Butik, Yayla Hotel Konaklamaları)
* 5 Akşam yemeği 6 Sabah kahvaltısı
* Lüks Otobüsler İle Ulaşım
Batum Ulaşım, Batum Turu ve Konaklaması
* Çevre Gezileri / Zorunlu Seyahat Sigortası
* Rehberlik Hizmetleri (Karadeniz Bölgesinin Uzman Rehberleri)

FİYATLARIMIZA DAHİL OLMAYAN HİZMETLER
* Tüm Öğle Yemekleri
* Tüm Yemeklerinde Alınan İçecekler ve oteldeki yapılan harcamalar
* Batum’da Akşam yemeği
* Dolmuş Ücretleri + Milli Park Girişleri (Toplamı : 700 TL – Zorunludur)
* Müze giriş ücretleri
* Zipline Salıncak ve Ordu Teleferik ücreti
* Yurtdışı Çıkış Fonu
* BATUM’DA GÜRCÜ GECESİ

Önemli Not : Batum’a geçişte T.C. vatandaşları için – Nüfus Cüzdanı yeterlidir. Pasaportu olanlar pasaportlarını yanlarında bulundurabilirler. Yaş farketmeksizin 18 yaşından küçük misafirlerimizinde özellikle kimliklerinde fotoraf zorunluluğu vardır .Yeni nüfus cüzdanları olması zorunludur. Nüfus cüzdanı dışında pasaport ile geçiş yapılabilir. Bunların dışındaki kimliklerle giriş yapmak mümkün değildir. Ayrıca ebeveynleri yanında olmadan seyahat eden 18 yaşından küçükler için anne ve babadan noterden tasdikli muvafakatname gerekmektedir.

* Gümrükte yaşanan Kişisel sorunlardan Karetur sorumlu değildir.
* T.C. vatandaşı olmayan misafirlerimizin geçişleri için bilgi alınız.
* Batum geçişi tur tarihlerinde Covid – 19 ülkeler arası gümrük kapılarında uygulanacak işlem kuralları geçerli olacaktır

 

KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA KISACA BİLGİ

Karadeniz Bölgesi Anadolu'nun diğer bölgelerine nazaran biraz daha izole bir bölge olup iklim olarak Okyanus İklimine sahiptir. 8.350 kilometre kıyı şeridine sahip, 461.000 km² alan kaplayan (Azak Denizi dahil, Marmara Denizi hariç), en geniş yeri doğudan batıya 1.175 km, en derin noktası 2.210 m olan, Marmara Denizi vasıtasıyla Ege Denizi’ne bağlanan, batıdan doğuya böbrek formunda bir denize sahip olup, ismini ondan alır. Karadeniz üzerinde bulunan önemli liman kentleri Köstence, Mankalya, Burgaz, Varna, Odessa, Sivastopol, Yalta, Kerç, Novorossiysk, Soçi, Sohum, Poti, Batum, Hopa, Trabzon, Samsun, Ordu, Giresun, Sinop ve Zonguldak'tır.

 

Karadeniz bölgesi tarih boyunca çeşitli İmparatorlukların ve uygarlıkların hükmü altına girmiş olsa da bölge coğrafyasının ulaşılması zor ve sürekli dağlık, izole olması nedeni ile genelde başka uygarlıkların hükmü altında dahi genelde nispeten daha özgür ve otonom bir bölge olarak kalmıştır. İçerisinde kurulan Antik Çağ'da Mithradates'in Pontos Krallığı ve Orta Çağ'da Trabzon Rum İmparatorluğu, bölge tarihi için en çok dikkat çeken uygarlıklar arasındadır. Özellike Doğu Karadeniz'in dağlık kesimleri uzun bir süre Hristiyan ve Rum azınlıklarca iskan edilmiş yerlerdir ve bir çok Karadeniz kenti Antik Yunan Kolonicileri tarafından ya da antik Anadolu halkları tarafından kurulmuştur.  Osmanlı Fetihleri sonrası bölgede Türkleşme ve Müslümanlaşma başlamıştır. Günümüze gelindiğinde, Cumhuriyet'in ilanından sonra Rumlar ve diğer Hristiyan azınlıklar göç etmişlerdir. Fakat onların bıraktıkları tarihi yapılar ve izler hala önemini korumakta ve bugün bir çok turist tarafından ziyaret edilmektedir.

 

SÜMELE MANASTIRI HAKKINDA KISACA BİLGİ

Sümela ya da Sümele Manastırı'nın nasıl ve kimler tarafından inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle beraber, her kökeni bilinmeyen yerin bir efsanesi olduğu gibi burası hakkında da güzel bir efsane bulunmaktadır. Erken Hristiyanlık Döneminde Barnabas ve Sophronios adlı iki keşiş, rüyalarında Meryem Ana'yı görürler. Meryem Ana onlara Karadağ'ın bulunduğu yere bir kilise yapmalarını emreder. Bu rüya üzerine karşılaşıp, buluşan bu iki keşiş Karadağ'ı oyarak küçük bir kaya kilisesi yapar, ve Yunanca "Karadağ'ın Bakiresi" anlamına gelen Sümela adı buradan gelir. M.S 4. yüzyılda inşa edilmiş bu Kilise henüz günümüzdeki haliyle bir manastır değildir ve buranın genişletilip manastır olması için aradan yüzyıllar geçmesi gerekecektir. Orta Çağ'a gelindiğinde ise Bizans tahtından entrika ile indirildikten sonra Trabzon Rum İmparatorluğu'nun başına geçen Aleksios Komnenos Sümela Kilisesi'ni genişletip, burayı günümüzdeki hali ile bir manastıra çevirir. Daha sonrasında Osmanlı İmparatorluğu
/
Sağ bas solu savur öne at dahi yanına çek sol arkaya sağ arkaya...tekrarla, işte basit horon





06 Haziran 2023

GAZİANTEP 14.10.2022

 

14 EKİM 2022 GAZİANTEP FAKÜLTE BULUŞMASI


 İtiraf ediyorum,  Gaziantep gezimiz tam bır gurme gezisiydi.  Öğünler önemliydi,  arasında da gezdik:))

14 ekim cuma, öğlen imam çağdaş kebap salonu

akşam, Yesemek Gastronomi lokantası

15 ekim, öğle Karşıyaka Halil Usta Kebapçısı

akşam, Anadolu Hanı restoran fasıllı

16 ekim, öğle batık kent halfeti gezisi ve patlıcan kebabı

akşam saatleri  katmer ziyafeti

BALKANLAR 08.03.2023

 Dalgalar vurur düşlerime

Tutmam, tutunamam

Vurulurum...



                                                      (   Dalgalı Ebru çalışması, Gülnur)


8 MART 2023, BALKANLARDAYIZ...



 Sofya- Belgrad- Saraybosna- Mostar- Trebinje- Hırvatistan- Dubrovnik- Budva

 İşkodra- Prizren- Üsküp- Matka Kanyonu- Ohrid- Bitola(Manastır)- Selanik- Kavala


Akşam saatlerinde; Ayvalık, Çanakkale, Keşan üzerinden İpsala sınır kapısı ve Kipoi sınır kapısındaki pasaport ve gümrük işlemlerimziin ardından Yunanistan'a(Greece) giriş yapıyoruz. ve daha sonra  Bulgaristan’a geçiş yapıyoruz. 

2. Gün:

Haskova harmanlı Plovdiv üzerinden Sofya’ya ulaşıyoruz. Şehir merkezinde serbest kahvaltı molası sonrası Sofya panoramik şehir turumuza başlıyoruz. Panoramik şehir turumuz esnasında görülecek yerler arasında Balkanların en büyük kilisesi olan Alexsander Nevski Katedrali , Milli kütüphane, Sofya Üniversitesi, Neo klasik stilinde yapılmış olan yapılar Arkeoloji müzesi, Rotonda Kilisesi Mahmut Paşa Camii, Sveta Nedelya Kilisesi, Banyabaşı Camii, Parlamento ve Rus Kilisesinin yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’da askeri ataşelik yaptığı dönemde Yeniçeri kıyafetiyle katıldığı balonun düzenlendiği Orduevi’ni görüyoruz. Kente adını veren Ayasofya Kilisesini ve Sofya Heykeli’ne panoramik bakış ve fotoğraf molası, sonrası şehirden ayrılıyor Sırbistan’a geçiş yapıyoruz.  Aleksinac üzerinden Morava Vadisi boyunca ilerleyip Nish üzerinden Avrupa’nın en eski kentlerinden biri olan ve Balkanların vazgeçilmez kenti Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a ulaşıp otelimize yerleşiyoruz. Konaklama ve akşam yemeği Belgrad’daki otelimizde.


3. Gün:

Otelde alınan kahvaltının ardından Belgrad şehir turumuza başlıyoruz. Genel Kurmay Binaları, Sırbistan Parlamentosu, Eski Saray, Terazi Çeşmesi, Cumhuriyet Meydanı, Ulusal Müze ve Milli Tiyatro görülerek yapılacak şehir turumuzun ardından, yürüyüş turumuza başlıyoruz. Öğrenci Meydanı, Bayraklı Camii, Leopold ve zindan Kapıları, Kale Meydanı, Tuna ve Sava Nehirlerinin birleştiği noktada bulunan Büyük Savaş Adası, Sokollu Mehmet Paşa Çeşmesi, Damat Ali Paşa Türbesi, İstanbul Kapısı ve Açıkhava Silah Müzesi gezilerimiz sonrasında Knez mihailova caddesinde kısa bir serbest zaman sonrasında Belgrad’dan ayrılıp Sabac ,Vlasenica ve Zvornik üzerinden Bosna Hersek ülkesine giriş yapıp başkent Saraybosna’da bulunan otelimize yerleşiyoruz.


Akşam Yemeği: Yöresel Restaurant’da Boşnak Köftesi . 

Konaklama:  Saraybosna

4. Gün:

Otelde alacağımız kahvaltı sonrasında Saraybosna şehir turumuza başlıyoruz. Asırlar boyunca Balkanlar'ın kültür başkentliğini yapmış, 1914'te Avusturya-Macaristan Veliahdı Arşidük Franz Ferdinand'ın Sırplar tarafından burada öldürülmesi üzerine Birinci Dünya Savaşı'nın çıktığı yer olmuş, 1992 savaşında ise Sırp, Hırvat ve Boşnakların kendi aralarındaki yıkıcı savaşları sonucu büyük tahribata uğramış, fakat güzelliğini halen büyük ölçüde koruyan Saraybosna'da panoramik şehir turumuzu gerçekleştiriyoruz. Turumuz esnasında meşhur Başçarşı, tarihi Osmanlı hanı Morica Han, şehrin dinsel kozmopolitliğini yansıtan Katolik Katedrali, Sinagog, Hüsrev Bey ve Ferhadiye Camileri, 1914'te Franz Ferdinand suikastinin gerçekleştiği Latin Köprüsü, Eski Kütüphane, şehrin 40 yıllık Avusturya-Macaristan yönetimi sırasında oluşmuş ve batı tarzı binalarını görebileceğiniz turumuzu tamamlayarak Mostar'a hareket. Mostar varışı öncesi Blagay tekkesi Blagay turunu gerçekleştiriyoruz.(Fiyata Dahil). 600 yıllık geçmişe sahip, Bosna-Hersek'i oluşturan iki parçadan biri olan Hersek'in en büyük şehri Mostar'ı tanıtan yürüyüş turumuzda; 1557'de Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin'in inşa ettiği, ancak 1992'de Hırvat topçu ateşiyle yıkılan, daha sonra 2004'te Türkiye'nin de büyük desteğiyle orijinal malzeme ve dönemin inşa teknolojisiyle yeniden yapılan, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Mostar Köprüsü, Kuyumcular Çarşısı, Koska Mehmed Paşa Camii, Eski Hamam ve dönemin tipik Osmanlı evini yansıtan Müslüm Bey Konağı göreceğimiz yerler arasındadır. Mostar'ın yerel pazarlarından alışveriş yapabileceğiniz serbest zamanın ardından Konaklama Trebinje veya Çevresindeki otelimizde. (Sezon yoğunluğuna göre konaklama şehri değişebilir)


Akşam Yemeği: Otelimizde alınacak

Konaklama: Trebinje

5. Gün:

Otelde alacağımız kahvaltımızın ardından, Eski Yugoslavya'yı oluşturan üç ana devletten biri olan, Katolik mezhebini benimsemiş olması ve daha çok Adriyatik Sahili'ne hakim coğrafyası sebebiyle, Balkan kültüründen ziyade İtalyan-Akdeniz kültürüne yakınlığıyla bilinen Hırvatistan'a geçiyoruz. Dubrovnik turu için (Fiyata Dahil) Manzaralı, kısa bir yolculuğun ardından, İtalyanca adı Ragusa olan, Adriyatik'in en eski ticaret limanlarından, uzun yıllar Venedik etkisinde kaldığı için İtalyan üslubu mimarisi ve şehir dokusuyla bünyesinde muhteşem bir tarih-doğa sentezini barındıran Dubrovnik'e varış. Bu güzel şehri tanıtan turumuza öncelikle UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil olan Eski Şehir Meydanı ile başlıyoruz. Şehrin Kule ve Surları, Aziz Vlah Kilisesi, Knez Köşkü, ünlü şair Gundulic'in Heykeli, tarihi Çeşme ve 14. yüzyıldan kalma Eczane diğer göreceğimiz yerlerden bazıları. Daha sonra bu güzel şehrin büyülü atmosferinde vakit geçirmek için serbest zaman. Turumuzun ardından Karadağ ülkesine yolculuk. Güzel manzaralar eşliğinde tarih boyunca coğrafi şartlarından dolayı Osmanlılar tarafından ele geçirilemeyen Kotor'a varıyoruz. Surlarla tahkim Kotor şehrindeki yürüyüş turumuzda, birçok tarihi yapının yanı sıra Deniz KapısıSilah Meydanı, Tarihi Saat Kulesi, Utanç Sütunu, Beskuca Sarayı, Pima Palata, Aziz Triphon Kilisesi, “Dedikodu” Çeşmesi (Karampana), Aziz Nikola ve Aziz Luka Kiliselerini, eski kentin önemli meydan ve malikânelerini göreceğiz. Kotor turumuzun ardından, Budva’ Panoramik olarak görerek balıkçıların yerleşim alanı olan bir adanın kamulaştırılması ve sonrasında Singapur’lu bir multimilyardere satılması ile günümüzde Jet Sosyetenin tatil yeri olan, muhteşem St Stefan’ı panoramik olarak tepeden görebileceğiniz bir mola veriyoruz. Ardından Arnavutluk ülkesine geçiyor kıyısında kurulduğu göl ile aynı adı taşıyan ve 435 sene süren Osmanlı döneminde Osmanlı ordusunun önemli üslerinden biri olan İşkodra' ya ulaşıyoruz. Kenti panoramik olarak gördükten sonra otelimize yerleşiyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.


Akşam Yemeği: Otelimizde alınacak olup , 
Konaklama:  İŞKODRA

6. Gün:

Otelde alacağımız sabah kahvaltısının ardından, Kosova ülkesi geçişi takiben muhteşem mimarisi ve sokaklarında Türkçe kelimeleri duydukça bizleri kendisine hayran bırakacak olan Sempatik kent Prizren şehrine varış. Ülkede Türk nüfusunun en yoğun olduğu otantik şehir Prizren’de şehir turuna başlıyoruz. Şadırvan meydanı, Bayraklı Camii, Sinan Paşa Camii, Hamam, Tarihi Prizren Köprüsü(Taş köprü) ve Halveti Dergahı ziyaretleri sonrası öğle yemeği için serbest zaman. Buluşma sonrası panoramik olarak Başkent Priştine’yi görerek kuzey Makedonya ülkesine geçiş yapıp Başkent Üsküp’e ulaşıyoruz. Yahya Kemal Beyatlı'nın doğduğu şehir olan Üsküp panoramik turumuzda; Eski Tren Garı, Üsküp doğumlu hayırsever Rahibe Teresa'nın anıtı ve evi, Taş Köprü, Kale Surları, Osmanlı döneminden kalma Eski Şehir, Çarşı ve Osmanlı'nın Balkanlar'daki en güzel mimari mirasları arasında yer alan Mustafa Paşa, Sultan Murad ve Gazi İsa Bey Camileri, Davud Paşa Hamamı, Kapan, Sulu ve Kurşunlu Hanlar dış mekan anlatımları ile gezilecek yerler arasında bulunmaktadır. Serbest zaman ve buluşmanın ardından otelimize transfer. Geceleme otelimizde.

.
Akşam Yemeği: Otelimizde alınacak olup 
Konaklama: . ÜSKÜP

7. Gün:

Otelde alınan kahvaltının ardından eşsiz güzelliği ile bilinen Matka Kanyonu turunu gerçekleştiriyoruz (Fiyata Dahil) Güzergahımız üzerinde ülkenin 3. Büyük şehri ve Arnavut nüfusunun en yoğun olduğu Tetova (Kalkandelen) şehrini ziyaret ediyoruz. İki kız kardeşin banisi olduğu Alaca Camii ve İmarethanesini ziyaret ediyoruz. Ziyaretimiz sonrası devam eden yolculukla Ohri’ye ulaştığımızda Osmanlı’nın Balkanlardaki önemli üslerinden biri olmuş, Ohridlilerin ‘‘Tanrı cenneti çamurdan yaparken, bir parça kopup Ohrid in üzerine düşmüş’’ tanımlaması ile ünlü tarihi OHRİD şehrinde yürüyüş turu yapıyoruz. Aziz Klemeus Heykeli ve Meydanı, Ayasofya Kilisesi, Kiril Alfabesini bulan Kiril ve Methodi kardeşlerinin heykelleri,  Asırlık Çınar Ağacı, Ali Paşa Camii, Halvetiye Tekkesi, Bizans dönemi Meryemana Kilisesi, Hacı Turgut Camii görerek gezimizi tamamlıyor ve Türk Çarşısı’nda serbest zaman veriyoruz. Bu esnada meşhur sedef - inci takılardan alışverişler yapabilirsiniz. Gezilerimiz sonrasında otelimize yerleşme.

.

Akşam Yemeği: Rehberin belirliyeceği yerde ekstra yöresel yemekler ve müzik eşliğinde Makedon Gecesi .Fiyata DAHİL !!!!
Konaklama:. OHRID

8. Gün:

Otelde alınan kahvaltının ardından Ohrid gölünün doğduğu yer olup, muhteşem manzaralara ev sahipliği yapan ve bizlere kendisini hayran bıraktıracak olan St.Naum Turunu gerçekleştiriyoruz. Dileyen misafirlerimiz burada sabah kahve keyfini yapabilir, dileyen misafirlerimiz yürüyüşlerini gerçekleştirebilir dileyenlerimizde sandal turu veya kilise kompleksini gezebilir. Turun ardından Resneli Niyazi’nin memleketi olan Resne üzerinden geçerek ahmet niyazi beyin sarayını otobüsten görerek, Manastır  (Bitola)’ya hareket ediyoruz. Varışımız sonrası Şirok Sokak, İshak Camii, Yeni Camii, ve gezinin en duygusal anlarını yaşayacağımız Atatürk'ün mezun olduğu Askeri İdadi'yesi yer almaktadır. Manastır  ziyaretimiz ardından, Yunanistan’a giriş yapıyoruz. Filorina Veria- vardar ovası üzerinden Atatürk’ümüzün doğduğu şehir Thessaloniki (Selanik) şehrine ulaşıp otelimize yerleşiyoruz.  Arzu eden misafirlerimiz ile Extra Yemekli Yunan Tavernasına  gidiyoruz.Yunan Müziği eşliğinde eğleniyoruz. Akşam konaklama otelimizde. 


Akşam Yemeği: Rehberin belirliyeceği yerde ekstra yöresel yemekler ve müzik eşliğinde Selanik Gecesi
Konaklama: Selanik

9. Gün:

Otelde alınan kahvaltının ardından Yapacağımız panoramik şehir gezimizde, Kordon, Beyaz Kule, Döner Kule, Fuar, Selanik Kalesi, Osmanlı ve Bizans eserlerini görüyoruz. Yunanistan’ın en büyük Kilisesi olan Aya Dimitros Kilisesi ve şu an Türk konsolosluğunun da bahçesinde bulunduğu Ulu Önder Atatürk'ün evini ziyaret ettikten sonra Kavala’ya hareket ediyoruz. Kısa ve keyifli bir yolculuk sonrasında Kavala’ya ulaşıyoruz, Kavala şehrini geziyoruz. Mehmet Ali Paşanın imarethanesi, Heykeli ve evinin anlatımı, resim çekim molası, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan dört köşe caminin görülmesi, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış Su Kemerlerinin görülmesinden sonra Meşhur Kavala Kurabiyelerinden almak için verilecek molanın ardından Kipi sınır kapısına doğru Türkiye’ye giriş yapmak üzere devam ediyoruz. Pasaport ve gümrük işlemlerinden sonra Yunan Free Shop’unda alışverişlerimizi yaparak Türkiye İpsala Sınır kapısındaki pasaport ve gümrük işlerinin ardından, İpsala –Keşan-Çanakkale üzerinden İzmir'e geriye dönüş yaparak turumuzu sonlandırıyoruz.