08 Şubat 2016

“Ruh bir yabansıdır yeryüzünde. Ruhani bir alacakara
Mavi çöker tarumar ormanın üzerine.
Çınlayan ağlamaklı sesler; huzura uğurlar.
Sessizce çiçeklenir mersin ağacı.”



                      Bizi birbirimize bağlayan şeylerden en gizemlisi, belki de en kutsalı : Sevgi.
 İçimizde gezinen adlandırılamayan duygularla, derinlerden bakıyoruz yaşama. Nefes alıp verişleri, doğadaki kıpırtılarla eş anlı .Yaşam sürüyor.
Yürüyerek ulaştığım sesizliklerde bile bir çığlık delip geçiyor içimi.  Nereye gittiğimin bir önemi yok gibi.. Ya da neden sorusunun. Sürükleniyorum sadece. Tüm gidilen yerlerde, yapılan şeylerde, bakmalarda, hiçbir şeye yetişemeyecekmişim, hiçbir şey tadında değil gibi bir  ruh halini saklıyorum. Ölümün kıyısını bilmek zor.
“Gül niçinsizdir; çiçek açar çünkü çiçek açar,
Kendini umursamaz, görülme arzusu da yoktur.”
 Neden’sizim, tutarsızım, ne yaptığımı bilmiyor gibiyim…Sevgi ve sevilen kişinin yokluğundan duyulacak acı , korkuyorum.
 Sevginin ve ölümün birlikteliği...
Ne yaman çelişki bu.Konuşamıyorum, dile gelmiyor.

“insan yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara

görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu

bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler

çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup

ayrılması bir ayrı sızı uyandırırmış.”




O vakit sadece gözlerim ağlamıştı,

 Bu gece gönlüm ağrıyor…


Reşat Nuri Güntekin

 Çalıkuşu