13 Haziran 2019

TAYLAND...04-11.02.2018


Surprızlere ve gezmelere bayılırım.Hele ikisi bir arada olursa:        
                 Eşimin bir sürpriziyle daha havalara uçtum. Balayında Tayland’a gidiyormuşuz.Banghok ve Phuket, bir rüya olacak bu…
Tayland deyiverince saniyelerle aklımdan geçenlere bakın : Filmlere mekan olmuş müthiş tropikal adaları, plajları, 400’den fazla budist tapınağı, Buddha, yüzen çarşıları ve kanallarıyla egzotikliği, mistikliği beni çok ama çok heyecanlandırdı.
Günler kanatlanarak geçti ve o coşkuyla İzmir’den İstanbul’a nasıl uçtuğumuzu bile anımsamıyorum.Uçuşumuz Dubai’den aktarmalı.
Beklerken bir sürpriz de kardeşimiz Serkan’dan geldi, lounge daveti:Harika bir salonda, bize özel koltuklu bir köşede açık büfe yiyecek ve içeceklerle güzel bir başlangıç yaptık, böylece uçak saatimiz geldi. Ve Emırates Havayollarının şapkalarının bir tarafından eşarp sarkan hosteslerinin (nerdeyse birinin şapkasını istiyecektim) karşılaması ile 6 saatlik Dubai uçuşumuz başladı.Sonrasında aktarma ve 8 saat sonra Bankok…

              Bizleri uzun saçlarıyla genç bir rehber karşılıyor.Eşi taylı olup, burada yaşıyorlarmış. Şehir turuna başlıyoruz: İlk gözlerime dolan sıcak, gürültülü ve kokan karmaşık bir şehir görüntüsüyle Bangkok bekle diye fısıldadı, bundan çok daha güzel ve fazlası var. Beklemedeyim; renklerin, kokuların, tatların ve budizmin içerisinde egzotik bir yolculuk olacak Bangkok…
            Adı bile güzel: Tayca’da şehrin adı kısaca Krung Thep, yani Melekler Şehri. Bu arada, şehrin Thai dilindeki adı, dünyanın en uzun şehir ismi olma özelliğiyle Guiness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazanmış. Yazmıyorum. Ülkenin resmi bayrağı renkli beş yatay şerit.Kırmızı, Thai Halkını, beyaz Budizmi ve mavi renk de Thai Krallığını temsil ediyor. Türkiye -Tayland saat farkı, 4 saat. Tayland’ın para birimi Thai Bahtı. Ve Tayland Türk vatandaşlarından vize istemiyor.
             İlk gözüme dolanlardan hoşnut, eşimin yanında kendimi an’a bırakıyorum. Gezdikçe görüyorum ki; gökdelenler, buna tezat olan küflü apartmanlar; lüks restoranlar, her yerde sokak tezgahları, lüks arabalarıyla, motosikletten bozma tuktuklarıyla, 5 yıldızlı otellerin, ucuz hostellerle bir arada olduğu bu şehirde, Thai insanının yüzündeki gülümseme ile değişik bir memnuniyet ve huzur duyuyorsunuz...
           Görülecek tarihi yerler Rattanakosin Bölgesi’nde toplanmış.Tüm tapınaklar Wat kelimesi ile başlıyor; çünkü, Wat Budist tapınağı anlamına geliyor. Tayland’ın %92’si Budist olduğundan muhteşem Budist tapınaklara sahip. Uykulu gözlerle kalabalık, renkli, kokulu kalabalık bir şehri yaşamaya başladım.Rüyada gibiydim.
Bangkok’un eski şehir olarak adlandırılan Rattanakosin bölümünde yer alan, Wat Phra Kaew tapınağının olduğu ihtişamlı mimarisiyle Grand Palace ile Wat Pho, Wat Arun ve Wat Traimit tapınakları Bangkokta gezilecek yerler arasında ilklerden.
           Phra Kaew Tapınağı yani, en kutsal Budist tapınağı Büyük Saray bölgelerinde yer almaktadır. Wat Phra Kaew Tapınağının 3 kapısı bulunuyor. Merkez kapıdan sadece Kral ve Kraliçe geçebiliyor.Bundandır, Ön tarafta yer alan 2 kapının birinden girip, ziyaret tamamlandıktan sonra diğerinden çıktık. Gezebildiğimiz salonun tavan yüksekliği oldukça yüksek bu tapınağının içerisinin çok da
görkemli olduğu söylenemez. Tay sanatının incelikleriyle bezenmiş ve mükemmel bir mimariyle inşa edilmiş tapınağın özellikle dış duvar süslemeleri benim ilgimi daha çok çekti. Bizim göremediğimiz ama bu tapınağı önemli kılan şey, tek parça yeşil zümrüt blok üzerinde oyulmuş 66 cm yüksekliğindeki Buda heykeline ev sahipliği yapması .Bu tapınaktaki Zümrüt Buddha heykeli, meditasyon pozunda. Heykel, mevsimsel olarak değişebilen altın bir pelerinle kaplı ; kış ve yaz aylarında cübbesi değişiyormuş. Bu önemli ritüel kral tarafından yapılıyormuş. Diğer tapınaklardan farklı olarak Wat Phra Kaew, rahiplerin evi değil, kraliyet ailesi için özel bir tapınak olarak kullanıyor ; ibadet ve törenler de burada gerçekleşiyor.Ve heykele kral dışında kimsenin yaklaşmasına izin verilmiyor. Tapınaklar dini yerler olduğu için görevliler kıyafet konusunda hassaslar. Üzerinizde bacak ve kolları çok açıkta bırakmayan kıyafetler olmalı.
            Wat Traimit, ya da halk arasındaki adıyla Altın Buddha Tapınağı, Bangkok’un en ilgi çeken tapınaklarından biri. Çin mahallesinde bulunan bu tapınağın içinde 3 metre yüksekliğinde ve tam 5 ton ağırlığında som altından oturan bir Buddha heykeli var. Gizemli bir öyküye sahip:1935 yılında Çin mahallesindeki tapınağın taşınması sırasında bu tapınaktaki büyük toprak Buddha heykeli bugünkü Wat Traimit tapınağına nakledilir. Heykel 20 yıl bir depoda kaldıktan sonra 1955 yılında başka bir yere nakledilirken düşer ve kırılır. Kırılma sonucu toprak heykelin içinden bugünkü ünlü 18 ayar som altından olan heykel çıkar. Tapınağın 4. Katında sergilenen bu dünyanın en büyük Altın Buddha heykelinin sırf altın kütlesinin 250 milyon dolar değerinde olduğu biliniyor. Salon görkemli değil, sadece çok yüksek tavanlı, ama güzelliği için sadece altın buda ya bakmak yeterli.

          Wat Pho Tapınağı ve Yatan Buda Heykeli (Reclining Buda):Bu tapınağının başkent Bangkok’un en eski Budist tapınağı olduğu kabul ediliyor. Tapınak 16. yüzyılda inşa edildikten sonra 1781 yılında Bangkok’un başkent olmasından sonra büyük bir restorasyon geçirmiş.Tapınak inşa edilmeden önce burasının bir sağlık ve meditasyon merkeziymiş. İyileştirme amaçlı Thai Masajı da gene burada doğmuş. Ve bir çok kaynak burasının Tayland’ın ilk üniversitesi olduğunu kabul ediyor. Alltın varak kaplamalı Yatan Buda heykeli, 15 metre yükseklik ve 46 metre uzunluğuyla dev bir heykel. . Sağ kolu üzerine uzanmış, iki kutu şeklinde yastığa dayanmış durumda ve Buddha nın nirvana ya ulaşmasını simgeliyor.Çok görkemli ve beni en etkileyen buddhalardan oldu. Heykel, çok dar bir alan içerisine ve çok sayıda sütunun arasına yerleştirilmiş. Öyle ki tamamını tek bir açıdan görmek kolay değil. Yine de bu sıra dışı heykelden gözlerinizi alamıyorsunuz ve tümünü görebileceğiniz bir açı arıyorsunuz. Buda heykelinin sadece ayakları, 3 metre yükseklik ve 5 metre uzunluğunda yapılmış . Ayaklarının altında sedef kakma ile yapılmış inanca göre uğur getirdiğine inanılan sayı olan,108 uğurlu sembol bulunuyor.İzlemekte ve fotoğraf çekmekte yarışıyoruz.Bu büyüklüğü hissetmek çok etkileyici.Anıtın üzerinde Tayland’ı temsil eden 7 katmanlı şemsiye bulunuyor. Buda heykelini çevreleyen duvarlarda Buda’nın hayatından hikayeler anlatan duvar resimleri var. Heykelin arkasındaki bölümde ise yine 108 adet bronz kase yer alıyor. Bu metal çanaklara şans getirsin diye atılan bozuk paraların “çın çın” sesleri eşliğinde içeride mistik bir havada dolaşıyorsunuz. atılan paralar kilise görevlileri ve rahiplerinin maaşını karşılıyormuş. Gelelim 108 in uğruna: 108 sayısı Budizm için oldukça önemli.Sıralıyorum: Hinduizm ve Budizm’de kullanılan Mala, yani tespih 108 boncuktan oluşmakta, Budizm’de insanın Nirvana’ya ulaşmak için yenmesi gereken 108 temsil ediyor, Hinduizm’de en önemli tanrı Shiva’nın 108 değişik ismi var, Tanrı Shiva 108 dans adımı atıyor, Hindu Burçları 12 tane ve 9 gezegene endekslenmiş, bu iki sayının çarpımı da 108 yapıyor, Sanskritçe’de 54 tane harf var ve bu harflerin dişi ve erkek olarak 2 şer kullanımı var ve insan bedeninde 108 enerji noktası, chakra, yer alıyor. Wat Pho Tapınağı’nın en ilgi çeken bölümü dev dinlenen Buda heykeli olsa da, geniş bir alan üzerine kurulu bu tapınağın her bir köşesi ayrı güzel. Özellikle de göz alıcı taşlarla bezenmiş Stupa’lardaki renk festivali karşısında büyülendim. Stupa, Budist anıtı demek: Basamaklı, basamaklar daralarak piramit şeklinde yükseliyor, kubbe şeklini alan bir uç ile sivri bitiyor. Sayıları 90’ın üzerinde olan Stupa’lardan 4’ü, 4 Tayland kralının anısına inşa edilmiş ve diğerlerinden çok daha uzun.Renkleri, bezemeleri, kabartmalarıyla bir şölendeyiz.Ben bu bahçede kaybolmak istiyorum derken sıra sıra dizilmiş altın gibi parlayan genç buda heykellerinin arasında bulduk kendimizi. Ellerimi birleştirip hafifçe eğilerek, Nameste, diyorum eşime: “İçimdeki Öz, içindeki Öz’ü selamlar, Ruhum, Ruhunu onurlandırır, İçsel Işığım, Işığını selamlıyor, içinde tüm evrenin hayat sürdüğü o kutsal yeri onurlandırıyorum.” Yani Nameste…
           Çin Mahallesi, Çiçek Pazarı, Demokrasi Anıtı ve Caddesi, Bakanlıklar Caddesi, Parlamento Binası ve Tayland’ın şu andaki kralının Bangkok’taki Malikanesini gördükten sonra otelimize dönüyoruz.Bir sürpriz bizi bekliyor.Valizimiz gelmemiş.Kısa bir araştırmayla Dubai deki aktarmamızda uçağımıza alınmamış olduğunu öğreniyoruz.Sabaha geleceğini söylediler, üzerimizdekilerle kaldık ve odamıza biraz kızgın çıktık.Bize özel hazırlanmış odamızı görünce, kızgınlığımız geçiyor.Kuğu şeklinde katlanmış havlular ve meyve sepetimizle kocaman suit bir odamız var.
           Haydi geceye akalım:Bangkok’ta pazar sayısı o kadar çok ki, aslında tüm şehir kocaman bir pazar yeri denilebilir. Bazen belirlenen alanlarda, bazen de herhangi bir semtteki kaldırımlarda sürekli olarak yeni gece pazarları kuruluyormuş.Bu pazarlarda başta Taylandlıların favorileri olan gıda ve tekstil ürünleri olmak üzere akla gelebilecek herşeyi son derece uygun fiyatlarla bulmak mümkün. Ünlü go-go bar sokağı Patpong’da ünlü markalarının sahteleri satılan bir pazar , ayrıca Patpong’un bağlı bulunduğu ana caddenin kaldırımları da akşamları turistik ürünlerin satıldığı bir pazara dönüşüyormuş.Görmeli dedik ve otelden çağırdığımız bir taksi ile bu pazara gittik.Bangkok ta taksi ucuz;mutlaka taksımetresini açsın, açmazsa sıkı bir pazarlık gerekiyor.Pazar çok renkli.Satıcılar ve sergılerle tam bir pazar yeri.Gezen turistlerle oldukça kalabalık.
Caddede rastladığımız barlar da çok kalabalık. Bunlar, Banghok deyince söz edilen Tay kadınlarının sahnede bikinileriyle dans ettikleri özel barlar. Bangkok’un renkli gay-lezbiyen gece hayatı ve go-go barlarının gay versiyonları da var. Bu ortamı gözlemlemek yada yaşamak isteyen turistler yüzünden kalabalık.Barlar, afişlerle, menülerle yada kızlarla sokaklarda müşteri toplamaya çalışıyorlar. Banghoku böyle kendi olanaklarımızla, araştırarak gece ve gündüz serbest saatlerimizde de gezebilmek güzel.
           Sıra, Chao Praya Nehri’nde tekne gezisinde… En güzel anlardan bir tanesi de Yüzen Pazar (Floating market) oldu. Adıyla, Damnoen Saduak Yüzen Pazarı , burası başkent Bangkok’tan 100 km uzaklıkta yer alıyor. Yani şehirde gezerken Yüzen Pazar’a bir göz atıp, tur atarım gibi bir plan yapma şansınız yok. Ve bu pazar yalnızca saban erken saatlerden öğle saatine kadar kuruluyor.Yola çıkıyoruz: 1 saat yolculuk sonrasında yol üzerinde “Orkide bahçesi” nde durduk. Tesiste orkideler yetiştiriliyor, sergileniyor ve satılıyor.Çok değişik renkleri var.Sonrasında, ilk durak bir Hindistan cevizi çiftliği. Burası dünyaca ünlü Siam İkizleri`nin doğduğu Samut Songkram Kasabası`nda .Burada Hindistan cevizinin tropik ülkeler için ne derece önemli ve kullanılabilir olduğunu görüyoruz. Çıkarılan yağ her yemekte kullanılıyor, içi yeniyor, kabuğundan da her çeşit küçük el eşyası yapımında faydalanılıyor. Yola devam ettikten yaklaşık 15-20 dakika sonra mini iskele tarzı bir yere varıyorsunuz.Tik ağacından yapılan objeler arasından geçerek, iskeleye gidecektik ki; eşimin fotoğrafını ısrarla çekmek isterken, fotoğraf makinemizi elimden düşürdüm.Objektifi dışarıda hareketsiz kalıverdi, makinesiz kaldık.Üzüntümü eşimin teselli eden sözleri ve cep telefonlarımızın kameralarının oluşu hafifletti.  Burada rehber ince, uzun, süratli klasik renkli Tayland botları ile anlaşıyor ve sıraya giriyorsunuz. Bu botlar yaklaşık 20 dakika süren bir yolculukla bizi Damnoen Saduak Yüzen Pazarı‘na ulaştırıyor. Yüzen pazara giderken yaşayacağınız bu deneyim, harika bir duygu.Yolda beton bir duvarın uzantısında kocaman bir sürüngen güneşleniyor, biz fotoğraf çekerken de öylece kaldı. Kulübeler, karşılaştığımız Tayland botları, kenardan poz verdiğimiz fotoğraf çekenler ve işte geldik.Gelir gelmez ayağımızın tozuyla biz bottayken, kenardan çektikleri fotoğraflarımız bir çerçeveyle süslenmiş bizlere satmaya sunuldu.Değişik, habersiz bir sürprizdi bu da.
Market girişinde “Meeting Point” tabelası olan bir buluşma yeri var. Rehber 1 saat 15 dakika sonra burada buluşmamızı istedi.Hemen hindistan cevizi suyu içerek serinlemek istedik; hazırlamışlar 2 pipet koydular ve bize sundular.Hafif şekerli bir tat.
             Burada pazar iki kısımdan oluşuyor. Biri kanallar etrafında yer alan sabit ufak dükkanlar diğeri ise kayıklarla gezilen ve su çevresinde yer alan minik iskeleler üzerinde dükkanlar. Ben hareketli kısma bayıldım.Tabi kayıklarda satış yapan yerlileri unutmamak lazım.Çok renkli bir dünya.Koccaman üçgen şapkalarıyla yoksul giysili satıcılar, bazıları çok yaşlı, işaret ettiğiniz her neyse el çabukluğuyla uzatıyor.Size doğru yanaştırıyor kayığını.İstediğiniz yiyecekse, meyveyse; hazırlanış ritüeline bakmak, acaba tadı nasıl diye düşünmek super.Renkli pirinçlerin yanında nefis meyveler.Ben, kanala doğru ayaklarımı sallar ve bakınırken, eşim sayesinde tropıkal meyvelerle doyuyorum. Rambutan, longen, mangostıl, pinger banana, oamelo ve hindistan cevizi suyu...Her şey çok renkli bu pazarda; meyveler, hediyelikler ve insanlar.Bazı noktalarda kanallar kayıklar yüzünden tıkanıyor, çok eğlenceli ve renkli bir hal alıyor.Buradan çıkmak istemedim, her bakış ayrı bir seyirlik, her bakışta ayrı bir dünya.
Yüzen pazarlar geçmişten günümüze Tayland kültüründe önemli yere sahip. Taze sebze ve meyve, yiyecek ve çeşitli eşyaların satıldığı pazarların normal sokak pazarlarından farklı olmasının en önemli sebebi pazarların kanallar arasında kuruluyor olması. Yani satış yapan yerli halk da, alışveriş yapan ziyaretçiler de kayıklar eşliğinde kanallar arasında kurulu olan pazarlarda geziyor.Bizce hayatınızda görebileceğiniz en orijinal yerlerden biri. Bangkok’ta evlerin sokak kısmında, yol kenarlarında, otobanda bir köşede, nehir kenarında yani herhangi bir yerde, küçük tapınak modelleri gördüm. Bunlar kötü ruh kovucu gibi bir anlama geliyor. Kötü ruhun orada toplanacağına inanılıyor. Yol kenarında eğer bir kaza olmuşsa oraya hemen bu evlerden inşa ediliyor. Budizm inanışına göre kötü ruhları kovmak için yapılırmış, sevimli maketler bunlar.

             Bangkok’ta yaptığımız en güzel şeylerden biri de Chao Phraya’da kanal turuna çıkmaktı.Banghok’u değişik açıdan görmekti. Chao Phraya Nehri, suyu kirli bir nehir. Yalnızca büyük kanal Chao Phraya’da gezen hali hazırdaki turist botların aksine ‘long tail boat’ denilen esk hiri, ahşap Tayland kayıklarından kiralarsanız çok güzel.Yaklaşık 2 saat süren gezimize yine doyamadım. İlerlerken, nehrin kıyısına inşa edilmiş ama nehrin içine çakılı kazıkların üzerine doğru genişleyen evleri seyredebiliyorsunuz. Ayrıca nehrin iki yakasına sıralanmış birçok tapınağı da görme şansınız oluyor. Kayıkla büyük kanal Chao Phraya’da giderken sanki günlerdir alıştığımız Bangkok’taki hayattan da ayrılmışız, sessiz, sakin, gerçek bir dünyaya girmişiz gibi hissettim. Birbirlerine bağlanan irili ufaklı kanallar etrafındaki evler gerçekti, evlerinde gördüğümüz insanlar gerçekti, her şey çok basit, hatta ilkel gibi görünen ama bir o kadar gerçek ve çok güzeldi. Kanal kenarında, nehir onları yutacakcasına konumlanmış ahşap balkonlu evler, bazılarına eski, yıkık kulubeler, barakalar demeliyim: Balkonlarda asılı kıyafetler, çiçekler,leğende çocuklarını yıkayan anneler, öylece durup bize bakanlar, bir parça güneş bulup güneşlenenler,oyun oynayan çocuklar, balık tutan adamlar, sofralarını kurmuş yemek yiyen aileler, hepsi günlük bir hayatın gerçek parçalarıydı. Sessiz sedasız, bu ahengi bozmadan, olan bitenin bir parçası olarak yanlarından geçip gittik.Biz evlerindeki insanları rahatsız ederiz endişesini taşırken bizim geçtiğimizi gören pek çok kişi gülümseyerek bize el salladı.  
            Wat Arun, yani Şafak Tapınağı, onu da kanal gezimiz sırasında görüyoruz. Bangkok’un en haşmetli Wat ‘larından, yani tapınaklarından biri diye düşünüyorum. 82 metrelik fayans ve mozaik kaplı stupasıyla yakından rengârenk uzaktan özellikle gün batımında ve havanın karardığı saatlerde ışıklandırmasıyla altın sarısı gözüküyor. Siyam İmparatorluğunun   başkenti yakılıp yıkılınca, kral yeni bir başkent kurma kararı alır. Tapınağın bugün bulunduğu yere bir şafak vakti ulaştığında bu noktaya bir tapınak yapılmasını ve buranın başkent olmasını emreder ve bu tapınak kat kat yükselir. Binanın cephesini süsleyen fayans ve mozaikler aslında Çin’den ticaret için gelen gemilerin ambarlarına sırf ağırlık yapsın diye yüklenen kırık porselen parçalarıymış. Gelelim yine sayılara, Bir tane merkezde 4 tane etrafta stupa olması gene Budizm’le ilgiliymiş. 5 sayısı dünyayı ve insanı temsil ediyor: 5 tür insan varmış, 5 parmağımız, 5 duyumuz var, 4 element görünmeyen bir bağ ile bağlıdır. 5 sayısının yerini ayrıca diğer dinlerde de görüyoruz: 5 vakit namaz , islamiyetin şartı 5’tir gibi.                     Tapınak önlerinde balık avlamak yasakmış ve nehir kedi balıkları ile dolu ve oldukça büyükler. Rehberimiz getirdiği ekmekleri atmaya başlayınca dev irisi balıkların neredeyse tekneye bile atlayabileceğinden endişe etmeye başlıyoruz. Balıklar öyle coşkulu atlıyorlar ki attığım ekmeklere, bir çığlıkla ellerimi saklıyorum.Arada nehrin suları sıçrayarak uyandırsa da; bu büyük şehirde huzurlu ve mutlu hissettiğimiz gerçek hayatlara şahitlik ettiğimiz eşsiz, rüya gibi anlardı.
Biraz da yiyeceklerden söz edelim; sabahları, farklı kahvaltı alternatifleri yok, bunun yerine yemekler, pirinç, çorbalar, meyveler ve sabah sabah insanın başını döndüren baharat kokuları… Fazla midemizi yormadan basit seçeneklerle kahvaltımızı afiyetle yiyip yola çıktık. Ah bu tatlımsı, ağır baharat kokusu olmasa.
         Bir rüyadayız, şimdi sırada Phuket var:
          Dünya çapında bir balayı noktası Phuket. İsteyene huzurlu ve sessiz; isteyene canlı, bol aktiviteli. Herkes için hoş vakit geçirmek garanti…
          Tayland’ın birçok adası var, hepsi tropikal kuşakta ama farklı özelliklere sahip. “Koh” kelimesi Tayca’da “ada” demek. Ada isimlerinin hep “koh” veya “ko” ile başladığını görürseniz şaşırmayın. Phuket ise en kalabalık ve turistik olanı. Ada olsa da anakaraya bir köprü ile bağlı.

         Hava sıcaktı ama dayanılmaz da değildi. En azından denize girip serinliyorsunuz. Gökyüzü bazen puslu olabiliyor.Hatta yağmur çisleledi.Yağmurda deniz buna, bayılırım.
 Phuket Town adanın idari merkezi. Phuket’in eski şehir bölgesi olan Phuket Old Town, Portekiz mimarisinin esintilerini göreceğiniz oldukça renkli bir yer. En renkli evlerin olduğu sokak ise Soi Romanee. Phuket’in en yüksek noktalarından birine inşa edilmiş olan dev buda heykeli Big Buddha da Phuket’te pek çok noktadan bembeyaz görünüyor.
Bazı sokaklar pazar yeri gibiydi, sıra sıra tezgahlarda tekstil ürünleri satılıyordu. Sokaklardaki meyveciler, pancakeciler, dondurmacılar da cazip. Sizin gözünüzün önünde yaptıkları dondurmayı yapılırken izlemesi ilginç…
           Patong adanın en canlı noktası. Adanın neresinde kalıyor olursanız olun Patong ‘a gideceksiniz.Bizim Patong’ta kaldığımız otele çok yakındı, yürüyüşle ulaştık.  Patong’da Bang La Road isimli cadde gece adanın eğlence merkezi . Sokakta değişik değişik tipler var. Bang La Road’dan ilk geçişte şaşkın, ikinci geçişimde alışmış, üçüncü geçişinizdede rahat bakınır oluyorsunuz. Yol boyunca sıralanmış barlarda masalarda kadınlar veya ladyboylar dansediyor, bikinili, kısacık etekli, sizi mekanlara çekmeye çalışıyor.Önceleri gözucuyla bakılıyor hep.Değişik kıyafetler ve makyajlarla ilginç kadınlar, erkekler, kadın mı erkek mi diye baktıklarınızla çok kalabalık, çok ışıklı, çok müzikli.Sokağın sonunda ve ara sokaklarda, yiyecek hazırlayan seyyar tezgahlar.Böcek ve kurbağalari sadece tek tezgahta gördüm.Caddenin deniz tarafında kocaman Patong yazan harfli bir fotoğraflık var .
         Tayland’ta gece pazarları çok yaygın. Hem biraz gözlem yapmak hem de alışveriş için yerel halkın da yoğun olarak gittiği bu pazarlardan birine mutlaka gitmelisiniz.Akşam otelden bir taxı ile ulaştığımız gece pazarı ve çevresindeki mekanlar çok eğlenceliydi.
          Adanın Patong hariç noktalarını günlük 200 bahta motosiklet kiralayarak veya tuktuklar ile anlaşarak gezebilirsiniz. Gidebileceğiniz yerler: Kata Beach, Wat Chalong Tapınağı, Big Budha Heykeli, Phuket Town, Phuket Orkide Çiftliği…Phuket oldukça büyük bir ada olduğu için çok fazla plajı var.  Bunlardan en meşhuru merkezde olduğu için Patong Beach ama en güzeli değil.  3-4 km uzaklıktaki Paradise Beach veKata Noi Beach  harika. Karon Beach çok keyifli. Güzel bir planlamayla bu plajların birbirine yakın olanlarını aynı gün içerisinde görebilirsiniz. Mesela Patong’ta konaklıyorsanız, sabah Patong plajına bir uğrayıp oradan Paradise’a geçebilir, öğleden sonra ise Karon ve Kata Noi plajlarına gidebilirsiniz. Çoğu plajda tesis yok ama seyyar barlar ve yiyecek satanlar var. Seyyar barlarda envaiçeşit içki bulunuyor, her türlü kokteyli yapıyorlar.Şezlong ve şemsiye kiralayacağınız yerler de var.
       Sahildeki deniz ürünleri restoranları veya cafe barları öneriyorum.Öyle güzel soslu balıklar hazırlıyorlar ki.Sadece tatlı sosunuzdan kullanmayın diyoruz.Bira eşliğinde, deniz ve lezzetler afiyet olsun.
        Tekne turları Phuket’in olmazsa olmazı. Otelinizin lobisinde veya Patong’da yürürken karşınıza acente gibi çalışan standlar çıkacak. Buralardan bir tur beğenebileceğiniz gibi önceden internette yaptığınız araştırmalar sonucu mailleşerek ayarlayabileceğiniz turlar var.Biz turmuzun paketinden yararlandık.
         Phuket’ten iki destinayona yapılan turlar popüler: Maya Bay (Phi Phi adaları) ve Phang Nga Bay (James Bond adasını görebileceğiniz tur). Turlar genelde sürat motorları ile gerçekleşiyor. Sürat motorlarının avantajı aslında uzak olan noktalara sizi hızla götürmesi ve birçok koy görme imkanı tanıması. Dezavantajı ise epey sarsıntılı, rüzgarlı, teknemizce dalgalı  bir yolculuk .İlk adamıza büyük tekneyle geçiyoruz.Hareket etmeden can simitlerini takıyor, açılınca çıkarıyoruz.Teknenin ortasına bir açık büfe hazırlanmış; meyveler ve içeceklerden oluşan.Hepsi ücretsiz ve gezi boyunca itmedi, durmadan yenilendi.
          Büyük tekne ile çıktığımız bu turun duraklarında kanolara geçiyoruz.Turda 2 kişiye bir kano ve bir kano şoförü düşüyor. Binerken şoförümüzle tanışıyoruz, sürekli gülüyor.Kara teninde parlayan beyaz dişleriyle.
 
Kayalık şeklinde görünen adacıkların iç kısmına kano ile küçük mağaralardan geçerek giriyoruz. Mağaralar bazen daracık, eğilerek geçiyoruz. Kano şoförümüz (aynı zamanda rehberimiz) çok usta, hiç sarsılmadan, bir yere çarpmadan geçiyoruz mağaralardan.Bir sürü ışık oyunu, turkuaz ve yeşil yansıması, doğal güzellikler.Çok keyifli.Ara sıra bize kürekleri veriyor. Kayalıkların içerisinde dört tarafı kara ile çevirili gizli boşluklar var. Bu gizli iç denizlere “hong” veya “lagün” deniliyor. O kadar sessiz, o kadar huzurlu ki içerisi! “çıt” desem yankılanacak diye fısıltı ile konuşuyoruz.Ve fotoğraflar ile bol bol anı sabitliyoruz.
          Beklediğimiz adacık, “James Bond adası” . James Bond filmlerinden “The Man with the Golden Gun” filminin burada çekilmiş olmasından ismi böyle.
O güzel kayalar, üzerindeki
yeşillerle denizin ortasına serpiştirilmiş gibi, resimlerde hep onlar var, anımsarsınız.
Deniz burada biraz bulanık, hafif yeşilimsi.  Sanırım bu nedenle denize giren herhangi bir kişiyi göremiyorsunuz. Etrafınızda alışveriş yapabileceğiniz küçük küçük kulubeler bulunuyor.
           Maya Bay‘e giden tekne turuna katıldığınızda Leonardo Di Caprio’nun “The Beach” filminden sonra popüler olan Phi phi Adası ve Maya Bay ile birlikte, Loh Samay Bay, Pileh Lagoon, Vicking Cave, Monkey Beach, , Bamboo Adası ve Mosquito Adası gibi duraklarda mola veriyor, bol bol yüzüyorsunuz, şnorkel yapıyorsunuz. Aradığınız beyaz kum, renkli balıklar, turkuaz deniz burada.Monkey Beach de durup, maymunları yakından izliyoruz.Yiyecekleri ellerden yiyorlar.Yakın zamanda ısırma durumu yaşandığından, rehberimiz çok yaklaşmadan ve inmeden izlemeyi öneriyor.
Maya Bay’e gelen günü birlik turlar yüzünden gündüz adada nerdeyse  havlu atacak yer yok. Bu Kumsal filmini izleyip kafasında ıssız, egzotik bir ada kuranlar için gerçekten büyük hayal kırıklığı olabilir.Kalabalıkla birlikte manzaranın en güzel görüldüğü yükseltiye koşun.
 “Long Tail Boat” dedikleri “kuyruklu tekneler” Tayland’ın sembollerinden.Kuyruklarında otantik renkli süslerle çok güzeller ve sahil kadar çoklar.Hepsi birer simge ve maskot.

             Ve Tayland tatilinizin en tatlı kısımlarından biri daha! İster sadece ayaklara, ister tüm vücuda… Bunca insanın Tayland’a sırf masaj için gidiyor olması şaşırtıcı değil, adamlar bu işi biliyor.Kapıda karşılanıyor ve serince bir mekana ayakkabıları çıkarıp giriyoruz.Bir bayan elinizi tutup, önce ayakları yıkıyor ve bizi araları adam boyunda bölünmüş odalara yöneltiyor.Biz eşli olanı istedik, bizimki iki kişilik bir odacık.Arada perde var, kullanmayın deyince kapamadılar, birbirimizden bayanların hareketlerini izleme olanağımız oldu.Yumuşak hareketlerle yönlendirildiğimiz harika bir deneyimdi.Masajımızdan yumuşacık ve hafif çıktık. 
              Simon Caberet Show' a gelince; akşam bize verilen saatte ismimizle seslenerek, otelden araç ile alınıyoruz.Dıştan oldukça ışıklı ve gösrerişli bir binaya geliyoruz.Bekleme salonumuz da bir o kadar güzel.Saat yaklaşınca kalabalık artıyor.Giriş kapılarımıza göre kuyruğa giriyoruz.Alındığımız salon çok ferah, koltuklar çok rahat.Sahne oldukça büyük ve ışıklı.Ses düzeni harika.Show başladığında danscıları sayamıyorum, öyle çoklar ki.Aslında erkek olan bu bayan danscıların hepsi güzel.Nereye, kime bakacağınızı şaşırdığınız, çabucak değiştirilen   kostümlerle renklenen ve hızla yenilenen sahneler.Tam bir show.Sonunda dışta bir salona alınarak dışarı çıkmamız sağlanırken, karşıda yanyana dizilmiş danscılar, el sallayıp dikkat çekerek fotoğraf için çağırıyor.Tabii yine ücretli.
Kırmızı halı üzerinden bu showu da izleyip çıkmak.Dışarda aynı araç bizi bekliyor, şoförümüze yürümek istediğimizi söyleyip, otelimize doğru yola çıkıyoruz.Böylesi de çok güzel oldu.Yolda gece hayatı, çarşılar, akan trafik ve kalabalıkla, arada sevdiğimiz yerlerde konaklayarak  şehrin bu yüzünü yaşamış olduk.
             Phuket Gezimizin sonu, sabah otelden havaalanına transfer.Yine Dubai'ye aktarılıyor, oradan İstanbul'a uçuyoruz.Bu kez bizi Dubai'de özel karşılayıp, sayımızı belirleyerek uçağa hemen aktarıyorlar; çünkü aktarıma çok az süremiz var.Uçak yine çok büyük, yine servis var ve yolda habersizce çekilen fotoğraflarımız dağıtılıyor.
İstanbul'da yeni bir surprız; aktarma hızlı gerçekleşince, valizlerimiz kargo ile adreslerimize yollanacakmış.Napalım, kollarımızı sallayarak dönmek de güzel oldu diyelim...

            Doyumsuz seyahatimizin sonu; gezmek güzel, gözlemek güzel, anılar harika.Yenilerine diye diliyorum...