01 Aralık 2024

VİETNAM3

 

Crabdan motor taxi de çağrılabiliyor, 1 kisiysen, arkasına alıp,kask veriyor ve  işaretledigin yere bırakıyor.

Yemeklerde pirinç ve nodle mutlaka var.Corbalara da nodle kullanıyorlar.Pirinc keki, ekmeği de gördük.Cubuk kullanıyorlar genellikle. Deniz ürünleri, tavuk, domuz hep var.Yesil çay ve kahve kültürü çok.Mr.Viet kahve çeşitleriyle  yaygın satılıyor.

YSL ve CC marka giysilerde çantalarda arması yaygın kullanılmış, tercih ediyorlar.Takı ve altın satan yer de çok.Şort/tişört, kumaş pantolon/tisort yaygın.Kot nadir.Çalisanlarda siyah alt, beyaz gömlek giyiyorlar.Aoi dai' yi de dükkanlar, masajcilar,restoranlarda çalışanlarda çok görüyoruz.Hatta terziler kumaşları da satıyor,bedene göre hemen dikiyorlar.Geleneksel giysileri, her dükkanda,caddede minyatür mabetleri,özel şapkaları ile kültürlerini koruyorlar.Gunesten korunmaya çalışıyorlar.Bazilarinin motor sürmek için kullandıkları arkası yırtmaçlı tunikleri var; motora oturunca pantolon gibi duruyor.Erkek kadın özellikle, kadın hayatın icindeler.

Navis Otel, ilgili 3calisaniyla çok güzel, temiz, merkeziydi.Çamasir makinesini de kullandık, çok iyi oldu.

19 kasim, bu sabah, Hai Phong'a Vietnamın  kuzeyine, 2. büyük şehrine uçuyoruz.By  by Danang.Catba international hava alanı.buradan bizi limuzin aldı, yatan geniş koltuklarda seyahat 35' sürdü.Otelimize yerleşip şehre iniyoruz.Taxi soförumuz rehberlik yapıyor.Hai Phong büyük ve küçük oteller şehri.20km kıyısı varmış.Cok büyük asma köprülerle birbirine bağlanan karalar.En tepeye dönme dolap kurmuşlar, buraya 50 kişilik iki kabini olan teleferik işliyor.Gittigimiz tapınak çok büyüktü.Yukardan Halong bay in bir bölümü, Catba Adası çok güzel gorunuyor.Asagiya sahile inince yolu geçmeden bakınca atılmış büyük kayalar gibi duruyor denizdeki kayalar.İlginc bir şehir bu kez şehirdeki insanlarda diğer şehirler gibi yakınlık ve güler yüzlülük yok sanki.Turiste doymuşlar gibi.

Halong Bay korfezini merakla bekliyorum, turumuzu gelmeden belirlemistik, bizi otelden alacaklar ve gezi sonunda Hanoi ye hareket edicez.

Sabah 07.30da otelimizden aldılar ve hareket edeceğimiz iskeledeki güzel ahşap,palmiyeli, yüksek tavanlı bir cafede toplanmayi bekledik.İskeleden teknemize bindik, 20 kişiyiz.

Karşıda önümüze serpilmiş bı sürü dağ.Yaklastikca yarım yuvarlak içinde gibi oluyoruz.Kayalarin şekline göre hayvanlara benzetiyor rehber.

 Ha Long Bay yani Ha Long Körfezi, aslında 2000 kadar adaya  ev sahipliği yapan, zümrüt rengi denizi ve bir anda dikleşen adacıkları ile doğanın görsel şölenine şahit olunacak  nadir yerlerden birisi.Unesco korumasında.1500kmkare lik alanı kaplıyor.

Ha Long, Vietnamcada “Alçalan Ejderha” anlamına geliyor.Aslında Ha Long Bay, sadece güzelliği ile değil; Vietnam’daki efsaneleri ile de ön plana çıkıyor. Bunlardan bir tanesi ejderha efsanesi:Vakti zamanında Vietnam kralının ejderhaları, ülkeyi feth etmeye gelen düşmanların gemilerini bu körfezde engellemiş.

Anne ejderha, askerleri korumak için, bebek ejderhaları ile ağızlarından zümrüt atmış ve bunlar zamanla taşlaşmış. Sonra da bu adacıklar olmuş. Öyle inanıyorlar.

Doğa harikası bu oluşumların en tipik özelliği ise dik açılar ile yükselen kireçtaşından oluşan karstik dağlardan meydana gelmesi. Beş yüz milyon yıl gibi uzun bir sürede oluşan bu doğa harikaları, üzerini kaplayan ağaçların sergilediği yeşilin her çeşidi ile görsel bir şölen.Tropikal bitkilerin hepsine hayranım zaten.Suda,havada,agaçta,kayada her yerdeler burada.

Teknemizden iniyor, kadın kürekçi nin çektiği 6 kişilik kanoya biniyoruz ve bizi açılan bir kaya oyugundan büyük bir lagün e geçiriyor . Muhteşem manzara.Buyuk tekneye dönüyoruz.

2.büyük mağarayı ziyaret ediyoruz, Dau Go Cave, iskelesine yanaşıyor tekne, sonra100 basamakla çıkılıyor, bir başka mağaraya baglaniyor.Haliyle mağaralar kirectaşı olunca , içinde sarkıt ve dikitlerle çok görkemli ve büyük, bir de ışıklandırmışlar; görsellik muhteşem olmuş.Tur bizi otelimize bıraktı.

    Ninh Binh' e gidiyoruz, servisimiz limuzin bizi otelden aldı, 4 kişilik koltuklar masaj koltuğu gibi, yatıyor, geniş.Aralardakilerde katlanmış, yolcu olursa açılacak, 5 kişiyiz sadece.Şoför hızlı, motosiklet yolunu bile kullanıyor.Bizi ara sokaklardan otelimize kadar bırakıyor.

Zoli hause bir aile işletmesi, temiz, odamız güzel.Resepsiyonda çocuk parkı bile var.Ustelik daha serin kuzey Vietnam.İnsanlar daha sesli konuşuyor yalnızca, ilginç birden değiştiler😁

Nehir kıyısına iniyoruz,hem yemek,hem gezmek. Çok güzel burası, fenerler, süsler, ışıklar ve nehrin içinde kıyıdan da gecilebilen 2 Pagoda karşılıklı, Chua Bac nehrin ağzında duvarlar taş kabartmalarla  suslu, birbirine baglayan yol korkuluksuz, o da aynı süslemelerle dolu, .hava kararınca isiklaniyorlar, nasıl güzel anlatamam.Restoranlari nehir kenarına masalarını atmış.Bu kez değişik bişi deniyoruz, yine barbekumuz geliyor, biz yapicaz:  içinde su, iki parça yaprak hamur ve az sebze olan tencereye etlerimizi attık, bir de nodul.Guveç, çorba arası nefis bir yemek oldu.Bir de yerel şarapları çok güzeldi.Tam keyif yarınki yoğun programa hazirlik olsun.

21kasim, otelimizde pankekli yumurtalı kahvaltımızı yapıp, taxi ile nehir bot turunun olduğu alana gidiyoruz, Trang An Doğal  Komplexi burası, biletlerimizi 3nolu tura aldık.Botumuza, yada kanomuza yerleştik.Bunlar sanoan diye geciyormuş.4kisilik fakat biz 3 kişiyiz, sürücümüz kadın, Vietnam şapkasıyla kürek cekiyor.Burda kadınlar güzel çalışıyor.Yesilin her tonu, nehirdeki kürek sesleri, lotuslar, bitkiler, güzel kaya ve dağlar; doğanın sesini dinliyoruz.Trinh Temple ilk tapinagimiz. 

Dot Cave: ,1.000 metre boyunca süren ve Trang An Manzara Kompleksi'ndeki en uzun mağara, ışıklandırılmış etkileyici sarkıt dikitleri ve oluşumlarıyla gerçekten çok uzundu. Van Cave daha kısa fakat yine sarkıt, dikitlerle gizemli .Başımızı egiyoruz çoğu yerde. Sui Tien Temple vearkasında Thung Voi: Altın sarısı heykelleri ve insan boyundan uzun seramik vazo ve kupleriyle, Dia Linh Mountain yesillikle kayalarini aradan gösteren kule şeklinde bir hem de tek dağ,, Kim Kuy Mountain de görkemli bir dağ, bir ara Kong Kong filminin çekildiği yerden de geçiyoruz, burdaki dağ da kingkong a benziyor,,Dai' Cave bir güzel mağara daha; üstlerindeki o ca yük ile nehre yol acmislar,  Vu Lam Royal Steps; kraliyet basamaği tsmsmen nehrin ortasında harika bir yapı, burasi da bir komplex aslinda ;kraliyet inziva yeri olmasının yanı sıra, imparatorların ve rahiplerin savaş zamanlarında meditasyon yapıp huzur bulabilecekleri dini bir yer olarak da kullanılıyormuş.Arkasinda Phoenix Daği, snka kusu şeklinde.

    Tapinaklarda durak noktalarında ki tapınakların merdivenleri nehre iniyor,kano basamağa yanaşıyor, iniyor ve  tapınakları keşfediyoruz .Teknemiz bir sonraki durağa geçmeden önce etrafı gezmemiz için bizi bekliyor.Bu arada can yeleği giymemiz zorunlu.

Erken geldiğimiz için; uzun mesafeler boyunca, etrafta başka tekneler olmadan sanki özel bir tur gibiydi.Muhtesem çünkü etkileyici mağaralar ve tapınaklarla dolu, bozulmamış, korunan bir bölgeden geçiyoruz.Vr turu tamamliyoruz.

Mua Cave e giderken Tam Coc golunu goruyoruz.

Mua Cave: Mağaranın adı "Hang Mua"dır çünkü dağın tepesi dans eden bir ejderhaya benziyor ve Mua, Vietnamca'da dans anlamına geliyor.

Basamakların başlangıcında tutunma yeri ejder şeklinde.

 Etkileyici kireç taşı karstları, pirinç tarlaları ve nehirleri içeren manzarayi tepeden kuş bakışı seyretmek ve tapınağı görmek için dağın tepesine 500 taş basamağı tırmanarak çıkıyoruz.

Hang Mua'ya tırmanmak kolay değil, ancak kesinlikle buna değer. Merdivenler dik ve bazı  yerlerde dar, bazı yerlerde oransız yükseklikte  ve doğal taşların çevresine beton dökerek olusturulmuş, engebeli, bu nedenle  biraz zorlayıcı. Ancak,  mola verip manzaranın tadını çıkardigimiz  birkaç dinlenme noktası vardı.Tepeye bir ön basamak kala geldigimiz seyir noktasından nehir ve nehirde dolaşan kanolar da güzel bir görsel sunuyor. Ngoa Long dağının tepesinde Tam Coc, Trang An ve Ninh Binh kırsalının muhteşem manzarasını bulmak bir ödül gibi geldi.Pirinc tarlaları ve lotus golü çok güzel görünüyor.

Muhteşem manzaraların yanı sıra Hang Mua'da beyaz heykeliyle Merhamet Tanrıçası'na adanmış bir tapınak da var.

Ee tabii bir de inilecek bu merdivenler, gerçekten zordu ama değdi de doğrusu.Aşağı inince komplexi geziyoruz, her yer değerlendirilmiş, her yerde görülecek şeyler var; heykeller,şelaleler, aşağıdaki mağara, lotus gölünün ahşap yollarında yürüyüş, belki bir hindistan cevizi iceceğiyle dinlenmek.Hadi artık otele gidelim.

Yol boyunca evler görüyoruz, zemin katta olanların önünde küçük bir bahçe gibi giriş var, evlerin kapıları pencereleri açık. kapıları büyük ,içerde bir koltuk takımı veya sandalye masa TV, sokakta gibi oturuyorlar, hatta içeri motorlarını da koymuşlar .Birinin yanlarinda  arabası da park edilmişti.

Akşam nehir kıyısı yürüyüşü ve pagodaları dolaştık son kez, yemeğimizi yiyip, yarına kadar dinlenme zamanı.

Biraz Pagoda ları araştırdım:Eski bir Çin efsanesine göre; pagodaların manevi gücü, hasta insanların iyileşmesi için yaptığı meditasyon sürecinde gerçeği kavramak için ve düşmanlara görünmez hale gelme yeteneği kazanmak için kullanılmaktaymiş.Pagodalar sahip oldukları sayısız renkte süsleme ve katmanlı yapılarıyla oldukça gösterişliler. Kat sayısı 5-13 arası değişen pagodaların yuvarlak veya köşeli katları daralarak yükselir. Tanrıların gök katlarını temsil eden saçaklar her katta bulunmaktadır.Kulenin ortasında yerden başlayıp çatıya kadar uzanan uzun bir sütun vardır. Bu taşıyıcı sütun yeryüzünün merkezini gökyüzüne bağlayan ekseni sembolize eder. Ahşabın esnekliği yapının sismik güce karşı dayanıklı olmasına sebep olmuş,diyor okuduğum kaynak.

22kasım Hanoi yolculuğuna, 7.40 gibi kahvaltı sonrası erkenci başlıyoruz , 1saat sürecek.

Taksimiz Hanoi’ye şehrin en turistik yeri olan Old Quarter bölgesine yani tarihi eski semte ,otelimize Zoodie Hause a bizi bırakıyor.Esyalarimizi bırakıyor ve ne kadar outlet varsa geziyoruz .Don Xuan Pazarı, toptan satış yapan büyük bir pazar, ona da uğruyoruz.Otelimizin karşısında ve yan sokağında askeriye var.

Kapıda yine şifre var, resepsiyonda kimse olmayınca kapı kapatılıyor, güvenli.Görevlimiz çok ilgili, evde gibiyiz.Mutfagimizla yine 1+1seklinde odamiz.6katli her katta bir oda, asansör var, merdiven bir kisilik, teras çamaşırlar için.

Hanoi, Vietnam‘ın en önemli şehri. Zaten Vietnam’ın Başkenti. Merkezinde 2 milyon kişi, tüm şehirde ise yaklaşık 8 milyon kişi yaşıyor. Sanırım 4 milyon kadar da motor bulunuyor bu şehirde. Caddeleri zigzaglar çizerek motorları atlayarak, yol bulunca gecebiliyorsun.3 gün kaldığım Hanoi’de, gördüğüm en sık şey : Sokak satıcıları, motorlar ve parklar oldu. Mahallelerde gördüğüm meyve satan teyzeler, tavuk ayağı yemeye çalışan abiler, her yerde yaygın olarak dışarda küçük sandalye-masalara oturup yiyen insanlar, sokakta leğenlerde yıkanan bulaşıklar, satılan çok çeşitli meyveler ,parklarda -kapı önlerinde keyif yapanlar, bambu borudan içenler, pazarlık, outletler, çamaşırlar, taksiler, önde 2kisi taşıyan bisikletler oldu.

Sanırım araç giremeyen yerlerde , bir kadın dükkanlardan çöpleri bisikletli bir kasaya zil çalarak topluyor.

Akşam Hanoi Street Train' de sıra; bir kalabalık, her yer ışıklarla süslü, barlar dolu, daracık sokakta, insanlar 21.00 de geçecek treni bekliyor .Ama ne eğlence.Tren saatinde aradan bu yolu kesen cadde trafiğe kapatıldı, ayakta olanlar dışarı çıkartildi.Tren geldi ve geçtiiii.Gündüz bomboştu buralar. 

23 Kasım; Old Quarter' da gezelim biraz daha; 

Haon Kiem Lake ve İçerideki Tapınak gerçekten güzel.Gol kenarındaki parkta biraz keyif molası sonrası, göl kenarından da görünen Pagodanın 10 katındaki her yöndeki açıklığa birer beyaz buda yerleştirmişler.Komplex çok güzel , gelenler ibadetlerini de yapıyor.İçine herzamanki gibi ayakkabısız giriliyor ve kocaman heykeller, süslemeler, seramikler, tutsulerle dolu.

Hoa La Prison, tarih müzesi önünden geçiyoruz.

İmperial Citadel, çok geniş güzel bir bahçenin bur ucunda kemerli bir köprü gibi çift tarafındaki  merdivenlerden çıkılıyor ortadaki 3katlı Pagoda gibi çatılı yapının önüne.

Ho Chi Minh Mozalesi, giriş kapisina ulaşmak için baya yürüttüler.Parlarin onu kapatılmış engelleyicilerle asker konmuş girilmiyor.Giris kapısının onu turist dolu, siralarla, kafileler halinde insanlar.Sutunlar üzerinde içine girilmeyen mozele geniş park, müze komplexi burası.

Otelimiz bu bölgede, özellikle secmistik, uzunca ama yürüyüşle geze geze gidebildik her birine.

Öğle sonrası bir taxi ile Opera Binasına gidiyoruz, oldukça görkemli ve tarih kokuyor.Ama önüne sahne ve boyunca büyük bir platform kurmuşlar, binayı görmeyi engellemis .Buradan dondugumuz cadde trafiğe kapandı, rahatça göle yürüdük.yol boyunca ünlü markalarin mağazaları var Bu göl , Hoan Kiem Gölü, daha nezih, huzurlu ve görseli güzel ortasinda eski bir Pagoda var.

Hanoi Gece Pazarı saati geldiiii.Yaşasınnnnn.Aldiklarim yetmedi ya bı de pazar gorucem illa😁pek severim, etnik şeyleri,yerleri. O ne ya, bu dükkanlar ne zaman kuruldu sokağa.Seyyar, katlanan tezgahlar açilinca sokak full satıcı olmuş.Yine kadın satıcı çok.Bizde olsa dükkanlar satışımızı engelliyorlar derler.

24 Kasım, dün çok yorulmuşuz.Bu sabah biraz geç çıktık.Elektronik bisiler bakmaya bir kaç AVM ye uğruyoruz.Donuste güzel bir gol daha görüyoruz yürüyüş yaparken.Her yerde kafeler dolu, kahve seviyorlar.

Her gün yeniden şaşırdığım şeyse yemek kültürleri.Her yerde, her sokakta sayısız yerel yemek var.Yerli halk bazen küçücük dükkanlarda, bazen bir evin önünde kaldırımlara yerleştirdikleri küçük masa sandalyelerde her an yiyorlar.Zaten bir çok ev dükkan.Bakkal, kuaför, yemek satan yer, manav bakıyorsunuz dükkanın arka bölümü ev..Hanoi de  pirinçten çok nodul ve Banh mi  gördük.Soya sosu, şili sosu ve kırmızı biberli sıvı bir sosları var.Kadınlar omuzlarındaki bir sopanın iki ucuna astıkları sepetlerde yiyecek, meyva, çiçek satıyorlar.Bazen de bisikletlerinin arkasından satış yapıyorlar.Herkes dışarda yiyor, herkes motosiklete biniyor . Bir de çok genç gösteriyorlar.

Gece pazarını dolaşırken lazer ışıklarını görünce o tarafa yürüdük.Bir konser başlayacak, büyük bir sahne kurulmuş, karşısında genelde gençler yerlere oturmuş bekliyorlar.Tam karsisinda 3 katlı binanın her katı cafe, bar; orası da çok kalabalık çünkü adeta sahnenin içinde.Çok renkli ortam.

25 kasım, bugün son günümüz, geç kahvaltı ve şehrin başka bir bölgesine geldik.Biraz elektronik, biraz alış veriş.Taxilerde Grab uygulamasına bayılıyorum.İşaretledigimiz yerin kapısına kadar götürüyor, sessiz, olumlu, istediğin ve sana yakın, ucuz taxiyi tel dan seçebiliyorsun, sistem takip ediyor  güvenli, üstelik tehlikedeyim tuşu bile var ekranda.

AVM deTuvaletler yine çok temiz, öyle ki önüne oturma grubu koymuşlar, şarj için ve dinlenmeye oturanlar var, öyle temiz yani.Burada gezenler çok şık gerçekten.

Tüm Vietnam'da motora binenler maske takıyor.Hem rüzgar, hem egzoz gazlarından olmalı.Kask zaten zorunlu.

Tren streete tekrar gidiyoruz, otelimize çok yakın zaten.Saat 18.00 olmasına rağmen çok kalabalık; bar ve cafeler dolmaya baslamis; yurudugumuzu gören yer var diye davet ediyorlar . Işıl ışıl her yer, elveda VİETNAM diyorum geceden...

Sabah ucağimiz 08.40 da bu yüzden erkenden taxi ile havaalanına gidiyoruz.Yolculuk başlıyor, yine Doha aktarmalı iki uçuş sonrası İst.da olucaz, oradan da İzmir'e.


Crabdan motor taxi de çağrılabiliyor, 1 kisiysen, arkasına alıp,kask veriyor ve  işaretledigin yere bırakıyor.

Yemeklerde pirinç ve nodle mutlaka var.Corbalara da nodle kullanıyorlar.Pirinc keki, ekmeği de gördük.Cubuk kullanıyorlar genellikle. Deniz ürünleri, tavuk, domuz hep var.Yesil çay ve kahve kültürü çok.Mr.Viet kahve çeşitleriyle  yaygın satılıyor.

YSL ve CC marka giysilerde çantalarda arması yaygın kullanılmış, tercih ediyorlar.Takı ve altın satan yer de çok.Şort/tişört, kumaş pantolon/tisort yaygın.Kot nadir.Çalisanlarda siyah alt, beyaz gömlek giyiyorlar.Aoi dai' yi de dükkanlar, masajcilar,restoranlarda çalışanlarda çok görüyoruz.Hatta terziler kumaşları da satıyor,bedene göre hemen dikiyorlar.Geleneksel giysileri, her dükkanda,caddede minyatür mabetleri,özel şapkaları ile kültürlerini koruyorlar.Gunesten korunmaya çalışıyorlar.Bazilarinin motor sürmek için kullandıkları arkası yırtmaçlı tunikleri var; motora oturunca pantolon gibi duruyor.Erkek kadın özellikle, kadın hayatın icindeler.

Navis Otel, ilgili 3calisaniyla çok güzel, temiz, merkeziydi.Çamasir makinesini de kullandık, çok iyi oldu.

19 kasim, bu sabah, Hai Phong'a Vietnamın  kuzeyine, 2. büyük şehrine uçuyoruz.By  by Danang.Catba international hava alanı.buradan bizi limuzin aldı, yatan geniş koltuklarda seyahat 35' sürdü.Otelimize yerleşip şehre iniyoruz.Taxi soförumuz rehberlik yapıyor.Hai Phong büyük ve küçük oteller şehri.20km kıyısı varmış.Cok büyük asma köprülerle birbirine bağlanan karalar.En tepeye dönme dolap kurmuşlar, buraya 50 kişilik iki kabini olan teleferik işliyor.Gittigimiz tapınak çok büyüktü.Yukardan Halong bay in bir bölümü, Catba Adası çok güzel gorunuyor.Asagiya sahile inince yolu geçmeden bakınca atılmış büyük kayalar gibi duruyor denizdeki kayalar.İlginc bir şehir bu kez şehirdeki insanlarda diğer şehirler gibi yakınlık ve güler yüzlülük yok sanki.Turiste doymuşlar gibi.

Halong Bay korfezini merakla bekliyorum, turumuzu gelmeden belirlemistik, bizi otelden alacaklar ve gezi sonunda Hanoi ye hareket edicez.

Sabah 07.30da otelimizden aldılar ve hareket edeceğimiz iskeledeki güzel ahşap,palmiyeli, yüksek tavanlı bir cafede toplanmayi bekledik.İskeleden teknemize bindik, 20 kişiyiz.

Karşıda önümüze serpilmiş bı sürü dağ.Yaklastikca yarım yuvarlak içinde gibi oluyoruz.Kayalarin şekline göre hayvanlara benzetiyor rehber.

 Ha Long Bay yani Ha Long Körfezi, aslında 2000 kadar adaya  ev sahipliği yapan, zümrüt rengi denizi ve bir anda dikleşen adacıkları ile doğanın görsel şölenine şahit olunacak  nadir yerlerden birisi.Unesco korumasında.1500kmkare lik alanı kaplıyor.

Ha Long, Vietnamcada “Alçalan Ejderha” anlamına geliyor.Aslında Ha Long Bay, sadece güzelliği ile değil; Vietnam’daki efsaneleri ile de ön plana çıkıyor. Bunlardan bir tanesi ejderha efsanesi:Vakti zamanında Vietnam kralının ejderhaları, ülkeyi feth etmeye gelen düşmanların gemilerini bu körfezde engellemiş.

Anne ejderha, askerleri korumak için, bebek ejderhaları ile ağızlarından zümrüt atmış ve bunlar zamanla taşlaşmış. Sonra da bu adacıklar olmuş. Öyle inanıyorlar.

Doğa harikası bu oluşumların en tipik özelliği ise dik açılar ile yükselen kireçtaşından oluşan karstik dağlardan meydana gelmesi. Beş yüz milyon yıl gibi uzun bir sürede oluşan bu doğa harikaları, üzerini kaplayan ağaçların sergilediği yeşilin her çeşidi ile görsel bir şölen.Tropikal bitkilerin hepsine hayranım zaten.Suda,havada,agaçta,kayada her yerdeler burada.

Teknemizden iniyor, kadın kürekçi nin çektiği 6 kişilik kanoya biniyoruz ve bizi açılan bir kaya oyugundan büyük bir lagün e geçiriyor . Muhteşem manzara.Buyuk tekneye dönüyoruz.

2.büyük mağarayı ziyaret ediyoruz, Dau Go Cave, iskelesine yanaşıyor tekne, sonra100 basamakla çıkılıyor, bir başka mağaraya baglaniyor.Haliyle mağaralar kirectaşı olunca , içinde sarkıt ve dikitlerle çok görkemli ve büyük, bir de ışıklandırmışlar; görsellik muhteşem olmuş.Tur bizi otelimize bıraktı.

    Ninh Binh' e gidiyoruz, servisimiz limuzin bizi otelden aldı, 4 kişilik koltuklar masaj koltuğu gibi, yatıyor, geniş.Aralardakilerde katlanmış, yolcu olursa açılacak, 5 kişiyiz sadece.Şoför hızlı, motosiklet yolunu bile kullanıyor.Bizi ara sokaklardan otelimize kadar bırakıyor.

Zoli hause bir aile işletmesi, temiz, odamız güzel.Resepsiyonda çocuk parkı bile var.Ustelik daha serin kuzey Vietnam.İnsanlar daha sesli konuşuyor yalnızca, ilginç birden değiştiler😁

Nehir kıyısına iniyoruz,hem yemek,hem gezmek. Çok güzel burası, fenerler, süsler, ışıklar ve nehrin içinde kıyıdan da gecilebilen 2 Pagoda karşılıklı, Chua Bac nehrin ağzında duvarlar taş kabartmalarla  suslu, birbirine baglayan yol korkuluksuz, o da aynı süslemelerle dolu, .hava kararınca isiklaniyorlar, nasıl güzel anlatamam.Restoranlari nehir kenarına masalarını atmış.Bu kez değişik bişi deniyoruz, yine barbekumuz geliyor, biz yapicaz:  içinde su, iki parça yaprak hamur ve az sebze olan tencereye etlerimizi attık, bir de nodul.Guveç, çorba arası nefis bir yemek oldu.Bir de yerel şarapları çok güzeldi.Tam keyif yarınki yoğun programa hazirlik olsun.

21kasim, otelimizde pankekli yumurtalı kahvaltımızı yapıp, taxi ile nehir bot turunun olduğu alana gidiyoruz, Trang An Doğal  Komplexi burası, biletlerimizi 3nolu tura aldık.Botumuza, yada kanomuza yerleştik.Bunlar sanoan diye geciyormuş.4kisilik fakat biz 3 kişiyiz, sürücümüz kadın, Vietnam şapkasıyla kürek cekiyor.Burda kadınlar güzel çalışıyor.Yesilin her tonu, nehirdeki kürek sesleri, lotuslar, bitkiler, güzel kaya ve dağlar; doğanın sesini dinliyoruz.Trinh Temple ilk tapinagimiz. 

Dot Cave: ,1.000 metre boyunca süren ve Trang An Manzara Kompleksi'ndeki en uzun mağara, ışıklandırılmış etkileyici sarkıt dikitleri ve oluşumlarıyla gerçekten çok uzundu. Van Cave daha kısa fakat yine sarkıt, dikitlerle gizemli .Başımızı egiyoruz çoğu yerde. Sui Tien Temple vearkasında Thung Voi: Altın sarısı heykelleri ve insan boyundan uzun seramik vazo ve kupleriyle, Dia Linh Mountain yesillikle kayalarini aradan gösteren kule şeklinde bir hem de tek dağ,, Kim Kuy Mountain de görkemli bir dağ, bir ara Kong Kong filminin çekildiği yerden de geçiyoruz, burdaki dağ da kingkong a benziyor,,Dai' Cave bir güzel mağara daha; üstlerindeki o ca yük ile nehre yol acmislar,  Vu Lam Royal Steps; kraliyet basamaği tsmsmen nehrin ortasında harika bir yapı, burasi da bir komplex aslinda ;kraliyet inziva yeri olmasının yanı sıra, imparatorların ve rahiplerin savaş zamanlarında meditasyon yapıp huzur bulabilecekleri dini bir yer olarak da kullanılıyormuş.Arkasinda Phoenix Daği, snka kusu şeklinde.

    Tapinaklarda durak noktalarında ki tapınakların merdivenleri nehre iniyor,kano basamağa yanaşıyor, iniyor ve  tapınakları keşfediyoruz .Teknemiz bir sonraki durağa geçmeden önce etrafı gezmemiz için bizi bekliyor.Bu arada can yeleği giymemiz zorunlu.

Erken geldiğimiz için; uzun mesafeler boyunca, etrafta başka tekneler olmadan sanki özel bir tur gibiydi.Muhtesem çünkü etkileyici mağaralar ve tapınaklarla dolu, bozulmamış, korunan bir bölgeden geçiyoruz.Vr turu tamamliyoruz.

Mua Cave e giderken Tam Coc golunu goruyoruz.

Mua Cave: Mağaranın adı "Hang Mua"dır çünkü dağın tepesi dans eden bir ejderhaya benziyor ve Mua, Vietnamca'da dans anlamına geliyor.

Basamakların başlangıcında tutunma yeri ejder şeklinde.

 Etkileyici kireç taşı karstları, pirinç tarlaları ve nehirleri içeren manzarayi tepeden kuş bakışı seyretmek ve tapınağı görmek için dağın tepesine 500 taş basamağı tırmanarak çıkıyoruz.

Hang Mua'ya tırmanmak kolay değil, ancak kesinlikle buna değer. Merdivenler dik ve bazı  yerlerde dar, bazı yerlerde oransız yükseklikte  ve doğal taşların çevresine beton dökerek olusturulmuş, engebeli, bu nedenle  biraz zorlayıcı. Ancak,  mola verip manzaranın tadını çıkardigimiz  birkaç dinlenme noktası vardı.Tepeye bir ön basamak kala geldigimiz seyir noktasından nehir ve nehirde dolaşan kanolar da güzel bir görsel sunuyor. Ngoa Long dağının tepesinde Tam Coc, Trang An ve Ninh Binh kırsalının muhteşem manzarasını bulmak bir ödül gibi geldi.Pirinc tarlaları ve lotus golü çok güzel görünüyor.

Muhteşem manzaraların yanı sıra Hang Mua'da beyaz heykeliyle Merhamet Tanrıçası'na adanmış bir tapınak da var.

Ee tabii bir de inilecek bu merdivenler, gerçekten zordu ama değdi de doğrusu.Aşağı inince komplexi geziyoruz, her yer değerlendirilmiş, her yerde görülecek şeyler var; heykeller,şelaleler, aşağıdaki mağara, lotus gölünün ahşap yollarında yürüyüş, belki bir hindistan cevizi iceceğiyle dinlenmek.Hadi artık otele gidelim.

Yol boyunca evler görüyoruz, zemin katta olanların önünde küçük bir bahçe gibi giriş var, evlerin kapıları pencereleri açık. kapıları büyük ,içerde bir koltuk takımı veya sandalye masa TV, sokakta gibi oturuyorlar, hatta içeri motorlarını da koymuşlar .Birinin yanlarinda  arabası da park edilmişti.

Akşam nehir kıyısı yürüyüşü ve pagodaları dolaştık son kez, yemeğimizi yiyip, yarına kadar dinlenme zamanı.

Biraz Pagoda ları araştırdım:Eski bir Çin efsanesine göre; pagodaların manevi gücü, hasta insanların iyileşmesi için yaptığı meditasyon sürecinde gerçeği kavramak için ve düşmanlara görünmez hale gelme yeteneği kazanmak için kullanılmaktaymiş.Pagodalar sahip oldukları sayısız renkte süsleme ve katmanlı yapılarıyla oldukça gösterişliler. Kat sayısı 5-13 arası değişen pagodaların yuvarlak veya köşeli katları daralarak yükselir. Tanrıların gök katlarını temsil eden saçaklar her katta bulunmaktadır.Kulenin ortasında yerden başlayıp çatıya kadar uzanan uzun bir sütun vardır. Bu taşıyıcı sütun yeryüzünün merkezini gökyüzüne bağlayan ekseni sembolize eder. Ahşabın esnekliği yapının sismik güce karşı dayanıklı olmasına sebep olmuş,diyor okuduğum kaynak.

22kasım Hanoi yolculuğuna, 7.40 gibi kahvaltı sonrası erkenci başlıyoruz , 1saat sürecek.

Taksimiz Hanoi’ye şehrin en turistik yeri olan Old Quarter bölgesine yani tarihi eski semte ,otelimize Zoodie Hause a bizi bırakıyor.Esyalarimizi bırakıyor ve ne kadar outlet varsa geziyoruz .Don Xuan Pazarı, toptan satış yapan büyük bir pazar, ona da uğruyoruz.Otelimizin karşısında ve yan sokağında askeriye var.

Kapıda yine şifre var, resepsiyonda kimse olmayınca kapı kapatılıyor, güvenli.Görevlimiz çok ilgili, evde gibiyiz.Mutfagimizla yine 1+1seklinde odamiz.6katli her katta bir oda, asansör var, merdiven bir kisilik, teras çamaşırlar için.

Hanoi, Vietnam‘ın en önemli şehri. Zaten Vietnam’ın Başkenti. Merkezinde 2 milyon kişi, tüm şehirde ise yaklaşık 8 milyon kişi yaşıyor. Sanırım 4 milyon kadar da motor bulunuyor bu şehirde. Caddeleri zigzaglar çizerek motorları atlayarak, yol bulunca gecebiliyorsun.3 gün kaldığım Hanoi’de, gördüğüm en sık şey : Sokak satıcıları, motorlar ve parklar oldu. Mahallelerde gördüğüm meyve satan teyzeler, tavuk ayağı yemeye çalışan abiler, her yerde yaygın olarak dışarda küçük sandalye-masalara oturup yiyen insanlar, sokakta leğenlerde yıkanan bulaşıklar, satılan çok çeşitli meyveler ,parklarda -kapı önlerinde keyif yapanlar, bambu borudan içenler, pazarlık, outletler, çamaşırlar, taksiler, önde 2kisi taşıyan bisikletler oldu.

Sanırım araç giremeyen yerlerde , bir kadın dükkanlardan çöpleri bisikletli bir kasaya zil çalarak topluyor.

Akşam Hanoi Street Train' de sıra; bir kalabalık, her yer ışıklarla süslü, barlar dolu, daracık sokakta, insanlar 21.00 de geçecek treni bekliyor .Ama ne eğlence.Tren saatinde aradan bu yolu kesen cadde trafiğe kapatıldı, ayakta olanlar dışarı çıkartildi.Tren geldi ve geçtiiii.Gündüz bomboştu buralar. 

23 Kasım; Old Quarter' da gezelim biraz daha; 

Haon Kiem Lake ve İçerideki Tapınak gerçekten güzel.Gol kenarındaki parkta biraz keyif molası sonrası, göl kenarından da görünen Pagodanın 10 katındaki her yöndeki açıklığa birer beyaz buda yerleştirmişler.Komplex çok güzel , gelenler ibadetlerini de yapıyor.İçine herzamanki gibi ayakkabısız giriliyor ve kocaman heykeller, süslemeler, seramikler, tutsulerle dolu.

Hoa La Prison, tarih müzesi önünden geçiyoruz.

İmperial Citadel, çok geniş güzel bir bahçenin bur ucunda kemerli bir köprü gibi çift tarafındaki  merdivenlerden çıkılıyor ortadaki 3katlı Pagoda gibi çatılı yapının önüne.

Ho Chi Minh Mozalesi, giriş kapisina ulaşmak için baya yürüttüler.Parlarin onu kapatılmış engelleyicilerle asker konmuş girilmiyor.Giris kapısının onu turist dolu, siralarla, kafileler halinde insanlar.Sutunlar üzerinde içine girilmeyen mozele geniş park, müze komplexi burası.

Otelimiz bu bölgede, özellikle secmistik, uzunca ama yürüyüşle geze geze gidebildik her birine.

Öğle sonrası bir taxi ile Opera Binasına gidiyoruz, oldukça görkemli ve tarih kokuyor.Ama önüne sahne ve boyunca büyük bir platform kurmuşlar, binayı görmeyi engellemis .Buradan dondugumuz cadde trafiğe kapandı, rahatça göle yürüdük.yol boyunca ünlü markalarin mağazaları var Bu göl , Hoan Kiem Gölü, daha nezih, huzurlu ve görseli güzel ortasinda eski bir Pagoda var.

Hanoi Gece Pazarı saati geldiiii.Yaşasınnnnn.Aldiklarim yetmedi ya bı de pazar gorucem illa😁pek severim, etnik şeyleri,yerleri. O ne ya, bu dükkanlar ne zaman kuruldu sokağa.Seyyar, katlanan tezgahlar açilinca sokak full satıcı olmuş.Yine kadın satıcı çok.Bizde olsa dükkanlar satışımızı engelliyorlar derler.

24 Kasım, dün çok yorulmuşuz.Bu sabah biraz geç çıktık.Elektronik bisiler bakmaya bir kaç AVM ye uğruyoruz.Donuste güzel bir gol daha görüyoruz yürüyüş yaparken.Her yerde kafeler dolu, kahve seviyorlar.

Her gün yeniden şaşırdığım şeyse yemek kültürleri.Her yerde, her sokakta sayısız yerel yemek var.Yerli halk bazen küçücük dükkanlarda, bazen bir evin önünde kaldırımlara yerleştirdikleri küçük masa sandalyelerde her an yiyorlar.Zaten bir çok ev dükkan.Bakkal, kuaför, yemek satan yer, manav bakıyorsunuz dükkanın arka bölümü ev..Hanoi de  pirinçten çok nodul ve Banh mi  gördük.Soya sosu, şili sosu ve kırmızı biberli sıvı bir sosları var.Kadınlar omuzlarındaki bir sopanın iki ucuna astıkları sepetlerde yiyecek, meyva, çiçek satıyorlar.Bazen de bisikletlerinin arkasından satış yapıyorlar.Herkes dışarda yiyor, herkes motosiklete biniyor . Bir de çok genç gösteriyorlar.

Gece pazarını dolaşırken lazer ışıklarını görünce o tarafa yürüdük.Bir konser başlayacak, büyük bir sahne kurulmuş, karşısında genelde gençler yerlere oturmuş bekliyorlar.Tam karsisinda 3 katlı binanın her katı cafe, bar; orası da çok kalabalık çünkü adeta sahnenin içinde.Çok renkli ortam.

25 kasım, bugün son günümüz, geç kahvaltı ve şehrin başka bir bölgesine geldik.Biraz elektronik, biraz alış veriş.Taxilerde Grab uygulamasına bayılıyorum.İşaretledigimiz yerin kapısına kadar götürüyor, sessiz, olumlu, istediğin ve sana yakın, ucuz taxiyi tel dan seçebiliyorsun, sistem takip ediyor  güvenli, üstelik tehlikedeyim tuşu bile var ekranda.

AVM deTuvaletler yine çok temiz, öyle ki önüne oturma grubu koymuşlar, şarj için ve dinlenmeye oturanlar var, öyle temiz yani.Burada gezenler çok şık gerçekten.

Tüm Vietnam'da motora binenler maske takıyor.Hem rüzgar, hem egzoz gazlarından olmalı.Kask zaten zorunlu.

Tren streete tekrar gidiyoruz, otelimize çok yakın zaten.Saat 18.00 olmasına rağmen çok kalabalık; bar ve cafeler dolmaya baslamis; yurudugumuzu gören yer var diye davet ediyorlar . Işıl ışıl her yer, elveda VİETNAM...

Harika bir geziydi; 

Crabdan motor taxi de çağrılabiliyor, 1 kisiysen, arkasına alıp,kask veriyor ve  işaretledigin yere bırakıyor.

Yemeklerde pirinç ve nodle mutlaka var.Corbalara da nodle kullanıyorlar.Pirinc keki, ekmeği de gördük.Cubuk kullanıyorlar genellikle. Deniz ürünleri, tavuk, domuz hep var.Yesil çay ve kahve kültürü çok.Mr.Viet kahve çeşitleriyle  yaygın satılıyor.

YSL ve CC marka giysilerde çantalarda arması yaygın kullanılmış, tercih ediyorlar.Takı ve altın satan yer de çok.Şort/tişört, kumaş pantolon/tisort yaygın.Kot nadir.Çalisanlarda siyah alt, beyaz gömlek giyiyorlar.Aoi dai' yi de dükkanlar, masajcilar,restoranlarda çalışanlarda çok görüyoruz.Hatta terziler kumaşları da satıyor,bedene göre hemen dikiyorlar.Geleneksel giysileri, her dükkanda,caddede minyatür mabetleri,özel şapkaları ile kültürlerini koruyorlar.Gunesten korunmaya çalışıyorlar.Bazilarinin motor sürmek için kullandıkları arkası yırtmaçlı tunikleri var; motora oturunca pantolon gibi duruyor.Erkek kadın özellikle, kadın hayatın icindeler.

Navis Otel, ilgili 3calisaniyla çok güzel, temiz, merkeziydi.Çamasir makinesini de kullandık, çok iyi oldu.

19 kasim, bu sabah, Hai Phong'a Vietnamın  kuzeyine, 2. büyük şehrine uçuyoruz.By  by Danang.Catba international hava alanı.buradan bizi limuzin aldı, yatan geniş koltuklarda seyahat 35' sürdü.Otelimize yerleşip şehre iniyoruz.Taxi soförumuz rehberlik yapıyor.Hai Phong büyük ve küçük oteller şehri.20km kıyısı varmış.Cok büyük asma köprülerle birbirine bağlanan karalar.En tepeye dönme dolap kurmuşlar, buraya 50 kişilik iki kabini olan teleferik işliyor.Gittigimiz tapınak çok büyüktü.Yukardan Halong bay in bir bölümü, Catba Adası çok güzel gorunuyor.Asagiya sahile inince yolu geçmeden bakınca atılmış büyük kayalar gibi duruyor denizdeki kayalar.İlginc bir şehir bu kez şehirdeki insanlarda diğer şehirler gibi yakınlık ve güler yüzlülük yok sanki.Turiste doymuşlar gibi.

Halong Bay korfezini merakla bekliyorum, turumuzu gelmeden belirlemistik, bizi otelden alacaklar ve gezi sonunda Hanoi ye hareket edicez.

Sabah 07.30da otelimizden aldılar ve hareket edeceğimiz iskeledeki güzel ahşap,palmiyeli, yüksek tavanlı bir cafede toplanmayi bekledik.İskeleden teknemize bindik, 20 kişiyiz.

Karşıda önümüze serpilmiş bı sürü dağ.Yaklastikca yarım yuvarlak içinde gibi oluyoruz.Kayalarin şekline göre hayvanlara benzetiyor rehber.

 Ha Long Bay yani Ha Long Körfezi, aslında 2000 kadar adaya  ev sahipliği yapan, zümrüt rengi denizi ve bir anda dikleşen adacıkları ile doğanın görsel şölenine şahit olunacak  nadir yerlerden birisi.Unesco korumasında.1500kmkare lik alanı kaplıyor.

Ha Long, Vietnamcada “Alçalan Ejderha” anlamına geliyor.Aslında Ha Long Bay, sadece güzelliği ile değil; Vietnam’daki efsaneleri ile de ön plana çıkıyor. Bunlardan bir tanesi ejderha efsanesi:Vakti zamanında Vietnam kralının ejderhaları, ülkeyi feth etmeye gelen düşmanların gemilerini bu körfezde engellemiş.

Anne ejderha, askerleri korumak için, bebek ejderhaları ile ağızlarından zümrüt atmış ve bunlar zamanla taşlaşmış. Sonra da bu adacıklar olmuş. Öyle inanıyorlar.

Doğa harikası bu oluşumların en tipik özelliği ise dik açılar ile yükselen kireçtaşından oluşan karstik dağlardan meydana gelmesi. Beş yüz milyon yıl gibi uzun bir sürede oluşan bu doğa harikaları, üzerini kaplayan ağaçların sergilediği yeşilin her çeşidi ile görsel bir şölen.Tropikal bitkilerin hepsine hayranım zaten.Suda,havada,agaçta,kayada her yerdeler burada.

Teknemizden iniyor, kadın kürekçi nin çektiği 6 kişilik kanoya biniyoruz ve bizi açılan bir kaya oyugundan büyük bir lagün e geçiriyor . Muhteşem manzara.Buyuk tekneye dönüyoruz.

2.büyük mağarayı ziyaret ediyoruz, Dau Go Cave, iskelesine yanaşıyor tekne, sonra100 basamakla çıkılıyor, bir başka mağaraya baglaniyor.Haliyle mağaralar kirectaşı olunca , içinde sarkıt ve dikitlerle çok görkemli ve büyük, bir de ışıklandırmışlar; görsellik muhteşem olmuş.Tur bizi otelimize bıraktı.

    Ninh Binh' e gidiyoruz, servisimiz limuzin bizi otelden aldı, 4 kişilik koltuklar masaj koltuğu gibi, yatıyor, geniş.Aralardakilerde katlanmış, yolcu olursa açılacak, 5 kişiyiz sadece.Şoför hızlı, motosiklet yolunu bile kullanıyor.Bizi ara sokaklardan otelimize kadar bırakıyor.

Zoli hause bir aile işletmesi, temiz, odamız güzel.Resepsiyonda çocuk parkı bile var.Ustelik daha serin kuzey Vietnam.İnsanlar daha sesli konuşuyor yalnızca, ilginç birden değiştiler😁

Nehir kıyısına iniyoruz,hem yemek,hem gezmek. Çok güzel burası, fenerler, süsler, ışıklar ve nehrin içinde kıyıdan da gecilebilen 2 Pagoda karşılıklı, Chua Bac nehrin ağzında duvarlar taş kabartmalarla  suslu, birbirine baglayan yol korkuluksuz, o da aynı süslemelerle dolu, .hava kararınca isiklaniyorlar, nasıl güzel anlatamam.Restoranlari nehir kenarına masalarını atmış.Bu kez değişik bişi deniyoruz, yine barbekumuz geliyor, biz yapicaz:  içinde su, iki parça yaprak hamur ve az sebze olan tencereye etlerimizi attık, bir de nodul.Guveç, çorba arası nefis bir yemek oldu.Bir de yerel şarapları çok güzeldi.Tam keyif yarınki yoğun programa hazirlik olsun.

21kasim, otelimizde pankekli yumurtalı kahvaltımızı yapıp, taxi ile nehir bot turunun olduğu alana gidiyoruz, Trang An Doğal  Komplexi burası, biletlerimizi 3nolu tura aldık.Botumuza, yada kanomuza yerleştik.Bunlar sanoan diye geciyormuş.4kisilik fakat biz 3 kişiyiz, sürücümüz kadın, Vietnam şapkasıyla kürek cekiyor.Burda kadınlar güzel çalışıyor.Yesilin her tonu, nehirdeki kürek sesleri, lotuslar, bitkiler, güzel kaya ve dağlar; doğanın sesini dinliyoruz.Trinh Temple ilk tapinagimiz. 

Dot Cave: ,1.000 metre boyunca süren ve Trang An Manzara Kompleksi'ndeki en uzun mağara, ışıklandırılmış etkileyici sarkıt dikitleri ve oluşumlarıyla gerçekten çok uzundu. Van Cave daha kısa fakat yine sarkıt, dikitlerle gizemli .Başımızı egiyoruz çoğu yerde. Sui Tien Temple vearkasında Thung Voi: Altın sarısı heykelleri ve insan boyundan uzun seramik vazo ve kupleriyle, Dia Linh Mountain yesillikle kayalarini aradan gösteren kule şeklinde bir hem de tek dağ,, Kim Kuy Mountain de görkemli bir dağ, bir ara Kong Kong filminin çekildiği yerden de geçiyoruz, burdaki dağ da kingkong a benziyor,,Dai' Cave bir güzel mağara daha; üstlerindeki o ca yük ile nehre yol acmislar,  Vu Lam Royal Steps; kraliyet basamaği tsmsmen nehrin ortasında harika bir yapı, burasi da bir komplex aslinda ;kraliyet inziva yeri olmasının yanı sıra, imparatorların ve rahiplerin savaş zamanlarında meditasyon yapıp huzur bulabilecekleri dini bir yer olarak da kullanılıyormuş.Arkasinda Phoenix Daği, snka kusu şeklinde.

    Tapinaklarda durak noktalarında ki tapınakların merdivenleri nehre iniyor,kano basamağa yanaşıyor, iniyor ve  tapınakları keşfediyoruz .Teknemiz bir sonraki durağa geçmeden önce etrafı gezmemiz için bizi bekliyor.Bu arada can yeleği giymemiz zorunlu.

Erken geldiğimiz için; uzun mesafeler boyunca, etrafta başka tekneler olmadan sanki özel bir tur gibiydi.Muhtesem çünkü etkileyici mağaralar ve tapınaklarla dolu, bozulmamış, korunan bir bölgeden geçiyoruz.Vr turu tamamliyoruz.

Mua Cave e giderken Tam Coc golunu goruyoruz.

Mua Cave: Mağaranın adı "Hang Mua"dır çünkü dağın tepesi dans eden bir ejderhaya benziyor ve Mua, Vietnamca'da dans anlamına geliyor.

Basamakların başlangıcında tutunma yeri ejder şeklinde.

 Etkileyici kireç taşı karstları, pirinç tarlaları ve nehirleri içeren manzarayi tepeden kuş bakışı seyretmek ve tapınağı görmek için dağın tepesine 500 taş basamağı tırmanarak çıkıyoruz.

Hang Mua'ya tırmanmak kolay değil, ancak kesinlikle buna değer. Merdivenler dik ve bazı  yerlerde dar, bazı yerlerde oransız yükseklikte  ve doğal taşların çevresine beton dökerek olusturulmuş, engebeli, bu nedenle  biraz zorlayıcı. Ancak,  mola verip manzaranın tadını çıkardigimiz  birkaç dinlenme noktası vardı.Tepeye bir ön basamak kala geldigimiz seyir noktasından nehir ve nehirde dolaşan kanolar da güzel bir görsel sunuyor. Ngoa Long dağının tepesinde Tam Coc, Trang An ve Ninh Binh kırsalının muhteşem manzarasını bulmak bir ödül gibi geldi.Pirinc tarlaları ve lotus golü çok güzel görünüyor.

Muhteşem manzaraların yanı sıra Hang Mua'da beyaz heykeliyle Merhamet Tanrıçası'na adanmış bir tapınak da var.

Ee tabii bir de inilecek bu merdivenler, gerçekten zordu ama değdi de doğrusu.Aşağı inince komplexi geziyoruz, her yer değerlendirilmiş, her yerde görülecek şeyler var; heykeller,şelaleler, aşağıdaki mağara, lotus gölünün ahşap yollarında yürüyüş, belki bir hindistan cevizi iceceğiyle dinlenmek.Hadi artık otele gidelim.

Yol boyunca evler görüyoruz, zemin katta olanların önünde küçük bir bahçe gibi giriş var, evlerin kapıları pencereleri açık. kapıları büyük ,içerde bir koltuk takımı veya sandalye masa TV, sokakta gibi oturuyorlar, hatta içeri motorlarını da koymuşlar .Birinin yanlarinda  arabası da park edilmişti.

Akşam nehir kıyısı yürüyüşü ve pagodaları dolaştık son kez, yemeğimizi yiyip, yarına kadar dinlenme zamanı.

Biraz Pagoda ları araştırdım:Eski bir Çin efsanesine göre; pagodaların manevi gücü, hasta insanların iyileşmesi için yaptığı meditasyon sürecinde gerçeği kavramak için ve düşmanlara görünmez hale gelme yeteneği kazanmak için kullanılmaktaymiş.Pagodalar sahip oldukları sayısız renkte süsleme ve katmanlı yapılarıyla oldukça gösterişliler. Kat sayısı 5-13 arası değişen pagodaların yuvarlak veya köşeli katları daralarak yükselir. Tanrıların gök katlarını temsil eden saçaklar her katta bulunmaktadır.Kulenin ortasında yerden başlayıp çatıya kadar uzanan uzun bir sütun vardır. Bu taşıyıcı sütun yeryüzünün merkezini gökyüzüne bağlayan ekseni sembolize eder. Ahşabın esnekliği yapının sismik güce karşı dayanıklı olmasına sebep olmuş,diyor okuduğum kaynak.

22kasım Hanoi yolculuğuna, 7.40 gibi kahvaltı sonrası erkenci başlıyoruz , 1saat sürecek.

Taksimiz Hanoi’ye şehrin en turistik yeri olan Old Quarter bölgesine yani tarihi eski semte ,otelimize Zoodie Hause a bizi bırakıyor.Esyalarimizi bırakıyor ve ne kadar outlet varsa geziyoruz .Don Xuan Pazarı, toptan satış yapan büyük bir pazar, ona da uğruyoruz.Otelimizin karşısında ve yan sokağında askeriye var.

Kapıda yine şifre var, resepsiyonda kimse olmayınca kapı kapatılıyor, güvenli.Görevlimiz çok ilgili, evde gibiyiz.Mutfagimizla yine 1+1seklinde odamiz.6katli her katta bir oda, asansör var, merdiven bir kisilik, teras çamaşırlar için.

Hanoi, Vietnam‘ın en önemli şehri. Zaten Vietnam’ın Başkenti. Merkezinde 2 milyon kişi, tüm şehirde ise yaklaşık 8 milyon kişi yaşıyor. Sanırım 4 milyon kadar da motor bulunuyor bu şehirde. Caddeleri zigzaglar çizerek motorları atlayarak, yol bulunca gecebiliyorsun.3 gün kaldığım Hanoi’de, gördüğüm en sık şey : Sokak satıcıları, motorlar ve parklar oldu. Mahallelerde gördüğüm meyve satan teyzeler, tavuk ayağı yemeye çalışan abiler, her yerde yaygın olarak dışarda küçük sandalye-masalara oturup yiyen insanlar, sokakta leğenlerde yıkanan bulaşıklar, satılan çok çeşitli meyveler ,parklarda -kapı önlerinde keyif yapanlar, bambu borudan içenler, pazarlık, outletler, çamaşırlar, taksiler, önde 2kisi taşıyan bisikletler oldu.

Sanırım araç giremeyen yerlerde , bir kadın dükkanlardan çöpleri bisikletli bir kasaya zil çalarak topluyor.

Akşam Hanoi Street Train' de sıra; bir kalabalık, her yer ışıklarla süslü, barlar dolu, daracık sokakta, insanlar 21.00 de geçecek treni bekliyor .Ama ne eğlence.Tren saatinde aradan bu yolu kesen cadde trafiğe kapatıldı, ayakta olanlar dışarı çıkartildi.Tren geldi ve geçtiiii.Gündüz bomboştu buralar. 

23 Kasım; Old Quarter' da gezelim biraz daha; 

Haon Kiem Lake ve İçerideki Tapınak gerçekten güzel.Gol kenarındaki parkta biraz keyif molası sonrası, göl kenarından da görünen Pagodanın 10 katındaki her yöndeki açıklığa birer beyaz buda yerleştirmişler.Komplex çok güzel , gelenler ibadetlerini de yapıyor.İçine herzamanki gibi ayakkabısız giriliyor ve kocaman heykeller, süslemeler, seramikler, tutsulerle dolu.

Hoa La Prison, tarih müzesi önünden geçiyoruz.

İmperial Citadel, çok geniş güzel bir bahçenin bur ucunda kemerli bir köprü gibi çift tarafındaki  merdivenlerden çıkılıyor ortadaki 3katlı Pagoda gibi çatılı yapının önüne.

Ho Chi Minh Mozalesi, giriş kapisina ulaşmak için baya yürüttüler.Parlarin onu kapatılmış engelleyicilerle asker konmuş girilmiyor.Giris kapısının onu turist dolu, siralarla, kafileler halinde insanlar.Sutunlar üzerinde içine girilmeyen mozele geniş park, müze komplexi burası.

Otelimiz bu bölgede, özellikle secmistik, uzunca ama yürüyüşle geze geze gidebildik her birine.

Öğle sonrası bir taxi ile Opera Binasına gidiyoruz, oldukça görkemli ve tarih kokuyor.Ama önüne sahne ve boyunca büyük bir platform kurmuşlar, binayı görmeyi engellemis .Buradan dondugumuz cadde trafiğe kapandı, rahatça göle yürüdük.yol boyunca ünlü markalarin mağazaları var Bu göl , Hoan Kiem Gölü, daha nezih, huzurlu ve görseli güzel ortasinda eski bir Pagoda var.

Hanoi Gece Pazarı saati geldiiii.Yaşasınnnnn.Aldiklarim yetmedi ya bı de pazar gorucem illa😁pek severim, etnik şeyleri,yerleri. O ne ya, bu dükkanlar ne zaman kuruldu sokağa.Seyyar, katlanan tezgahlar açilinca sokak full satıcı olmuş.Yine kadın satıcı çok.Bizde olsa dükkanlar satışımızı engelliyorlar derler.

24 Kasım, dün çok yorulmuşuz.Bu sabah biraz geç çıktık.Elektronik bisiler bakmaya bir kaç AVM ye uğruyoruz.Donuste güzel bir gol daha görüyoruz yürüyüş yaparken.Her yerde kafeler dolu, kahve seviyorlar.

Her gün yeniden şaşırdığım şeyse yemek kültürleri.Her yerde, her sokakta sayısız yerel yemek var.Yerli halk bazen küçücük dükkanlarda, bazen bir evin önünde kaldırımlara yerleştirdikleri küçük masa sandalyelerde her an yiyorlar.Zaten bir çok ev dükkan.Bakkal, kuaför, yemek satan yer, manav bakıyorsunuz dükkanın arka bölümü ev..Hanoi de  pirinçten çok nodul ve Banh mi  gördük.Soya sosu, şili sosu ve kırmızı biberli sıvı bir sosları var.Kadınlar omuzlarındaki bir sopanın iki ucuna astıkları sepetlerde yiyecek, meyva, çiçek satıyorlar.Bazen de bisikletlerinin arkasından satış yapıyorlar.Herkes dışarda yiyor, herkes motosiklete biniyor . Bir de çok genç gösteriyorlar.

Gece pazarını dolaşırken lazer ışıklarını görünce o tarafa yürüdük.Bir konser başlayacak, büyük bir sahne kurulmuş, karşısında genelde gençler yerlere oturmuş bekliyorlar.Tam karsisinda 3 katlı binanın her katı cafe, bar; orası da çok kalabalık çünkü adeta sahnenin içinde.Çok renkli ortam.

25 kasım, bugün son günümüz, geç kahvaltı ve şehrin başka bir bölgesine geldik.Biraz elektronik, biraz alış veriş.Taxilerde Grab uygulamasına bayılıyorum.İşaretledigimiz yerin kapısına kadar götürüyor, sessiz, olumlu, istediğin ve sana yakın, ucuz taxiyi tel dan seçebiliyorsun, sistem takip ediyor  güvenli, üstelik tehlikedeyim tuşu bile var ekranda.

AVM deTuvaletler yine çok temiz, öyle ki önüne oturma grubu koymuşlar, şarj için ve dinlenmeye oturanlar var, öyle temiz yani.Burada gezenler çok şık gerçekten.

Tüm Vietnam'da motora binenler maske takıyor.Hem rüzgar, hem egzoz gazlarından olmalı.Kask zaten zorunlu.

Tren streete tekrar gidiyoruz, otelimize çok yakın zaten.Saat 18.00 olmasına rağmen çok kalabalık; bar ve cafeler dolmaya baslamis; yurudugumuzu gören yer var diye davet ediyorlar . Işıl ışıl her yer, elveda VİETNAM...

Harika bir geziydi , 

9uçak , 2otobüs ile şehir geçişi, 1otobüs ve 1gemi ile tur yaptık.

3Ülke,8 Büyük şehir,sayısız köy gördük. Unutulmaz anılarla dolu bir guzellik daha yaşadık.























KAMBOÇYA-VİETNAM2

 

Hafif bir yağmur yağıyor.Gecen hafta çok yağış aldı Vietnam' in kıyı bölgeleri ve zarar gordu.imparatorluk şehrinin bile kapatıldığını duyduk.Şansımız var ki  salı çarşamba iki gün yağmur gittikçe azalıp bitiyor .Sadece bugün çiseliyor.Caddede Lang Ca adında büyük akvaryumlarda; istiridyeler, midyeler, istakozlar ve balıklar acayip büyükler.Belgeselde gibiyim.Buradan istediğinizi yemek için canlı canlı seçebiliyorsunuz.Selfi sutudyolari var, degisikfonlarda, şapkalar, malzemeler kullanarak fotoğraf çekiyor gençler.Haydi dinlenceye.
Sabah kalkıyoruz.Kahvalti sonrası taxi ile Vincom plaza yı geziyoruz . Ao dai, Vietnamin geleneksel kostümü pantolon üstüne giyilen bir tür tunik.Guoc moc, ahşap terlik/ sandalet; bunlar etnik giysileri.Bu markette elektronik veya etnik şeyler bulamıyoruz.
Yürüyerek Dragon Bridge yi gorecegimiz nehrin kenarına geliyoruz.Karsidan iki kıyıyı birleştiren sarı ejderhayı görüyoruz.Kopru boyunca dolana dolana kendini gosteriyor.Yakinina dek yürümeye devam edince bir gemi restorana rastlıyoruz, buradan fotoğraflarımızı çekip, köprünün altından yukarı çıkan merdivenlerle köprünün yanındaki yaya yoluna çıkıyor, Dragon Bridge nin ejderhasina yaklasiyoruz.Aksamları ışıklandırıyorlar ve ağzından alevler saçıyor, bir akşam yine geleceğiz.Yurumeye devam edince Son Tra Night Market;   night marketi görüp uğruyoruz fakat adı üstünde gece açılıyor.Yuruyusle keşfetmek güzel, yeni yerler görüp istediğin kadar kalıyorsun.Yolda hoşumuza giden Com Tho adlı restoranda kızarmış pilavlı et ve tavuk etinden oluşan yemeğimizi yiyoruz.Yaninda çorba olduğunu düşündüğümüz sebzeli(belki de yosundu) bir su, minicik kapta da lahana salatası geliyor.Pilsvda biraz havuç, üstünde bir kaç parça soğan ve yeşil aromalı sebze var.Otelimize yorgun geliyoruz.
Saat beşte okyanus kıyısına iniyoruz.My Khe Plajı: Voleybol oynayanlar, yürüyüş ve sörf yapanlar, sahildeki cafede içeceklerini yudumlayanlarla canlı .Hafif bulutlu bir hava güzel fotoğraflar ve dalgalarla oynayıp ıslanmaca.Deniz cekildiginden mî, sahilin uzunluğundan mı okyanus olduğundan mı, dalga silsilesi gerçekten seyirlik.Zaten Danang Vietnamın Miamisi diye geçiyor.
Haydi yarın olsun😊Hoi An a gidiyoruzzzz.
******Graba sabah 8de bindik, hedef önce marble mountains.Ben gün başladın diye alkışlayınca, hareketli bir müzik açti:))
Mermer daglarina gelmeden devasa mermer heykeller ki sanat harikası, başladı.
Bilet alıyoruz tek yönlü bir ssansorle yukarı çıkıyoruz.Genis slanlarda tapınaklar, heykeller, tropikal bitkiler, ağaçlar, her yer mermer, bazı yerler doğal bazilari işlenmiş zeminler.Tapinaklar gösterişli, sözler yetmeyecek sanırım.Mağaralara yürüyoruz, bu arada da dağı dönüyoruz.Magaralarda doğal bulundugu yerlere oyulmuş figürler ,heykeller etkileyici.Nemli, dağdan damlayan sularla ıslak. Bu arada tapinaklara girerken şapka ve ayakkabı, terliklerimizi cikarmamizi istiyorlar.Temizlik yapanlar, din adamlari ve görevliler var. Donusumuz merdivenlerle..Grab taxi bizi bekliyor ve Hoi An da bırakıyor.
Tarihi Hoi An şehri, Vietnam’ın en atmosferik ve huzurlu kasabası olarak bilinir.Ve anlamı da huzurlu buluşma mekanı zaten.
Taxiden iner inmez bizi karsilarcasina hoi an lı bir byn yanima geliyor; bize benziyorsun nereden geliyorsunuz diyor ve bir sohbet ki beş dakikada bugünkü ay festivalini, şehir hakkında bilgi ve bir terzi tasarım dikiş magazinda çalıştığını söyleyip, bizi davet ediyor.uzerimdeki gömleği ben diktim ve boyadimdeyince, bunda da aynıymışız same same deyip gülüyor.tsk edip ayriliyoruz.Boyle sohbetci ve yardımseverler.
Hoi An’da insan yerleşiminin izleri 2200 yıl öncesine dayanıyor
Bu liman şehrinden Vietnam ve diğer Asya ülkelerindeki seramiklerin ticareti yapılmış. Mısır’daki Sina’ya kadar .Güney Doğu Asya’daki korunmuş en iyi liman kenti.
Hoi An’ın etkisi altında kaldığı ülkeler Japonya ve Çin.Dolayısıyla ticaret yapmak için  gelen tüccarlar mimari anlamda şehre kendinden bir şeyler katmış olduğundan bugün Hoi An antik şehri Asya kültürlerinin bir birleşimi ve şirin mimarisi ile kendine hayran bırakıyor.
Vietnam’da Unesco Miras Listesinde bulunan sekiz yerden biri Hoi An.(1999) Tarihi kasabayı süsleyen sayısız fenerler, sarı renkli otantik binaları ve gece nehirdeki ışıklı fenerli, dilek mumlu kano turlarıyla Hoi An görülesi bir yer, şimdilik favori şehrim.
'Banh mi 'adındaki sandviçi ünlü, özel baget ekmeğe ne varsa doldurmaca, istediğini seç,en iyisi burada,deniyoruz, harika ve ucuz gercekten, ikimize 150 civarında tutuyor.
Tarih kokan bir cafenin bahcesine oturuyoruz.Tropikal bitkiler, sudaki bitkiler ve dekoruyla bizi rahatlattı , üstelik bize özel gibi boştu bahçesi.İpek fenerler her yerd, bayılıyorum o renklere.
Fenerlerin ortaya çıkışı 16. yy’a dayanıyor. Çinlilerin ve Japonların Hoi An’a yerleşmesiyle birlikte evlerin aydınlatılması için kullanılmaya başlanmış. Yani en başında bir ihtiyaç sebebiyle ortaya çıkmış. Sonrasında güzelliği karşısında dayanamayan Hoi An halkı bunu dekorasyon amacıyla kullanmaya başlamış. Ve o günden bugüne adeta kentin simgesi olmuş.
Bu şehir kanallarindan dolayı Vietnamın Venedik'i..
Yüzlerce yıllık tarihi olan evleri gezebilirsiniz.
Hoi An şehrinde tarihi yapı olarak 22 adet yer varmış.Ve bunların çogunda ziyaret ücretli.  Günlük Hoi An bileti alıyoruz.Gün içerisinde beş tane yere ücretsiz girebileceğiz.
🏠 Nguyen Tuong Aile Şapeli : Vietnam, Çin ve Japon mimarisinin bir arada olduğu ender evlerden biri.
🏠 Quan Thang : Geleneksel Çin mimarisi ile inşa edilen ev ahşap oymacılığın en iyi örneklerinden. 
🏠 Tấn Ký Evi : 18.yy’da Vietnam, Çin ve Japon mimarisinin hakim olduğu tipik bir tüccar evi. Evin orijinal malzemeleri korunmuş haliyle günümüze kadar ulaştırılmış. Evin içinde çok hoş antika eşyalar ve mobilyalar var.
4 tane müze var.  Hoi An Tarih ve Kültür Müzesi ,2000 yıllık eserlerle müze dört bölüme ayrılmış. Bunlar; Tarih ve kültür, devrim tarihi, zorluklardan yükseliş sergisi ve sanat galerisi.
Quan Công Tapınağı ve Quan Am Pagodası : Tacirlerin ibadet etmeleri için 1653 yılında yapılmış bir tapınaktır. Antik şehrin tam ortasında en canlı sokağında bulunuyor.
      Ve sonrasında pek çok Pagoda gezdik. Hepsine çatılı bezeli bir kapıdan giriliyor, bahçeleri harika bitki ve heykellerle, mozaiklerle, havuzlarla süslü.icerde de ibadet alanı heykel ve objelerle dolu, her yerde tütsüler, kırmızı ve altın sarısı renk ağırlıkta.Bazilarinin arkada gizli bahçesi var, buralarda benzersiz.Bazilarinda havuz içinde mozaik ejderler betimlenmiş, havuzlar balıklı.Yine bazılarında büyük gemi_kayık maketleri var. Bazıları seyir, ufak bir kismida ibadetini yapıyor, şöyle ki bir tutam tütsü yakıyorlar, bunların konduğu kaplar var ve dua ediyorlar.
Quang Trieu Kanton Meclis Binası : Çin’in Guangdong ilinden gelen Çin’li tüccarların bir araya gelip dinlenmesi ve burada ticaret yapması amacıyla 1885 yılında inşa edilmiştir. Hoi An’daki diğer meclis binaları gibi Quang Trieu de Çin’li tüccarların tanrı ve tanrıçalara ibadet edebilmesi için mabete çevirildiği yer olmuştur. 
Phuc Kien Fujian Assembly Hall / Meclis Binası : Quang Trieu ile aynı sokakta bulunan Phuc Kien meclis binası Hoi An Antik Kenti’ndeki en büyük ve en ünlü toplantı salonudur. Önceleri Buda’ya adanmış Vietnam Pagodasının olduğu arazi 1700’lü yılların ortalarında Çin’lilere satıldıktan sonra inşa edilen bina üç farklı tanrıçaya adanmıştır. 
Her yerde Vietnam sapkaları, konik, doğal bitkiden örülmüş, bazısı resimlenmiş, benim de olmalı tabii ki de.Çok da işime yarıyor, kenarlarının genişliğinden.Tipik Asyalı gibi dolaşıyorum.Bir de ao dai giydim mi tamam, evde vardı😀
Japon Köprüsünü Görmeden Olmaz, Thu Bon nehri üzerinde.
Günümüzde Hoi An’ı sembolize eden en önemli yer Japon köprüsü. 17.yy’da asıl yapılma amacı Japon topluluğunun yaşadığı yer ile Çin mahallesini birbirine bağlamak içinmiş. Tarihten bugüne pek çok restorasyona uğrayan köprü içinde küçük bir tapınak bulunuyor. Köprüden ücretsiz geçebiliyirsunuz, güzel, otantik, gizemli..
Tran Phu'da bir apınağın arkasına geçiyoruz ve el işi fener yapımı atölyesi görüyoruz.Making class lantern.Eşim hemen beni öğrenci yapıyor, mutluyum.Uzerine deseni de ben yapicam üstelik.Hemen renk seçerek başlıyoruz.Ogretmenim Moon.İki bölüm var, bizimkinde 5 kişiyiz ama hepimiz ayrı zamanlarda başladığından workshop kişisel.Kumas, yapışkan, boyalar ve hazır fener isketleri, başlıyorum.Harika bir deneyim oldu, bir tane daha iskelet alıyorum, onu da evde tamamlıycam.
Ve gün karamaya başladığında, nehir kenarına iniyoruz.Bir şenlik başlıyor.Işıklı fenerleriyle sandallar nehre açılıyor.Dilek mumları renkli karton kapların içinde suya bırakılıyor. Kıyıdaki tüm mekanların fenerleri ve rengarenk ışıkları yanıyor.Çok kalabalık ,festival gibi...
Bizi getiren Grab şoförü arıyor, taxi yollayayım mı diye, iş böyle takip edilir.
Üstüne ballı börek derler ya bir de gece pazarına gidiyoruz💃Bunu uzun zamandır bekliyordum.Bol çeşit, bol pazarlık.Gerci bişi almıyorum, sonraki günlerde gidecegime hazırlık olsun.Veeee by Hoi An...
Bizde çok güzel izler bıraktın 🛶🛕🏠🌉🪔🎨🕯️🏮🏮🏮📸🎻🎏🎎🎋🎉🏡⛲🚖🛵🍺☕🥢🦞🌭🦀🐠🐸🐉🐲🙏💕
15 Kasım Ba na hils yolculuğu başlasınnn.Tur satın aldık, gezilecek alan geniş, bizi otelden alacaklar.07.30 başlıyoruz.
Ba Na Hills Fransızların koloni zamanında Vietnam’ın sıcağından bunalıp deniz seviyesinin 1500 metre üzerindeki serin Ba Na tepelerini keşfettikten sonra kendilerine 1919 yılında kurdukları bir kasaba.
Akın akın gelen insanlarla teleferige biniyoruz.
Ba Na Hills dünyanın en uzun ve en yüksek teleferiğini bünyesinde barındırıyor. Teleferikle ilerlerken büyüleyici bir manzaradan geçiyorsunuz. Aşağıya bakmaya cesaret edebilirseniz, şelale ve orman manzaralarını izleyerek ilerleyebilirsiniz.Teleferige 2kez biniyorsunuz, 10 kişi alıyor, rahat ve hızlı.Komplekste tepeleri birbirine bağlayan 5 tane teleferik hattı mevcut. İlk önce Suoi Mo – Ba Na teleferik hattını kullandık oradan da Gare d’Amore-Gare de Jardin hattını kullanıp çiçek bahçesine ulaştık. 
Kompleksin en bilinen kısmı ise 2018 yılında açılmasına rağmen deli gibi turist akınına uğrayan Golden Bridge.Oradaki kalabalığı hiç sormayin.150 metre uzunluğunda iki kocaman elin taşıdığı altın renkli bir köprü. Üzerinden iki üç kez geçip her bir köşesinde onlarca fotoğraf çektik.
Fransız Kasabası da bir hayli güzel olmuş. Küçük bir Fransız kasabasında dolaştığınız hissi veriyor gerçekten. 
For season restoranda açık büfe yemeğimizi alıyoruz.uzun zamandır böylesi zengin bir açık büfe görmemiştim.Yok yok.Ve oldukça fazla kişiyi ağırladığı halde herşey sürekli ekleniyor ve izlediğim kadarıyla bizdeki gibi kimse acele etmiyor ve dikkatle aliyorlar .Sütunlarla suslenmiş bir salon, tavanı kuş manzaralariyla dolu ve çevresi yere dek pencereli.Sis ve teleferikle geceenler izlenebiliyor.
Çok değişik salonlardan geçiyoruz.Devasa,dekorları çeşitli, anlatmak zor görsellerden bakmalısınız.
Sinemaya geliyoruz.5er kişilik toplamda20 kişiyi sıraya alıyorlar.Kapilar açılınca 5kisi, 4 sıralı bir platforma yerleşiyoruz,Hareketli olduğu konusunda uyarıyoruz; önümüze emniyet için tutunacak boru gibi bir  kilit iniyor.Karsimizda aşağı ve yukarı uzayan devasa eliptik bir ekran var.Baslıyoruz: Dünyanın değişik şehirleri üstünden uçuyoruz.Kisaca anlatmalıyım, çok eglendim.Bulutlar arasından yağmur yağınca ıslanıyoruz, Mısır'da piramitler üstündeyken bir sıcak basıyor.Baze binalara carpiyoruz, öyle gerçekçi ki efektler bağırıyorum.Havai fişekler arasından, deniz üzerinden geçiyoruz.Sehirler arasında İst.da vardı boğaz köprüsünden geçtik.Kuslarla uçtuk...
Tiyatroya da  bu kadar eğlencenin devamiydi.Koltuklara oturduk,3d gozlukler dağıtıldı.4 kişilik bir aile başlangıçta yaşlı bir kadını heykel sanıp dökümü a kadın bunları lanetliyor., bunu bilmeden eğlenmek icin  korku tüneline giriyorlar,örümcekler, mumyalar içimize giriyor aniden,bagirislar, çığlıklar.onlar raylarda gittikçe bizim koltuklarda alttan darbeler, sağa sola hareketler öyle gerçekçi ki tutunuyorum.
Bira festivali var bir uçta yürüyoruz, o ara Fr.koyunu geçiyoruz.Bilet dağıttılar, biralae bedava.
Heykeller, özellikle dağdaki kayadaki heykeller nefiss.Dogal kayaları oyup yapmislaar, biri sırtında koccaman bir kaya ustundeki şatoyu taşıyor gibi.
Çiçeklerle oluşturulan figürler var, kediler, balerinler, maymun vb.
16 Kasım tur ile Hue ye gidiyoruz; yol boyunca güzel manzaralar var.Hai-Van geçidinin kıvrılan  yolunu görüyoruz, bu eski virajlı yol simdilerde motosiklet tutkunları kullaniyormuş,zaten bu da turistik amaçla turlar yapılarak kullnılıyor . Aracımız  duruyor, harika bir lagün görüyoruz, kıyıya yakın yere bir sürü kazık dikilmiş.Meger bunlar inci yetiştirmek içinmiş .ürünlerinin tek inci olanı bile264$ , sedefler33$, burası üretimden satış yapıyormuş.
Tinh dau tram Thai ha duoc: bir tür ekoloptus ağacından yaptıkları, yağlar, inhalerler, kremler yapmışlar.kuplerdeki hazırladıklarını gösteriyorlar.koklamak için hazırladıkları 100000vdk
Chua Tien Mu Pagoda, büyük kutsal kadın anlaminda ,400 yıllık , Huing nehri kenarinda. Hue yakınlarındaki bir koyde.7kat yukarı doğru küçülerek çıkan katları var.Çok güzel ve görkemli, merdivenlerle çıkılıyor, çevresi, arka bahçesi bonsailer, havuz, çevresinde çanlar, bu güzel bahçe bizi çok büyük  tapınak alanının binasına getiriyor.Filmlerde bonsaili havuzlu alanlar, tapınaklar arasında uçarak kılıç sallayan, savaşan koruyucular, savaşçılar olur ya film setinde gibiyiz.Suslemeler cam ve seramik mozaiklerle bezeli.
Çevresini yine hediyelik eşyalar satanlar doldurmuş.Fiyatlari yüksek söylüyorlar, olmaz deyince indirim başlıyor, arkamızdan koşanlar da var.
Veee imparatorluk şehri.1803 yılında imparator Gia Long zamanında yapımına başlanmış ve 27 yıl sonra imparator Minh Mang zamanında yapımı tamamlanmış olan bu şehir içinde imparator ve ailesine ayrılmış olan Yasak Şehir (Forbiden Purple City) dahil yüzlerce köşk, saray, tapınak barındıran, muhteşem bir mimariyle işlenmiş kocaman yemyeşil huzur dolu bir alan.
Trang Tien Köprüsünden ilerleyip Parfüm nehrini geçtikten sonra giriş kapısına doğru ilerliyorsunuz. İmparatorluk Şehri’ne (Imperial City) girmeden önce bu muhteşem yapı karşılıyor ve büyülüyor
Thai Hoa Sarayına  ulaşılıyor. İmparatorun resmi kabullerini gerçekleştirdiği, yıl dönümlerinin ve taç giyme törenlerini düzenlediği imparatorluk şehrinin önemli bir parçası olan köşk burası.icinde maket ve ilustrasyon heykeller var.
Sonrasında ulaştığımız alan sadece kral ve ailesinin yaşam alanı olarak tasarlanmış yasak şehir. Bu kısımda kralın günlük işlerini yürüttüğü, çalışma alanı Can Chanh Palace, kralın ve ailesinin yaşadığı saray Can Thanh Palace yer alıyor, kraliçenin özel malikanesi Khon Thai Residence, kraliyet tiyatrosu Duyet Thi Duong (Royal Theatre) ve kralın yemeklerinin pişirildiği Thuong Thien ve kralın okuma odası Thai Binh Lau (The Royal Library) yer alıyor.
Tiyatro veya opera binasi muhteşem, koltukları, sahnesi, perdeleri, süslemeleriyle ve kırmızı herşey.kostumler ve endtrumanlarin olduğu pano ve vitrinse girişte sağlı sollu yerleştirilmiş. Kirmizi koridorlardan geçerek,
kraliçenin (queen mother) yaşam alanına doğru ilerliyoruz.
Bu arada binaların bazıları savaşta zarar görmüş, bazilariniysa restore etmişler.Bu arada bütün çatılar yeşil ve sarı seramik Kiremitli ve hepsinde renkli camlı seramikli  mozaik bezemeler var, bunlar bazen bitkiler, bazen hayvanlar, ejderhalar..
Phuoc Tho Temple yine sarı renkli tapinsk kraliceninmis.
Yürüyüşe devamla: Büyük törenlerin yapıldığı ve konukların ağırlandığı Thai Hoa Sarayı'na ulaşıyor ve waow diyorum. Citadel’in en önemli yapısı sayılmasi bundanmış, görkemini, bezemelerini, mozaiklerini, sütunlarını, salonlarını, mobilyalarını, kullandıkları eşyaları izliyoruz.
Gercekten güzel degerlendirmisler, iyi bir yatırım yapmışlar, gelenin, gezenin sayısı çok.Bazi şeyleri burada gördükçe yine hayiflaniyorum, güzel ülkemin, güzel kültürünü, kültür mirasını da daha iyi değerlendirmemiz ve turiste yatırım yapmamız gerekmez mi? Bunu yapmak için fazlamiz var.
Öğle yemeğinde güzel bir rest.geldik.6kisilik yuvarlak masalara, balık, ıstakoz,tavuk,domuz sis,sebze haşlama, pirinç, soslar, marul, muz ve soğuk yeşil çay hazırlamışlar.paylasarak servisimizi yaptık.Consta ile tanıştık, selülozik bir yaprak, içine marul, istediğin sebzeden ve üstüne de şişi koyup sarıp yemeyi öğretti bize.
Khau Dinh Mozelesi:
Nguyen hanedanının 12. kralı.Tahtı aldıktan sonra kendisi ve kraliyet  için saraylar ve mezarlar tasarlamiş; buna devasa  Mezarı da dahil. Yapımı 21 yıl sürmüş,Khai Dinh Mozolesi'ni ziyaret ettiğinizde, bazı Hint mimarisinden, Budizm'den ve Roma Gotik'inden etkilenen 127 basamak yüksekliğindeki dikdörtgen yapı karşısında hayran kaldik.
Tam Quan Kapısı'na ulaşmak için 127 merdivenin 37'sini geçiyruz. mozolenin ikinci katı icin,29 merdiven daha çıkilacak. Burada mükemmel taş heykellere var. 6 çift heykel Bai Dinh'in avlusuna simetrik olarak yerleştirilmiş. Naaşının gömüldüğü yer ise en yüksekte. Tüm malzemeler esas olarak bakırdan yapılmış . Seramikler, oymalar, mozaikler ve tavan bezemelerine hayran kaldık.
Danang a dönüş başlasın, bu turu da özellikle aldık; Hue ye gidiş,donuş ve buradaki eserler arasında hep mesafeler var, tür sayesinde ve rehberle rahatça gezdik.
Akşam 21.00de Dragon Bridge'de gösteri var.cuma,ct ve pz günleri yapılan: Yürüyerek geldik, yerimizi aldık.O ne kalabalık, köprünün 2 yanında,herkes çekime hazır .Ejderin bedeninde renk değiştiren ışıklar var.Saat geldi ve ejderin agzindan pof diye bir alev topu çıktı.Yukari doğru dondurma seklinde siyah bir dumanla söndü. Pof pof pof...Ardarda 3 kez duraksayarak tekrarlandi.Yakinindaki gece pazarina buradaki kalabalik gelmeden yürüyelim dedik, tam köprüyü geçtik ki ejder su fiskirtmaya basladi zerreler şeklinde, bir çığlık bir hareket tam zamanında ayrılmışız, su zerreleri bize dek az da olsa yayıldı.Gece pazarı bir cümbüş, gündüz bomboştu geçen gün buralar, nasıl dolmuş satıcılarla .Hep aynı seyler var; crocs tarzı yüksek topuk terlikler ve süsleri, magnet, yelpaze, oyuncak, çanta, amigurimi, gözlük, saat.Buyuk bir bölümü de yiyecek.
Burada da dışarda yeme kültürü çok.Daha çok yerel yerlerden , yürüyen arabalarinda pişiren, sabit sokak satıcılarından, sabahtan itibaren yiyorlar.Kahve alıp geçiyorlar.Bazi yerde kahvenin yanında yeşil çay geliyor.Satıcılar ördekleri boyunlarından  asmış.
Ertesi günü, 17 kasım ,şehrin diğer tarafına gidiyoruz, burada Han Market var ve aynı zamanda Danang in heryerini görmüş oluyoruz. Han Market çok kalabalık, yine çakma ayakkabı, çanta, mont,terlik cenneti, alt kat yiyecek.Bu tarafta daha çok yerel yerleşim var, otelimizin olduğu kisimda turistik.Çakma ürünler kaliteli gibi.
Okyanusta dalgalarla oynamaca acıktırdı tabii, yorumları güzel olan Nomad Kitchen'a gidiyoruz, et ve garniturleri, soslariyla çok iyi, İspanya'yı da özledik sanırım.Sonrasinda okyanus seyri ve kahvelerimizi yudumlamadayız.
Bu gün yağmurlu, akşam çok yağdı.Ama gün boyu dışarı çıkmamıza izin veren bir yağmur yağdı.Bir bastırıyor, sonra yağmamış gibi.Sehri dolaşmaya devam, caddeleri baya ögrendik. Uzun sahil yolu da harika.Deniz, dalgalar, herkes kendi aleminde.
Burası motor cenneti, adeta yerden bitiyorlar.Yuruyen sadece turistler ,herkes motora biniyor.Bu kaosta trafik bağırmadan, kavgasız devam ediyor, ayrı şeritleri var ama dönüşler falan elle işaret ediyorlar, ninja veya karınca gibiler.Park ettiklerinde kasklarını üstünde bırakıyorlar, hiç bişi de olmuyor, guvenli. Hepsinin motorunda pratik bir yağmurluğu var.
Akşam Com Tho kızarmış pirinçli et,  içinde soğanlar ve baharatlı yeşil doğranmış bir bitki var, yanında lahana turşusu ve soslar. yanında hediye çorbası var, istemiyoruz; suyun içinde yosun gibi bisiler haşlanmış onu sevmedik.
Coconut kahve de  favorimiz burada.
İnsanlar dükkan önlerini, caddelerini yelpaze şeklinde bitkisel süpürgelerle supuruyorlar.
Burda olduğumuz sürece günün her saati Banh bao diye bağıran motorlu bir satıcı geçiyor caddelerden.Motorun arkasındaki dolapta pirinçten bir hamur içine et veya sebze bohçalanarak hazırlanmış bir yiyecek bu.Beyaz büyükçe yumuşak bir kurabiye goruntusunde. Hindistancevizli olan, tatlı yerine yediğim, favorim.










 





PATTAYA&KAMBOÇYA1

 


05.11.2024 bekledigimiz gün geldi.Mart ayindan itibaren uçak biletlerimiz,nereleri gezicez ,ara transferlerimiz, otellerimiz hepsini programlamaya başlamıştık.13.40 uçağıyla SAW İstanbul dan ayrıldık.Katar havayolları 2 saat sonra tavuk/et seçeneği ile güzel bir yemek verdi.3lu koltuklarda yanımız boş kaldı, uyuyarak, 4saatlik aktarmalı uçuş ile Doha havaalanındayız.Burada aktarma için 20.10 Tayland_Banghkok uçağını bekliyoruz.Ucak yine yaklaşık 500 kişilik.
06.45 de Suvarnabhumi Havaalanındayız.09.00 da Pattaya ya gitmek üzere otobusumuze biniyoruz yolculuk 2 sa.surecek.Dxpress2 de kalıyoruz, temiz ,sessiz ve nezih.
Pattaya , 'güneybatı muson rüzgarı' anlamına geliyormuş.
Tai dili konusuyorlar, ingilizce biliyorlar..
Biraz dinlenip, burada yaşayan arkadaşımız ile dışarı çıktık.Şehir merkezinde hareketin yaşandığı yer Pattaya Beach Road, onu kesen Walking Street (trafiğe kapalı yürüyüş yolu) ve sahil yoluna paralel devam eden Second Street arasında yer alıyor.Kisaca 4caddesi var bunlardan geçip sahile indik ve Hilton Otele dek yürüdük.4kmlik bir sahili var.Oradan ara sokaklardaki yaşam ve dükkanları keşfettik, bir gece pazarı gezdik ve dönüşte hindistan cevizlerimizi yudumladik.Sehirde yine küçük sunaklar, önünde sunulmuş yiyecek,içecekler, bereket olsun... Biraz döküntü bir yapılaşması var .Halk fakir, tüm zenginlik barlarda, gece kuluplerinde, büyük AVM lerde..Daha önce gezdigim Puket ten çok farkli.Alkol, yasal olan esrar ve bolca kadın, masaj salonu.Ama bar, gece kulübü derseniz oldukça modernlesiyor hersey.Yolculuk ve gün çok yormuş, akşam dinlence zamanı.
Sabah cikiyoruz.Pattaya’ya deniz için gidiyorsanız Güney Pattaya kısmındaki Jomtien Beach’i öneriyorlar, bu yüzden şehirdeki plajı biz kullanmadık.Girenler var tabii.Havadar taxi dolmuş ile Jomtien e gidiyoruz.Şehirden envai çeşit meyve aldık, beach in karşısında 7eleven den de içeceklerimizi.Spy adında gazlı bir şarabı var, öneririm.pink olanı bayanlar tercih ediyormuş ama ben red olanı sevdim. Şemsiyeler sık yerlestirilmis, gökyüzü görünmüyor, altına şezlong ve masalarla güzel bir kumsal göz alabildiğine uzuyor. Deniz kumsal ve agaçlar sonra kaldırım ve cadde. Deniz güzel keyif güzeldi.Sincaplar yanınıza iniyor birşeyler yemeye.Bir ara harika bir yağmur bile yağdı.Bir sürü seyyar satıcı geliyor; yiyecek, takı, loto,gözlük falan satıyorlar.Plajda pembe önlüklü, kimlikleri boyunlarında bayanlara masaj yaptırabilirsiniz, gerçekten iyiler.Enerjimiz mi uydu nedir, kırk dakikalık masajım bir saat sürdü.Sadece 200bah..Burada insanlar biraz daha nezih şehre göre.
Gecesi ve gündüzü tamamen farklı bir şehir burası. Düşünün ki gündüz sahiller dolu, denize giriyorlar,bolca alışveriş dükkanı, önünde kızlarla masaj salonları. Akşam ise konsept tamamen değişiyor ve bum! Karşınızda renkli ve  Asya’nın en büyük kadın pazarı.
Walking Street, Pattaya’nın gece hayatının döndüğü yer. 24 saat boyunca dur durak bilmeyen bir bölge düşünün. Düşünün ki sokakta gezerken size uzattıkları menüler yemek menüsü değil cinsel içerikli menuler. 
 Bir de, ladyboylar var.Gerçekten de karşınızdakinin bir kadın mı yoksa bir ladyboy mu olduğunu çoğu zaman fark edemiyorsunuz. Guzel ve uzun abiler gerçekten dikkat çekici.Bir süre izledikten sonra bu kadar vücut ve böylesi bir pazar çekilmez oluyor bana göre.Kareoke barları var, basbas bağırarak şarkılar söylüyor, eğleniyorlar.
İnsanlar sakin, bunca karmaşada trafik akıyor o da sakin..
Sanctuary of Truth :Bu yapı tamamen geçme ahşaptan ,tik ağacından yapılmış ve hiç çivi kullanılmamış. Yapının 2050 yılında tamamlanması planlanıyor, yani hala yapım aşamasında . Giriş bileti yokluğu nedeniyle, online bakarak öğrendik, Gerçeklik Tapınağına gitmiyoruz.
Hilton otelinin altında Central AVM yi geziyoruz, bildiğimiz büyük magazalar var.
Gece Pazarı hareketli, güzel ürünlerin olduğu üstelik ucuz büyük bir pazar.Kocaman, havadar, bir sürü bölümü var.Pattaya ve Tayland coton tişörtleri, pasminalar, özgun hediyelikler... Yolumuz düştükçe değişik bir sokağını geziyoruz. Merhaba, günaydın,  teşekkür ederim gibi herşeyde "nameste" işaretiyle gulumsuyorlar.Kapunkap: Bu iyimserlik,değer bilirlik iyi geliyor insana..
Büyük bir Hintli mahallesine sahipmiş Pattaya da.Daha koyu tenliler Hintliler.
Yerel, yorel dukkanlarda, masaj salonlarında yine terliklerini dışarda bırakıyor çalışanlar.Temiz mi tutmaya çalışıyorlar anlamıyorum.
Restoranlar dışında siz de yiyecekte macera aramayalım derseniz, ki sokak satıcıları ve gece marketlerinde biz yemiyoruz, BigC marketin yiyeceklerinden de faydalanabilirsiniz.
09.11.2024 Don Mueang havaalanına gitmek üzere Isuzu taximiz geldi, yol 2 saat, uçak 14.50 de..Burada da taxi için Bolt uygulamasını kullanıyoruz,fiyatlar Grab dan daha uygun.
Siem Reap
Siem Reap ismi Kmercede 'Siyam yenildi' anlamına geliyormuş.Tay Krallığı ile 17. yüzyılda yapılan savaşta, Khmer İmparatorluğu'nun kazandığı zafere atıfta bulunarak şehir bu şekilde isimlendirilmiş.
Siemreap havvaalani şehirden 1saat suruyor.Daha önceden ayarladigimiz taxi geldi, havaalanı transferi ve yarınki tapınak gezimizde bizimle.
Kamboçya da $ kullanılıyor, change yapmıyoruz. Zaten para üstü olarak riyel veriyorlar
Otelimize yerleşip şehre iniyoruz.Otelimiz 1+1 gibi,temiz,çamaşır makinasi bile var.Şehirde  Bar Street oldukça kalabalık, harika ışıklarla dolu restoran ve barlar var.Tuktuk için para bozdurmaya girdiğimiz tişört satan dükkandaki hanım merhaba dedi Türk olduğumuzu anlayınca.Eşini çağırdı, on yıldır burda yaşıyormuş, biraz sohbet edip, restoran önerisi aldık.Bazi dükkanlara kendileri terliksiz giriyorlar burada da.
Barlar sokağını keşfediyoruz, çok renkli.
Biraz dinlence duş ve akşam yemeği için şehre iniyoruz. Meng bbq de 10$ a sınırsız et. İstakozları minik havuzdan canlı canlı yakalıyor yiyecek olanlar.
10.11.2023 önce Atamızı minnetle aniyoruz.Ve bu sabah  sabırsızlıkla beklediğim ikinci durağımız;
Angkor Wat Tapınağı'nda Zaman  Yolculuğu
Angkor Wat Tapınağı, Şu ana kadar gezip gördüğüm yapılar içinde kuşkusuz en büyüleyici yapılardan biri. Dünyanın en büyük tapınağı. Hindu ve Budist tapınakları iç içe. Doğayla bir bütün olmuş yıllık duvarlar, tapınaklar…
Angkor, Khmerce Şehir, Wat da tapınak demek. 
Angkor Wat Tapınağı, daha doğrusu kentin içinde bulunan tüm tapınakların oluşturduğu kompleks, aynı zamanda dünyanın en büyük ibadethanesi. 163 hektarlık bir alana kurulu, içinde irili ufaklı bini aşkın tapınak var. İnşaatı da o dönem 30 yılda tamamlanmış.
Birazcık tarihinden bahsedeyim. 12. Yüzyılda o zamanki kral 2. Suryavarman’ın inancından ötürü bir Hindu tapınağı olarak inşa edilmiş. Sonra sonra hem yerleşik halkın hatrı sayılır bir bölümü Budist olduğu için şehrin içine Budist tapınakları da inşa edilmiş.
Kral 2. Suryavarman’dan sonra gelen ve Budizm’i seçen krallar da ana yapılardaki Hindu motiflerini traşlayıp rölyefleri (duvarlardaki figürleri) yok etmişler. 
Angkor Wat’ın ana yapıları ayakta olsa da, şehir ne yazık ki çok hırpalanmış çok zarar görmüş. Khmerlerin belalısı komşu kavimler, çeşitli anlaşmazlıklardan ötürü sıkça bu topraklara akınlar düzenlemiş ve her defasında farklı yerlerini yıkmışlar. Bu akınlar, Khmerler başkenti Siem Reap’tan Şu anki başken Pnom Pen’e taşıyana kadar da devam etmiş.
Bu günkü görünümüne de 7. Jayavarman zamanında kavuşmuş. Kral, şehri tamir ettirerek gelecek nesillere armağan etmiş. Kamboçya’nın ve dünyanın en önemli tarih miraslarından birini hayatta tutmuş.
Hindular için kutsal kabul edilen Meru Dağı’ndan ilham alınmış. Kubbeler bu dağı simgeliyor.Ana kapısından girdikten sonra kuzey ve güney havuzların önündeki tapınağın üzerinden yükseliyor güneş ve tapınak  her gün yeniden doğuyor adeta...Lotus çiçeğine benzeyen kulelerden merkezdeki kule Tanrı Vishnu’nun yaşadığı Meru Dağı’nı simgeliyor. Dört kule 55 metre yüksekliğindeki merkez kulenin sağında ve solunda ikişer tane olarak yapılmış. Hinduizm inanışına göre sağ taraftaki kuleler iyiliği, sol taraftaki kuleler kötülüğü temsil ediyormuş. 
Uzunca taş bloklarla döşenmiş bir yol, yolun yanlarında yılan tasviri şeklinde bir korkuluk var,su uzerindeyiz, şehre böyle giriliyor.Sag tarafımızda yapay oluşturulmuş su uzerindeki diğer yol dan geri döneceğiz.Angkor Wat girmek için tapınağı çevreleyen su hendeğinin üzerindeki bu ince ve uzun yol ile de Angkor Wat, tarihte su üstüne yapılan tek tapınak olma özelliğinin yanında mühendislik detayları ile de ilgi çekiyor.
Şehre girdikten sonra Avlulardan avlulara geçerek ilerleniyor ve her avlunun ortasında Meru Dağı’nı hatırlatan kubbeli, yüksek bir tapınak bizi karşılıyor.
Bu alanda oldukça geniş su dolu bir hendek üzerindeki muhteşem kenarları süslü bir yol bizi karşılıyor.Anghor Tom şehrine giriş, birazdan anlatıcam.Once kısa bilgiler vereyim:
Angkor Wat’ın inşaatında kum taşı (Kulen Dağı’ndan gelen özel ve işlemesi zor bir taş) ve laterit kullanılmış. Zamanında yapıların bir kısmında ahşap da kullanıldığına dair izler bulunsa da üstünden çok zaman geçtiği için bu yapılar veya ahşaptan yapılan bölümler ayakta değilmiş. .
Kapılar Güney Doğu Asya’daki bir çok tapınakta olduğu gibi güneye bakıyor. Avlunun ortasında bizi karşılayan kubbeli büyük yapı genellikle yaptıran kralın ailesinden bir kişiyi, -annesi ve babası- ve onun taşıdığı özellikleri temsil ediyor. Örneğin Ta Prohm Tapınağı’nda ana yapı kralın annesini ve şefkatini, merhametini temsil ediyor. Ana yapının sağında ve solunda Uydu Tapınak dediğimiz iki küçük tapınak daha yer alıyor.
Avlunun önündeki boş alan da dans alanı Khmer’in efsanevi Apsara Dansçıları için özel bir alan. Özel günlerde Apsara Dansçıları burada dans ederlermiş.
Apsara, Budist ve Hindu Mitolojilerinde suda veya bulutlarda yaşadığına inanılan dişi perilere verilen isim. Apsara dansçılarının amacı da konukları eğlendirmek değil, bir takım ritüelleri yeniden canlandırmak.. Tapınakların bu avluya bakan yüzlerinde Apsara Dansçıları’nın rölyefleri (figürleri diyelim) bulunuyor.Tapınak’ta bu gösteriler yapılmıyor
20.yüzyılda restoran ve güçlendirme çalışmaları yapılırken yapıların etrafından rahatça ve yapıya zarar vermeden dolaşabilmemiz için ahşap platformlar eklenmiş.
Şehrin etrafı yaklaşık 3,5 kilometrelik surlarla çevrili. Surların dışında da yine şehrin etrafında tam tur dönen hendekler var.
Yapımında Mısır piramitlerinden daha fazla taş kullanılmış olan Angkor Wat, her bir taşındaki taş işçiliğiyle de dikkat çekiyor. Duvarlara işlenmiş rölyefler, simetrik işlemeler, lotus çiçeği formuna benzetilmiş olan kuleleri ile tam bir sanat eseri.
Angkor Wat gerçekten çok büyük, bu yüzden bir günde gezmek imkânsız. O yüzden bir seçim yapmak gerekiyor. Bilet alırken size verilen haritalarla görmek istediğiniz yapıları işaretleyerek gezebiliyorsunuz.  Akşama dek sürecek turumuz .

Angkor Wat, Ta Prohm, Angkor Thom ve Bayon Temple tapınaklarını geziyoruz.Vaktiniz kalırsa Angkot Thom’a yakın Vishnu ve Shiva Tapınakları da görülebilir. Bu ana yapılar arasında geçişler yaparken ormanın içinde büyük küçük birçok tapınak daha görme imkanımız olacak zaten.
Tuktukumuza donuyoruz.Yolda tuvalet molası veriyor şoforumuz, ben temiz mi şüphesiyle gitmiyorum, eşimin onerisiyle gidiyorum ve çok şaşırıyorum.Çunku boyle kalabalık turist olan yerde, ücretsiz ve aşırı temiz.Kagit, sıvı sabunu sormayın bile, tüm tuvaletlerde var.Turkiyemdeki umumi tuvaletleri düşününce utanıyorum.
Bu kocaman arkeolojik alanın merkezi Angkor Thom şehri. Büyük şehir olarak biliniyor ve kocaman bir Budist tapınağı.Şehrin kapısından girerken geçeceğiniz köprü, köprünün üstündeki heykeller, şehri çevreleyen duvarlar var. Kapılara giden yollarda kocaman bir yılan (naga) taşıyan Devas (Hindu mitolojisindeki kutsal varlıklar) ve  Asuras (Hindu mitolojisindeki devas ile savaşan varlıklar) heykelleri ile “The Churning of the Ocean of Milk” olarak adlandırılan bir Hindu efsanesi tasvir edilmiş. Hikaye, okyanusun ölümsüzlük özünü çıkarmak için Devas ve Asuras tarafından çalkalandığını anlatıyormuş.Veee şehrin ortasında yer alan Bayon Tapınağı ile muhteşem bir esere ulaşıyoruz.. Şehir duvarlarının ortasında yer alan Bayon Tapınağı , kulelerinde yer alan insan yüzleri ile ünlü. İnsan yüzü derken taşlara oyulmuş devasa gülen yüzlerden bahsediyorum. 216 tane gülümseyen devasa yüz size bakıyor ve hepsi birbirinden güzel.Tapınağın dışında yer alan 11.000 taş kabartma halkın, kraliyet ailesinin, rütbeli insanların yaşamlarını betimliyor. Etrafında hendek ve duvarlar olan Bayon Tapınağının, beş tane kapısı bulunuyor. Tapınağın Zafer Kapısına her iki tarafında heykeller olan bir köprü üzerinden ulaşıyorsunuz. Köprünün bir tarafındaki heykeller iyiliği temsilen sevimli, diğer taraftakiler kötülüğü temsilen somurtkan olarak şekillendirilmiş. 
Ta Prohom: Onu Angelina Jolie’nin oynağını Tomb Rider filminden tanıyoruz.
12. yüzyılda Kral Jayavarman VII tarafından annesi için; önceden Vishnu ve Shiva’ya adanan Hindu tapınaklarının aksine Budist tapınağı olarak yapılmış.
Ta Prohm Tapınağı’nda yapıyı resmen ele geçirmiş ağaçlarla belirgin. Duvarları, heykelleri ve hatta kubbeleri yutmuşlar. Bu ağaç Spung Ağacı.Kolonize edici ağaçlar diye geçiyor, topraga ihtiyaç duymuyormuş.Bazı yerlerde yapıyı korumak için kesmişler.
Ta Prohm tapınağını kalıntıları arasında dolanırken ne kadar muhteşem bir doğanın parçası olduğunu hissediyor insan.Hatta devler ulkesindeyim.

Angkor Wat çok büyük bir kompleks. Yürüyerek gezemezsiniz. Bir araca ihtiyacınız var. Günlük olarak  tuktuk kiraladik.Belirli noktalarda bizi bırakıp, yine belirli noktalardan aldi.Soguk sularımız her gelisimizde hazırdı.Biz de içecek ve meyve aldık yanımıza.Tapınaklarda bilet kontrolü yapılıyor, bizim e_biletti, tel dan gösteriyoruz barkodunu okutuyorlar, geçiyoruz.Tuktuk soforunuz de küçük bilgiler veriyor.
Şehrin etrafı yaklaşık 3,5 kilometrelik surlarla çevrili. Surların dışında da yine şehrin etrafında tam tur dönen hendekler var.Be hendekler bazı yerlerde suyla dolu hala.
Angkor Wat Tapınağı, Khmer medeniyetinin altın çağında (9– 14. yy) ileri seviye mimari bilgisi kullanılarak inşa edilmiş.
Tek kelimeyle muhteşem ve gerçek bir zaman yolculuğu.
#
11kasim sabah şehir turu: 1.Ang check preah tapınağı ile başlayacağız .Önce, Herritage walk AVM ye uğruyoruz.
Yuruyus ile  tapınağına geldik.Muthis, oymalı kiremit renginde bir kapıdan giriliyor.Bahçe duvarları üzerinde duvar boyunca buda kabartmaları var.iceri girince bir müzikle birlikte, giriş kapısına benzeyen birkaç yapı ile karsilasiyoruz.Çok görkemli, çok temiz ve bakımlı bir tapinak.Bizimle birlikte 2 tuktuk içinde on kadar tutucu giysili yaşça küçük budistle içeri giriyor, bahçe kocaman.Muzige ilerliyoruz.Yukari çıkan merdivende terlikler çıkartılmış, bildiğimizden biz de ayakkabıları çıkarıp yukarı çıkıyoruz.Balkon gibi bir alanda yere oturmuş, duyduğumuz  müziği yapanlar var.Salon çok büyük,kilimler,halılar yayilmiş.Ortada Budha heykeli yanında bir sürü görkemli obje, vazolarda lotuslar.Bir sürü de altın renkli tablo şeklinde paravan yanlara dizilmiş.Budha nin başında aura gibi ışıklar dönüyor.Buranin güzel bir enerjisi var.Bahcede konik süslü irili ufaklı yapılar var, burası mezarlık, öyle süslü ki bu konik yapılar.Bir benzer kiremit binanın onu botanik bahçesi gibi.Burayı gezmek bonus oldu, çok değişik bitkiler, renkli yapraklar var.
7eleven da mola kahve eşliğinde tatlı çörek ve Hunted parfüm man güzeldi.
2.tapınağımız,Wat boo ;buyukçe bahçeli ve havuzlu bir tapınak.Bir binadan tekrarladiklari ezgi duyuluyor.Burada da bir bölümünde restorasyon var.Sehirde de küçük sunaklara meyve suyu, meyve bırakıyor insanlar; hem bereket olsun hem ihtiyacı olan alsın diye.
3. tapınağımız,Wat Damnak , merdivenlerden yine büyük bir salon, Budha ve ibadet alanı.
"Sağlık en büyük armağan, doyum en büyük zenginlik, sadakat en iyi ilişkidir "Budha
Yine yürüyerek 4.tapınağımız, Preah Promrohat Pagoda ya geliyoruz, nehir kenarında güzel bir manzara var biraz oturuyoruz önce .Sonra tapınağa giriyoruz.Bir bey bizimle ilgileniyor, şapkanın kenarındaki çiçekleri övüyor .Ben 2. Tapınağın bahcesinde düşen çiçekleri ilistirmistim.Hatta bu çiçekler bizde kelebek tokalarda çok yaygın kullanılıyor.Sonra sapkalarimizi cikarmamizi rica ederek tapınağa büyür ediyor .Yine ayakkabılar çıkıyor, karşıda büyük görkemli bir Budha ve çevresi altın renklerle bezeli, mumlar, tütsüler yanıyor.Demet demet cicekler, süslenmiş meyveler sunuyorlar Budha ya.Hemen arkasında biraz çukur bir alana da yatan Budha heykeli koymuşlar, oldukça büyüktü.Onun da arkasında değişik gonglar ve kocaman davullar var, minik dokunuşlarla deneyebiliyoruz.Ve bahçeye açılıyor.Kocaman vazoda lotus çiçekleri açmış, küçük vazolarda tomurcuk ben severek dokununca aynı bey yanımıza gelip bizi fotoğraf çekmek istiyor.Kucuk bir sohbet sonrası, tuktuk soforuymus, şehri tür attırabilir, otelinize bırakabilirim teklifini kabul ediyoruz,2$.Tuk tük gelin arabasu gibi beyaz fırfırlı kılıflar takılmış, relax/relax , is it very good? Diye sordu durdu.Motor da Harley Davidson gibiydi.Boylesini ilk gorduk.Beni ipek ve suzenilerin olduğu çarşıya götürmesini istiyorum ve dolaşıyorum, Hintli mağaza sahipleri var.Burada da Hintli çok.Cok güzel giysi ve dekorasyon ürünleri var, tabii ki gereksiz pahalı.Buyuk bir markete götürüyor ve alış veriş ediyoruz, meyveler harika( taze meyveleri bütün alabileceğiniz gibi, dilimleyip hazırlamışlar, farklı çeşitlerden paketlemisler hepsi harika, geze geze otelimize geliyoruz . Burada da motor kullanımı çok yaygın: çocuklar bile okula motorla gidiyor.Trafik bundan yoğun özellikle motorlar, sonra tuktuklar, bisiklet ve araclar.Sehir merkezinde birkaç yer dışında trafik lambası yok.Buna rağmen trafik çok rahat akıyor, saygılı ve kurallara uyuyor, birbirlerini her zaman bekliyorlar.Tek bir korna, bağırış, küfür yok.Kadınlar çocuklar kucaklarında motor kullanıyor.Suç oranı da fazla değil, eczaneler, kuyumcular da bile çoğunda bir kişi var, hatta ecz.ler gece açıktı ve tek bayan gördüm.Kadinlar sokaklarda rahatca dolaşıyor.Turistler de öyle, giysisi açıkmış sorun yok,dönüp bakmiyorlar bile.Ahh Türkiyem ahhh!Fakirler evet ama tabiki zenginler yine var.Yavas sesle sakın konuşuyorlar, tartıştıklarını vücut dillerini kullanıyorlarsa anliyorsunuz.
Çamasir yikanan mekanlar çok fazla.Camasirlarini önce askilara sonra ipe veya metal çubuk bir yere asıp kurutuyorlar Asya'da böyle sanırım,yer tutmuyor, çabuk düzgün kuruyor.Ben de tişörtleri gömlekleri böyle asıyorum, onlar herşeyi böyle asıyor.
Sokak yemek kulturu de çok.Öyle çok arabalı satıcı var ki, yerleri beli biraradalar, oturacak masa sandalye koymuşlar, herkes sectiginden yiyebiliyor.Hazirlayişıni izledik, temiz gorunuyor.Sadece bulaşıklar da orada yıkanıyor gördüğüm kadariyla.Fakiri de zengini de dışarda yemekten ödün vermiyor.Siem Reap de barbekü de yaygın; üzerinde kaynayan İki  sosla (aci-normal) birlikte barbekuyu yakıyorlar, pişmiş ve çiğ sebze, meyve, et, deniz ürünü, pirinç,patates, lazanya, börek sınırsız seciyorsunuz.Tereyagi veriyorlar, barbekü pisiriyorsunuz.Kaynayan soslara da çiğ sebzeleri, bazan da deniz ürünlerini atıyorlar.
Yarın sabah bizi Anghor Havaalanına taxi götürecek, yolculuk Danang' a, yani Vietnam a geçiyoruz .Şimdi dinlence zamanı.
10.30 da taximiz bizi alıyor, bir saat sürecek 26$, otobüsle 2saat, ücreti taxiye yakın.. uçağımız 13.40 _Yolda pirinç tarlaları, öyle sulak ki, tarlalarda çalışanlar, yüklenen kamyonlar, bol palmiyeli alanlar, yeşillik her yer ,köyler...
Uçuyoruz, by Anghor, nameste..Veeeee Vietnam,Danang'dayiz.Bir taxi ile otelimize yerleşiyor ve dışarı çıkıyoruz.Otelimizin anahtarı şifreli bir kutudaydi.Merkeze yakın caddelerde güzel binalar, oteller, restoranlar var oldukça renkli.İstanbul Kebap da çok yakın, eee döneri de özledim hani.Sahibi ile sohbetten sonra yemeklerimiz geliyor, ortam büyük ve nezih,porsiyonlar da öyle.Ve demleme çay ikram ediyorlar.Sonrasinda denize doğru yürüyoruz.Cok büyük, ard arda dalga silsilesi, sanırım deniz çekilmiş, görsel bir şölen oldu._

.





15 Şubat 2024

FİLİPİNLER GÜNCESİ , 24 0CAK-13 SUBAT 2024


  Filipinler sevdamız; eşimin yaptığı araştırmalarla şekillenince, biletlerimizi ve rezervasyonlarımızı yaz ayından yaparak kendimizi özlemli bekleyişe bıraktık. O arada da  gezinin ayrıntılarını oluşturup , Filipinler hakkında bilgilenmeye çalıştık.

Nereden nereye rotamızı çizeceğiz, nerelerde kaç gün kalacağız araştırmamızı kesinleştirince: Öncelikle uçuş biletlerimizi ayarladık. Sonra da bookingcom dan otel rezervasyonlarımızı yaptık. Destinasyon, konum,  odada neler arıyoruz , fotoğraflardan inceleme,daha önce kalanların yorumlarını okuma, ödemeler, otellerle mesajlaşma şeklindeki araştırmalar bir hayli zaman alıyor.Ve o gün geldi:      "Şu telaşlarım bir bitse diyorum       Belki uzaklara giderim       Çoktandır gitmek istediğim yollar var''  Ahmet Arif'ten  dizelerle yola çıktık...      Biraz Filipinlerden söz edeyim:Bir Güneydoğu Asya ülkesi olan Filipinler Cumhuriyeti, Çin ve Tayvan’ın güneyinde, Vietnam ve Malezya’nın doğusunda, Endonezya’nın ise hafif kuzeydoğusunda bulunuyor.Filipinler nüfusu 100 milyondan fazla ve özellikle İspanyol kültürünün hakim olduğu bir ülke.Özellikle İspanyol Sömürgeciliğinin ve sonrasında verilen zafer dolu mücadelelerin etkileri hala devam etsede, ülkede çok farklı milletten insanlar yaşamlarına devam ediyorlar.Önceden İspanyolların sömürgesi olan ülke (Sonrasında Amerikalılar tarafından 20 milyon dolara satın alınmış), Cumhuriyeti 1946’da ilan etmiş. Ülkede okur yazar oranı %90′ ın üzerinde.Filipinler dili olarak; resmi dil Filipince ama herkes oldukça iyi İngilizce konuşmakta. Ülkenin ismi ise, İspanyol Kralı 2. Filip’ten geliyor. Filipinlerin % 81 Katolik, % 6 sı ise İslam.7000’den fazla adası (Flipinli Güzeller) bulunan Filipinler’in başkenti Manila. Ülkenin toplam kıyı uzunluğu 36,289 km ki bu da ülkeyi, dünyanın en uzun kıyı uzunluğuna sahip 5. ülkesi yapmakta.Filipinler Para Birimi peso (1 dolar 45 peso civarında. Türk parasının değerli olduğu ülkeler arasında.). Kişi başı yılık gelir 3000 dolar seviyesinde. Bu yüzden, Filipinler’de sosyal hayat hiçte öyle iç açıcı değil.Bu  adacıklar ülkesinin tarihi milattan 50.000 sene öncesine dek uzansa da, bilinen tarihi Macellan ile 1521’de başlıyor.    Tam olarak 7107 ada ve sadece 880 tanesinde yerleşim varTam anlamıyla özgürlüklerine, uzun mücadelelerden sonra 1987 yılında kavuşuyorlar ve ancak....Yaşadıkları doğa felaketlerine rağmen, doğaları muhteşemliğini koruyor.Yönetim birimlerine göre Filipin adaları, 3 ada grubuna ayrılmış. Bunlar: Luzon, Visayas ve Mindanao.Yanlız bunları ana adalar olarak düşünün. Bu 3 ana bölgenin altında ise ; neredeyse 1.500 belediyenin olduğu, 81 il bulunuyor...     Bu gün günlerden Filipin, 24ocak 2024 çarşamba günü yollara dusuyoruz:İst.a uçağımız 15de.yolculugumuz 11.30 da başladı bu yüzden.sabiha Gökçen e uçuyoruz, 4sa.sonra katar aktarmali Filipinler uçağına binecegiz.q hiçatar havayolları.Jatar a ucusumuz 3saat sürdü, güzel bir yemek yedik.arada 4saat Doha Havaalaninda aktarmayı bekliyoruz. Havaalani tam uluslaraarasi transfer merkezi, çok büyük, çok güzel, içinde 6ve 4kisilik taşıyıcı araçlar çok sık kullanılıyor Muhteşem bir botanik bahçesi var.kapimiza 25dak da yürüyoruz.ucagimiz çok geniş , ortada da oturma yerleri var, yani 3erden 9koltuklu.Servis harikaydı.5saatlik saat farkı, aktarmayl a 22_23 da.ucuyoruz.CEBU adasindayız ,"salamanat philippines"(merhaba Filipinler)şehir olarak Mactan_Lapulapu, saat 18.00, otelimize gidiyoruz.300 peso taxi.simkart işlemimiz için kısa süreliğine çarşısına gidip geliyoruz, sonra dinlence.Sabah uçağımız 11.45 de BOROCAYa.Caticlan havaalanından BORocay a gemiyle gecicez.bu kez Uber benzeri taxi kullanıyoruz, sadece 100 peso.Şehir içi ulaşım için taksiler ucuz, oazarlık yapmak gerekiyor. Ama yerel halkla kaynaşmak için ve gerçekten zevkli, jeepney olarak bilinen araçları, rickshaw olarak bilinen bisikletleri yada 3 tekerli bildiğiniz yanı yolcu alan motorlara benzeyen araçları Tricycles da kullanabilirsiniz. Bunlar taksiye göre çok daha ucuz.İnternet paketini smart aldık, sim kartınızı  ve tüm işlemlerinizi yapiyorlar, havaalanındaki ni tercih edin.Cebu'dan Caticlan havaalanı sonrasıBOROCAY adası(Malay/Aclan ) Cagban iskelesine dek tricycles ve tekne, vergiler 880peso tuttu.İskeleden Cagban ve Manoc plajlarini gördük, denizde kaya oluşumları; burası station3.Borocay 3 bölgeden oluşuyor.Cagban İskelesinden yine 3tekerli daha büyük bir araç ile otelimiz Seabird'e geldik.Coconat ağaçları, starliceler, crocodiller, yukalar gibi tropikal bir bahceye açılan rahat bir mekanımız var .öyle ki bahçe sadece bizim, balkonu kullanışlı. Burası station 1 ve 2 arasında.White beach in hemen yanı, aramızda sadece  bir bina var.White beach 7km burada güneş batısı da bir başka, bir anda nasıl kalabalık oldu.Bu bir ritüel, sessiz bir zil caliyor sanki herkes herşeyi bırakıp kumsala doluyor, fotoğraf çekimleri, seyir, denize girenlere şölen,her akşam aynı sevinçle turistler hep kıyıda .Giden bir güne daha Filipinler'den el sallamak...Gölgeler, ışık oyunları, yelkenliler,palmiyeler hepsi bir olup onları izleyişimize, duyumsayışımıza teşekkür ediyor gibi.Şimdi yemek zamanı, kalamarlarımızı seçip, masamıza kuruluyoruz🥰Domuzları bütün kızartmışlar, vitrinlerde kesip servis yapıyorlar.Pirinç de çok tüketiliyor.Pirinç hayattır dedi Sarımsaklı, sade ve sarı olanı var, o neli bilmiyorum.Özel tenceresinde pişmiş bekliyor, bir konik kase ölçüp veriyorlar.Fast food satan yerlerde minik kaselerde paketli hazır bekliyor.Tropik meyveler her yerde satılıyor; marketler, yerel manavlar, evlerin önünde.Adalarda poşet, tek kullanımlık plastikler yasak, alışverişlerde kağıt poşet var.Çok nadir poşet veren gördük o da kırsaldaydı.   Ertesi gün,27.01.2024 kahvaltımız 3secenekliydi.iki farklı seçim yapıp ikisinden de tatmış olduk...Sonrasinda:Hemen cadde tarafından kısa bir yuruyusle Bulabog beach te bulduk kendimizi.Rüzgarlı, rüzgar surfculeri yoğunlukta..Bir yağmur bastırdı ilkinde bir mekana girdik, ikinci de baktık ki sadece denizden karaya yağıyor, palmiyelerin arkasina sığınmak yetti 😍.Hemen yani Lagutan plajında denizdeki kaya olusumlari çok keyifli,  mantar gibiler , deniz alt kısımlarını oymuş, bazılarının üstü yemyesil ağaçlı..Sonra deniz kum güneş ve mango zamani.White beach e dönüyoruz, ilginç hemen karşısı zaten, nerdeyse iki cadde arasında gibi ama burda yağmur yok.Deniz soğuk, oldukça sığ ama denizin hareketini görebildiğimiz o güzel beyaz kumda yürümek çok hoş.Deniz araya kum yigmis, golcukler sonrası deniz, yansımalar da bir başka güzel, özellikle gün batımında.Ve adayı diğer ucuna yürüme zamanı:Station 1e doğru White beach boyunca yürüyoruz, ilerde gezi tekneleri kıyıda öyle çoklar ki, bir kısmı da denizde.Bazilari çok kişi alan; yanları bambu çubuklarla kanatlı gibi dengeyi sağlayan yelkenliler, bazıları da dar ve uzun, az kişi ile denize açılıyor.Adanin ucuna doğru taştan bir burun var yanında da yürüyüş yolu kıyıdan biraz yükselerek devam ediyor çok keyifli.Bir yerde yol bitti diye geri dönerken bir polise rastlıyoruz, bitmedi yürümek isterseniz deyince, ona takılıp, adeta gizli bir geçitten, yine kayalar merdivenler sonrası  başka bir plaja, Punta beach'e eristik. Burada çok az kişi vardı.Sirasiyla Dinivid beach ve Balinghai beach 'i görmüş olduk. Yerel halkla konuşunca, yeni yerler görmek icin arkadan geçen yollaiç kısma geçip geri dönmeye karar verdik.İyi ki öyle yapmışız:Dogal bir ortamda bulduk kendimizi, muz ağaçları, tropikal bitkiler...derken bir mahalle, tenekelerle kapatılmış pencereli küçücük oda diyeceğim evler.halk fakir, bir o kadar güler yüzlü, saygılı.Her karşılaştığımız kişi ya gülümsüyor ya merhaba diyor.Bebekler sürekli el sallıyor😊Bir basket maçı yapılıyor mahallede, anons, müzik, insanlar biraz daha özenip giyinmiş, hareketli.Otelimizde çalışan delikanlılar ve hoş kizlar; bu metruk evlerden mi hazirlanip çıkıyorlar?Karanlık, daracik, ıslak duran teneke yada kontrapilaklarla oluşturulmuş barakamsı evler.Hic birinde cam yok.Camasirlar bir avuç alanda herbiri elbise askısına asılıp istiflenmiş, böyle kuruyacaklar..Caddeye inince biraz daha yürüyoruz ama nerdeyse 2.8 km daha var, biz de bir tricyle a atlıyor, çevrenin keyfini çıkarıyoruz.Akşam d'mall bölgesinde ki burası da otelimizin yan tarafında sahille cadde arasında, sokaklarca mağaza/ restoran/ cafe/var cenneti , bütün tavuk ziyafeti çekiyoruz kendimize.Gece aralıklarla bir yağmur bastiriyor, bakıyorum bitince her seferinde yağmamış gibiKahvaltıdan da söz edeyim.otelimizde 4 seçenek var 1Western:kızarmış ekmek, yağ,reçel, domuz jambon 2 Filipinler: pilav,et veya balık,sebze 3wafle veya puncake, jambon, reçel,yağ 4omlet: peynir&mantarlı,ıspanaklı&peynirli veya jambonlu&peynirli yanında portakal suyu veya kahve...Borocay da 3.gunumuz ..Hava 26 derecelerde, hiç terletmedi, sahil daha sıcak olsa  da boğucu değil ,oysa otele doğru bir bina geçiyorsun , ama daha serin.odamiz klimalı ama çalıştırmadık bile, serin ayrıca yazı da özlemişiz😍Sabahları omuzları üstünde bir çubuğun iki yanında asılı kovalar, elinde kağıt bardaklarla yogurttttt diye bağıran satıcılar geçiyor, ilgiyle izliyorum, hiç gözgöze gelmeye gelmiyor,hemen ister misiniz diyorlar.Sahilde öyle çok iplerle saç ören kadın varki, aynı tişortlerden gitmişler hepsinin arkasında saç örgü yazıyor, model gösterip işe koyuluyorlar, nerdeyse tüm turistlerin saçı simli iplerle örülü.Masaj salonlarını unutmamalı, formalı kadın ve erkekler ellerinde kartları hemen masaja çağırıyorlar.Burada restoranlar da öyle, hemen menülerini göstermeye davet ediyorlar.Bugün de deniz soğuk.Güneş bulutlar arasında  ama bu manzarayı daha güzel yapıyor.Ve ara sıra çiseleyen yağmur sürprizi😇palmiyelerin ahenkle dallanisi, bulutlar ve rüzgarin sesi...        Dünyanın en büyük yeraltı ırmağı, yağmur ormanları, volkanik coğrafyası ve turkuaz suların renklendirdiği muhteşem doğalarıyla gurur duyuyorlar. Duyulmayacak gibi de değil zaten.Filipinler’de yerel dokunun hala korunuyor olması ve ülkenin renkli kültürü her türden turisti çeken en büyük güzellikleri.     29 ocak2024, otelimizde kahvaltıdan sonra Caticlan havaaalanindayız, uçağımız 13.00de.Cebu aktarmalı Coron a uçuyoruz.simdiye dek 6 uçuş yaptık.10 dak geç kalktı uçağımız ve  kendi aktarmalarini ucuucuna kaçırdılar.bizi mitsubishi suve ile aktardılar.Evlilik yıldönümümuzü bir sürprizle Cebu Savoy Otel de kutluyoruz.Manzara, sahil, buradaki barları harika.Otel de çok güzel, salonları her köşede ayrı seyir .Akşam yemeği ve sabah açık büfe kahvaltı da doyumsuzdu.   30.01.2024, Sabah bizi almaya shutle geldi.ucagimiz 10.55de...Busuanga Adasına.Uçak ile adalar görsel bir şölen sunuyor.Gezeceğimiz Busuanga Adası ve, El nido ile Puerto Prince sehirleri PALAWAN diye geçiyorBusuanga Adası şehir merkezi Coron Town .Uçaktan inince kalacağımız yere olan ulaşım işimizi hallettik, uzunca manzaralı yeşiller arası bir yoldu. Elias's guest hause' tayiz .çok rahat ettigimiz bir odaydi, herşey bembeyaz.Odanin önünde, zaten yanyana 3odayiz.Herkesin ayrı iki sandalye, küçük masa ve kurutma askısı var.Sicak soğuk su,kahve, çay ücretsiz.Sharon çok misafirperver, turları almamıza da yardımcı oluyor ve bizi gezdirmesi  bir tricycle kiraliyoruz.Coron şehir merkezinin en güzel yeri, gün batımını da izlediğimiz  Mount Tapyas (Tapyas Tepesi).Tricycle  merdivenlerde bırakıyor, yaklaşık 700 merdiven.. Yorucu hem de çok, ama tepedeki manzaraya diyecek yok.Coron şehri, çevre adalar ve gün batımı 💜en tepeye de  haç yapmislar ve Coron yazıyor, oldukça büyük.Şehir merkezine yarım saat uzaklıktakl tuzlu kaplıca ise Maquinit Hot Springs. Giderken yarısı tali yol seklindeydi bir hayli zipladik.Ama halkın arasından, evler, bakkallar derken yol bitiverdi.29 derece havada sıcak sulara girmek 🙂 çok güzel.Havuz gibi duzenlemisler selaleler akıyor, dibi kum, zaten ayağa kalkinca ancak beli geçiyor.hemen yanından okyanusa açılıyor.bsmbulardan yol yapmışlar okyanus kenarina çıkıyor, arada da kökü dışarda büyüyen ağaçlar ve sızan güneşin yarattığı ışık oyunları.Tricacle sürücüsü Brayan'a 700peso ödüyoruz,50 peso da bahşiş verdik.15 yaşında var mı derken, 21 yaşındaymış.Minyon olduklarından çok küçük gösteriyorlar.Kucaklarında bir çocuk,  aaa bu anne mi diyorsun.Filipinlerde trafik ışığı, sinyal yok.Bu motorsiklet, tricycle, jeepney kalabalığında karışmıyor hicbirsey ve kavga küfür yok😊Bu fakir ülkede, az gelirli insanlarda saygı ön planda.Bizler nasıl yitirdik !!!Akşam yemeği Big Mamas'da, kalamar ve biftek.Hiç bir öğünde bıçak getirmiyorlar.Kaşık ve çatal var servislerde.    31.01.2024: Tur satın alıyoruz: Tur biletlerini sabaha bırakmayın. Aksi takdirde yer bulamayabilirsiniz.Siz, satın alacağınız turda bu adaların isimlerinin olduğuna dikkat ederek turları almalısınız.En güzel noktalar şunlar ; Kayangan Gölü, Baraccuda Gölü, Twin Lake,Banol Beach., reef garden 10_29 kişilik tekneler,sabah 9da başlıyor,650peso, yemekli. Biz ultimate paket, JR19 adlı turu seçtik, daha kapsamliydi.18 kişiydik ve çok rahattı .Fıkra gibiydik italyan fransiz,asyalılar ve biz ... Coron Ultımate Tour'u satın alıyoruz.Tur rehberimiz Gin; röfleli sacları, takıları,esprileri, anlatımları sürekli konuştu. Karayip Korsanlarındaki Jhony Deep'e benziyorBizi serbest bıraktığı yerlerde Gingal bell şarkısını çalıcam deyince adı öyle kaldı, epey güldük.Sonra anladık ki tur da onun.Ayrica 3 kişi daha var teknede, tayfa,kaptan.Her yerde inci satanlar, ellerinde bir kutu denizde de buldular bizleri.Kayaklaela gelmişler.Yerden bitiyorlar sanki.Coron dan yola çıktık, yeşil tepe kümeleri, bazen kahverengi kümeler, adacıklar geçtik.[Resim 421.jpg]Burada kayak diyorlar kayığa, yani( bizde )kano kiraladık.Lagunlari onunla dolaşmak güzel oldu. Twin Lagon doyumsuzdu.Tur tekneleri demir atınca, kayaklara bindik, küreklere asıldık.Burada insanlar çok saygılı,demirlerken tur tekneleri birbirine yer veriyor, açıyor.Can yeleği zorunlu, ancak plajlarda ve mercanlarda dalmamiz için çıkarabiliriz, onu rehber belirliyor.Lagun dev kayalarla çevrili, üzerinde tropikal bitkiler denize gölgeler, yansımalar sağlıyor.Kayalar dibe doğru muhteşem bir gorkemde ilerliyor, dalıyorum ucu bucağı yok gibi.kayalarin kenarları yükselip,sığlıklar da oluşturmuş, buralarda da pek çok yaşama ev sahipliği yapıyor.Bilinmezin ürpertisi, küçük bir korku ;yüzüyorum, dalıyorum.Başımizi eğerek bir kaya arasından geçtiğimiz bu lagün değişik turkuaz anılar bıraktı.Kayangan gölüne geldik.Bambulardan yapılmış iki kişi yanyana yürünecek bir yol iskele. Teknemiz demirledi, iniyor, girişte isim uyruk yazıyor, merdivenleri adımlıyoruz.350 basamak ile çıkılış/inişli  Kayangan Gölünü yukardan görüyoruz, önce foto, sonra yüzüş.Yeşil,  mavi, turkuazın güzelliği, güneşin aralardan parlayışı suya inen ağaçlar, yukalar..Güneşin dibe vurduğu yerlerde su lacivertse, daldığınızda size yol gösterir gibi dipte tek bir noktaya binlerce ışık şeklinde vuruyor.Çağırıyor gibi hem harika diyor, hem korkuyorum içteniçe.uzun incecik balıklar var, burunları öyle uzun ki yaklaşınca insan ürküyor.çok tükürüyorlrSkeleton Wreck  yüzme molası.Plaj yine beyaz kumlu, deniz güzel, 50m sonrasına yüzmekse yasak.Dip yine  şölen.Çizgili pijama gibi olan balıklarla yüzüyorum, bir de çipura gibi enliler var pek kaçmıyorlar aralarına dalıp yüzüyorumTekneye çıkıyoruz ortadaki uzun masa donatılmış ve yiyecekler süslenmiş.Kocaman balık, Jumbo karides, pilav, malzemeli spagetti, haşlanmış sebzeler, salatalık dilimleri, kızartılmış tavuk ve domuz eti, muz ve karpuz , soya ve balık sosu, kola var. Yemek sonunda artanlar vardı, güzel hazırlanmışlar.Barracuda Lake e dümen kırdık.Manzaralar, yeşil ve deniz harika.Tahta iskeleye demirledik, bu kez tekneden tekneye iskeleye çıktık.Yine 50 basamak çık, elli in şeklinde ki bu kez basamaklar çakma ve aralıklı ahşap, üzerlerine lastiklerden parça keserek kaymamasini sağlamışlarsa da, mayolardan ayakkabılardan ıslanmış, aralıklardan ayağın kayma olasılığı var.Merdiven sonunda dar ahşap bir iskelenin iki tarafına merdiven koymuşlar, ister buradan ister atlayarak göle giriliyor.Çevremiz  kocaman kayalar kayalıklarda bitkiler, yine güzel bir su..Dip köyü birşey görülmüyor,ama kayalık kenarlarda kayalar dibe uzanıyor,onlar seyrediliyor.Ama yüzme keyfi güzel burada.En son Reef Garden a geldik. Demirledik dışardan dipte görünen bişiler var derken; bir girdik ki aşağısı görsel şölen; çeşit çeşit coral, (mercanlar), ucunda mavi lila çiçekli oluşumlar, şemsiye gibi, mantar ,lahana gibi olanlar, çiçeğe, deniz yıldızına benzeyenler, sarı orkideyi andıranlar çok guzeldi.İsimlerini bilmediğimden benzetmelerle seyrettim, öyle anlatıyorum.Ve renkli balıklar; fosforlu sarı ve yeşille başlayıp siyah çizgili olanlar, turkuaz tonlarını taşıyanlar şefaf gibi olanlarla çok renkliydi.Balik carptiDönüyoruz, tur bizi aldığı gibi otelimize bırakıyorAkşam  eşimin arastirmasiyla güzel bir yemek yiyoruz.Inday Barbeque...     01.02.2024 perşembe, ver elini Elnido...Filipinler deyince bu adayı duymayan yoktur sanıyorum. Sabah kahvaltı sonrası,Sharon ile vedalaşıp havaalanına transfer edildik.Airswift hava yolları gereken kontrolleri yaptı, yakamiza birer etiket yapıştırdı, uçağımızı bekliyoruz.Havaalanını 3dev pervane tavandan serinletiyor.Elnido havaalanında bizi Bill Inn otel karşılayıp,transfer etti.Karşılayan kişi duymuyor ve konuşamıyor, gulen yüzüyle işaret etti, sohbet edemedik.Otelimiz çok güzel, katlı, 3.kattayiz, katlarda 4 oda var, karşımızda lagunların kayalarından var ve sahil hemen yanda.Sahile inip, çevreyi dolaşıyoruz.Sahile çıkan bikaç cadde ve onu kesen sokaklar, hemen öğreniyoruz.Tam turistik bir sahil kasabası. Barlar,restoranlar, giysiler, dükkanlarda, her şehir gibi ve yüzüş için gerekli herşey satılıyor.Bir tricyle ile Corog Corong plajına iniyoruz.Kıyıda tekneler, uzaklarda kayalar, mavi dağlar ve önümüze geldikçe sığlaşan deniz.. Kıyıda tropikal ağaçlar ve güzel yemek içmek  mekanları.Öneri ve yorumlarla Bella Vita yı seçiyoruz, zamanlamamız çok iyi çünkü az sonra masalara rezervasyon kartları konmaya başladı.Kalabalık olacak.Ahşap takımlarda turkuaz yastıklar , bambu örgü ışıklandırma ve dekoruyla kumsalda bir mekan.Samimi, hoşsohbet çalışanlar.Güzel, spesiyal bir pizza yiyip, Marsilyas kokteyllerimizi yudumluyoruz,garsonumuz Nikon makinesiyle fotoğrafımızı çekiyor, hem bize veriyor, hem de sayfalarına koyacak.Bu seyir ne güzel geldi.İnsanlar aralıklı olarak teknelerden iniyor, deniz oldukça çekilmiş bu yüzden tekne yanaşamıyor denize inip, kıyıya yürüyorlar. Ben de şortuma kadar gelen yerine dek yürüyorum, ilk kez kumsalda küçük minare midyeler görüyorum.Yine küçük büyük saticilar geziyor, ellerinde örülmüş deniz kabuklarından kolye, bileklik satıyorlar.Burada yerel halkın durumu daha iyi.turistik olması nedeniyle öyle sanırım.Yarın ve pazar günü için tur alıyoruz.Tur A ve Tur C  seçmeniz gereken turlar, biz de öyle yaptık.Her yerde seyyar satıcılar var: ıslanmaz çanta, cep tel.kılıfı, şapka satıyorlar.İnci ve midye takı satanları söylemiştim değil mi😊Turları internetten almayın, şehre geldiğinizde alın 15o peso daha ucuz.     02.02.2024otel kahvaltımız sonrası 08.45 de tur C ye gidiyoruz.Turlarda bir kez bir vergiödüyoruz, (enviromental)200peso, hepsi için  geçerli oluyor;makbuzunu istiyoruz. Teknemiz Winter Spring, yanda denge kanatlílardanOtelde tura yazılmíşdık, otelden alınıp,yürüyerek sahile indik.Tekne yanaşamadığından  belimize kadar ıslanıp, denizden bindik.Hidden beach,derin denizden mercanlar arasında  yüzerek ve onları aşarak kuytu, küçük bembeyaz, deniz kabuklularının kırılmasıyla oluşmuş bir kumsala ulaşılıyor.3lü altMotinloc shrine:yüzerek çıktığımız sahil, burada yemek molası veriyoruz.masayı kuruyorlar. Domuz, karides, spagetti, pilav, salatalık ve muz var.Oncesinde de belirttik, onlar da tavuk,balık var dediler, ne yazık ki yoktu.Düşürmeseydim keşke, ortası açık takı olabilecek bi sürü taşlaşmış midye toplamıştım, gerçi getirirken sorun çıkar mıydı acaba?Talisay beach; mercanlari ve balıklarıyla bir cennet, kayaların gölge olusturmasiyla ara ara güneş ve gölge oyunları.Helicopter island: karşıdan helikoptere benzeyen heybetli bir ada, sahili yine çok guzelSecret beach; yüzerek ulaştığımız kaya duvar bir açıklık oluşturmuş.yúzüp bu kez kırmızıkayalara tutunarak içe geciliyor.palet şnorkel ile biri oldukça derinden kayaların yanından yüzüyor, ürküyorum.İçe eçince lagün çok guzel,tabandaki kayalar yerini kuma bıraktı.Turun en güzel anıydı.     03.02.2022 CT. Bu kez tur A dayız..teknemiz Katrina Alexandria
Tricycle lar otelimizin hemen yanından hareket ediyor, bu da avantaj.Otelden aldığımız A turunu yemek sorunu ( sadece domuz vardı)nedeniyle iptal ettik..Domuz kızartması oldukça yağlı, bir parçanın 1/3 ü et sadece, ağır bir yemek..[Resim 434.jpg]Filipinler sporcu atlet ve tişörtleri giymeye bayılıyor.Kadınlar semsiyeyle dolasiyorlarhatta otelin birinde de kullanmamız için koymuşlardı.Dün gece şehirde dolaşıp içimize sinen Tomster tur sirketini seçtik.Daha önce vergi ödediğimiz için fiyattan düştü.(400 peso)Makbuzunuz veya fotoğrafı mutlaka alın.Sabah 9da, ofiste buluşup sahile yürüyoruz .Oradan teknelerimize dağıtıyorlar.  Bu kez güneşlenme terası olan büyük bir teknemiz var .Yerleşip, can yeleklerimizi giyiyoruz, her zamanki gibi bir neşe, espiriyle tür rehberimiz konuşmaya başlıyor.Bu kez nerelerden geliyoruz diye sorup, bir alkış alıyor.Biz Turkey deyince, bir delikanlı az Türkçesiyle merhaba ben de Mersin de Termik Santralde  çalışıyorum diyerek bizimle tanıştı.Rusmuş.Bir İngiliz ve Manilalı arkadaşı ve bir Kanadalıyla da sohbet ettik.Kanadalı Cruise ile İst.a gelmiş.Can yelekleri ilk kalkışta , lagunlarda ve bazı yüzmelerde hep zorunlu.Beachlerde kullanmıyoruz. Tur rehberi merdivenden inmeden bilgi veriyor her seferinde ve kontrol etmeye çalışıyorlar herkesi.İyi yüzüyorum falan yok.İlk 7comando ya gidiyoruz, hindistan cevizi ağaçlarıyla dolu bir sahil, bembeyaz kumlar,turkuaz deniz..Rüzgarlıydi, rehber ağaçların altında kalmayın diye hatırlatıyor çünkü hindistan cevizi düşebilirmis,ağaçlar dolu..İlk kez bu sahilde içecek satan bar gibi bir yer vardı.Normalde kayaklarla seyyar satıcılar oluyor, kayaktan satış yapıyorlar, içecek, dondurma falan..Diğer yerler hep doğal.İkinci durağımız Payong Payong, sahile yakın tekne demirliyor ve dalarak denizaltının güzelliğini izliyoruz.Bitkiler, mercanlar akvaryum; belgeselde gibiyiz.Shimuzu plajı 3.durak; yine açığa demirliyorlar ve yüzerek ayaklarımızı basabildigimiz dibi kum bir alana ulaşıyoruz, o güzel kayalara dokunabiliyoruz.Denizin dibi yine bir şolen sunuyor.Teknede yemeklerimiz de hazirlanmis bu arada, açık büfe: domuz, balık ve tavuk kizartmalari, marul, salatalık, pilav, sebzeli spagetti, muz ve sarı karpuz var.Yemek sonrası Big Lagoon: burada kayak zorunlu, kiraliyoruz.Gercekten çok büyük bir Lagoon.Yuzmeye izin yok.Girisi sığ, eşim kureklere asılıyor,ben video çekiyorum.Bu nasıl bir mavi cümbüşü, yok olamaz bu kadar ton bir arada😍o güzel kayalarla çevrili iç içe geçmiş alanlar.Bazan küçük geçitlerle de birbirine açılıyor.oyle büyük ki kayalar yer yer gölge oluşturuyor.Agaclar, yukalar nasıl büyümüş topraksız kayalarda.Bir bitki yapraksız ejderha pençelerini andırır aşina tutunmuş, boşluk bulduğu her yerden uçları çıkmış.Bazi ağaçlar suya değmiş.Gercekten çok büyüktü.Secret Lagoon; gerçekten sihir, yüzerek sığ bir yere ulaştık, altiniz kayalık, bir sıra oluşturmuş insanlar denizde .önce gelen gurubun geçmesini bekliyoruz .altı da mercankayalıkları olan biraz tırmanarak kayaya oturup içe geçtiğimiz küçük bir delik oluşturmuş doğa.Buradan çevresi tamamen yüksek kayalarla kapalı, sığ bir suyu olan lagundayız.Disardan böyle  belli olmayan bir lagün..Bu sihir ile günü noktaliyor, şehre dönüyoruz.Kiestine.Bakeshop ta güzel şeyler satıyorlar, tadına baktık.Özellikle pişi tarzı susamlı veya içi karamelize şeker olanları sevdim.Diğerleri de pembe, mor ve yine pisinin hamurundan karıştırılmış tatlılar, pstaları, pandispanyaları da var, bu kadar kabarmışını görmemiştim.         2dil konuşuyorlar demiştim.İngilizce konuşmayan yok.Kendi aksanları olduğundan anlamakta zorlanıyoruz.Bir İngilizce öğretmeniyle karşılaştık, anlayamıyorum dedi. five değil pive diyorlar, sıkça kullandığımız bazı kelimelerin yerine de başka kelimeler kullanıyorlar.Ama sonuçta anlaşıyoruz.Burada herkesin ayağında parmak arası "havanas" terlik...1peso(MXN) 1.78 TL ve doları 55.30 veya 55.75 den bozduruyoruz.Eczaneleri marketten ayırmak zor, su bile satılıyor.iceri girip, ilaç olan küçük bölümü inceliyorum: İlaçlar plastik kutularda, ya isim ya etken madde yazıyor.Çoğu isimler bizimkiyle aynı, blister şeklinde satılıyor.Burada kahvaltımızda yağ, reçel,3cesit ekmek, kızartma (patates&börülce/patlıcan şeklinde değişti),domuz pastırma veya sucuğu, bir sürü sos,tavada yumurta,domates,salatalık, muz, sarı karpuz çay,kahve ve meyve suyu var.İlk kez sallama Lipton çay var.     04.02.2022 El nido'da özgür günümüz, yeni kıyılar keşfetme zamanı,incelemiştik, öneri ve yorumlara tekrar baktık.Nacban beach ve vanilla beach de sıra bugün sabah..Vanilla da deniz ve manzara harikaydı, Vanilla Beach, El Nido, Palawan / Filipinler olarak geçiyor.plaj, şehir, eyalet olarak yazılmış.Az ilerde zipling var, karşı adaya geciriyor ama yorumlarda tek yönlü güzel, dönüşte rüzgar nedeniyle zorlaştığı ve aksama olduğunu, arada kaldıklarını duyunca, maceraya gerek yok dedim.Harika kumsal, denizde de öyle ve dingin ki hala dipte kumlarda denizin hareketleri var ve kumsalda kırık midyeler.Bir kaç tane sağlam ancak topluyorum.Biraz yürüyünce kalınacak yerler ve şezlong kiralanabilir beachleri görüyoruz.Ayaklarımızın altında denizden karaya gelen kaya uzantıları var.Hadi yine denize atlayıp bu dinginlik, mavi ve manzaranın tadını çıkaralım, anı yaşayalım.Tricyle ile dönüyoruz.Dryft/fish 'de atıştırmalık yemek keyfisinde😍 sıra.Porsiyonlar küçük ama gerçekten lezzetli ve sunum harika yine.Grill squip iki güzel sos, salata ve incecik julyen  kesilmiş kalamar çok güzeldi .Yine dilimlenmiş bifteğin yanında pilav üstü tava yumurta, az makarna, soslu salata, kızarmış soğan, sarımsaklar eşliğinde geldi.750 pesoHalk pazarına yola çıktık küçük alış veriş dükkanlarında midye takılar ve magnetlerimizi aldık.Burasının hemen arkası harika Corong Corong Plaji, burası da mavi Cennet..Puerto Prince'ye biletimizi aldık.Vanlar ve Cherry firmasının güzel otobüsleri gidiyor.Cherry' lerin rahatlığını okuyunca, biletimizi onlardan aldık.Kisi başı 500 peso ödedik.Terminalden aldığımızdan yine 100 peso ucuz.Burada her satıcı bir yeri öneriyor sorduğunuzda, eğer sizi götürüyorsa mutlaka para alıyor.05.02.24Sabah kahvaltı sonrası tricycle ile terminale gidiyoruz.Otobüs koltukları kadar yolcu alıyor ve 80 km/h hız sınırı var,buna uyuyor.düttürüdüt gidiyoruz, yol dar olduğundan uyarı sanıyorum.yol boyu yeşil, arada deniz ve adalar, pirinç tarlaları köyler, köylerde kargı ve sepet gibi örgü ile tamamlanmış evler var, çitleri yine kargıdan ve güzel görünüyorlar.1.5 da.sonra Taytay Public Terminal de duruyor. Adanın bir ucundan yaklaşık ortasına yolculuk, 5-5.5 sa. kadar sürecek.Evlerin bazılarında pencerelerde cam var ama çoğu ya ahşap ki bunlar tek kanat  aciliyor, ya teneke yada hasır kapalı, kışın tufanlar yazın da güneşten sanırım.Yol boyundaki bazı evler gerçekten güzel.Bizim Karadeniz bölgesinin serender ev tipinden de var.Barangat Roxas2, mola.12.30Ricksaz Restoran da durdu, coconat pie yedik 110peso, yuvarlak 6parca.Tricyle ileGeeenspace Palawan Otel'deyiz.Puerto Princesa, Filipinler'de, Mimaropa ilinde ve Palawan ilçesinde bulunan bir şehir. Filipinler'in 38 bağımsız şehirlerinden biri.Tekne turları düzenlenen 8 kilometrelik yer altı nehri ve mağaralarıyla tanınan dağlık milli parkı oldukça ünlü.Biletlerimizi bir gün önce internetten Corazon adlı turdan yazışarak almıştık, şehirde ilk bu işlemi tamamlıycaz.kisi başı 2150 peso.150si vergi yine.Burada da horoz sesleriyle erkenden uyandık.Sabah 06.45 otelden aldılar 9kisiyiz, 1.5 saat yol ile köylerden geçerek limana geldik.Karadan gidiş yok çünkü.Buradan biraz bekledik,can yeleklerini giyerek büyük botlara bindik ve bir sahile geldik.Bu kumsaldan ormanlık alana geçip bir yürüyüş yapacağız.Kask dağıttılar ve maymunlar hakkında uyardılar.Çantalarımızı açmamamız ve telefonları dikkatli tutmamız için uyardılar, kapıp gidiyorlarmis.Yol boyunca maymunları görüyoruz; hatta biri yavru 3 tanesi dönüş  yoluna oturmuş bizi izliyorlardı.10 kişilik küçük kanolara geçiyoruz,2 kişi yanyana olacak şekilde oturuyoruz, kulaklık dağıtıp ayarlıyorlar, gezerken bilgilenicez.Böylece yemyeşil korumaaltındaki bir parkın içinde yer alan Unesco Dünya Mirası listesindeki ,ünlü Yeraltı Nehri'nde heyecan verici bir yolculuğa çıkıyoruz. Önce bir mağara gibi giriyoruz:Bir kürek teknesiyle sakin sularında süzülüp, karmaşık sarkıt ve dikit oluşumlarıyla bezenmiş hayranlık uyandıran kireçtaşı mağaralarında geziniyoruz. Bu yeraltı harikasının derinliklerine girdikçe sağı solu izleyip,sarkıt dikitler arasından süzülerek, bazan yanlarda açılan bölümlere şaşkınlıkla bakıyoruz . Bazı yerler çok renkli, bazı yerlerde sarı sarkıtlar var; minearallere göre değişen...Bu olağanüstü bir tur. Kulaklıktan mağaranın oluşumu, efsaneleri ve barındırdığı hassas ekosistem hakkında büyüleyici hikayeler, müzik eşliğinde paylaşılıyor , anladığımızca dinliyoruz..Bu doğal şaheser binlerce yıl boyunca şekillendiren jeolojik süreçler gecirmiş.24 km sürüyormuş, biz 2 km sini gezdik.Çok karanlık, kürekçimiz aydınlatıyor, ve dinlediğimiz bazı  yerleri özellikle elinin gölgesini ışıkta kullanarak işaret ediyor.Nehir 2_4 m arası değişen derinlikte. Kimse kımıldamadan izliyor, ellerimizi uzatınca suya değiyor.Kanonun yada küçük teknenin yine yanlarda kanatları var, yoksa düşebiliriz.Kürekçimiz  ışığı arada kapatıyor zifiri karanlık oluyor.Bir sürü yarasa gördük.Bazan geri dönen teknelerle de karşılaşıyoruz, böylece ışık artıyor.Kayaların, damla akıntılarının daha alçak olacağını sanmıştım,devasaymış.Gelirlerin bir kısmı doğrudan bu eşsiz habitatı korumaya ve yerel toplulukları desteklemeye gittiğinden, bunu koruma ve çevre bilincine bir bağlılık olarak görüyorlar,öyle de olmalı .Kendimizi Yeraltı Nehri'nin büyüsüne bırakıyoruz. Ve ömür boyu sürecek anılar yaratıyoruz.Otelimize bırakıyorlar .     07.subat a uyanıyor, şehri geziyoruz.Sahilin upuzun bir yürüyüş yolu var, palmiyeli:Puerta Princia  City Baywalk Park.Banklar üzerinde tam seyirlik bir nokta ve yürüyüş yolu.Kocaman limanı , sanayisi olan bir şehir; ama yine dökülen evler, mağazalar ana cadesi Rizal de bile çok.İmmuculate Conseption Catedral i geziyoruz, çevresi dışa açılan vastaslı mavi pencerelerle kaplı, yarı açmışlar,havadar : Karşımda 2adet devasa vitraylı pencere.Sahil yolundan iç kısma yöneliyoruz ve bir pazar, içiçe küçücük tezgahlarda, kurutulmuş ve taze balık,et,sebze, meyvelerle dolu; örneğin tavuğun tüm kısımları ayrı kaplarda, başı ve ayakları bile var ve herşey açıkta satılıyor.Şehirlerde giyilmiş kıyafet de satılıyor, 25 peso tişörtler🤫Güzel bir alışveriş merkezinde (SM) ilk kez daha güzel ve iyi mağazalar gördüm.Ve burada sokakta gördüğümden farklı bir insan profili var.İnsanlar kendilerine bile bakamıyor ama köhne ev ve dükkanların önlerinde harika çiçekleri var.Tropikal yemyeşil bitkiler bunlar, çoğunu biz salonlarımızda bozulmasınlar diye el üstünde tutuyoruz; burada sokaklardalar.Japon çarşısı ve çevresinde bir festival devam ediyor, kırmızı fenerler arasındayız.Aksam  21.25 uçağıyla Cebu'ya uçuyoruz. Arabamızı da kiraladık,Toyota, havaalanında alaıcaz.Cebu'daki otelimiz de değişiklik yaptık , o da hazır:Hope Inn otel.          08subat, önce Kawasan şelalesi sonrra Oslob a yolculuk.Köyler şehirler sahil sahillerde daha güzel evler  derken yanibasi  teneke, baraka evlerTrafolar trafolar, bol elektirik teli, karmakarışık.Bol motor,tricycle lerden yoll uzadı gitti, 40 km/h ile gittik.burada yerleşim çok, yol boyu hiç ıssız yer gecmedik, köy kasaba hep.Malboa berbat bir yerBadian da Kawasan selelesindeyizz..  Filipinler Visayas bölgesinde en turistik noktalardan bir tanesi de burası.Aracimizi kilisenin bahçesine parkedip,  20 dakika orman içinde patika yoldan yürüdük. Tropikal bitkiler, ağaçlar, bambular,şırıl şırıl akan nehir, doyumsuz manzaralar sunan yol.Biz rehber almadık, çok da gerekli değildi.Kawasan şelalesi için ister Badian kanyon turuna katılabilir isterseniz sadece ana şelaleye gidip bir kaç saatinizi şelaleyi fotoğraflayıp burada yüzerek vakit geçirebilirsiniz.Can yeleği zorunlu.Çok değişik su yeşili suyu var, şelaleyi gördüğüm fotoğraflardan dolayı daha yüksek bekliyordum, hayal kırıklığı oldu.Oslob da Bill Resort ta kaliyoruz.denizin içinde bir otel, odamız yere dek camlı,manzara süper.Balina köpek balığı turumuzu akşamdan ayarladık.yerel reh.Lisa yla otelde sabah 05 de buluşuyoruz.Cok kalabalık uzunca bir sıra pis bile, Cebu dan da araçlarla gelenler, turlar  var.Once vergi ödemesi, brifing,sonra başka bir sıra ordan bilet, 3.bir kuyruktan sıra  alınıyor bunları yerel rehb.yapti.Brifingde gövdeye 5, kuyruğa 6m den fazla yaklaşmayın, dokunmayin, tekneden atlamayın, önünde yuzmeyin, güneş yaginizi temizlenerek gelin gibi bilgiler verildi. Bekliyoruz, o ara kahvaltı yaptık.06 gibi tekneler almaya başlıyor.12 kişilik yan kanatlı tekneler, 3de kürekçi, 2li sıralar halinde oturuluyor.Bulutlu bir gün, yağmur da yağdı.184 numaramız ve saat  10.00 da ancak sıramız geliyor.5er gurup anons ediliyor, yine siraya girdik.kolumuza bir damga bastılar, can yelekleri sırayla dağıtıldı, deniz kenarına indik.Deniz çekilmiş yosunlu taşlı bir alanda, gelen teknenin boşalmasını ve yerleştirilmeyi bekliyoruz.Açiliyoruz, burayi kıyıdan da görebiliyorduk.Tekneler 2 sıra halinde dizilmis, ortası boş, hatta birbirlerine ip atmışlar.Arada kano geziyor bundan yiyecek atarak ilerleyince, ortadan iri, gösterişli, biraz ürkütücü köpek balığının kuyruğuyla salınarak geçiyor.Kurekci haber verince dalıyoruz.Sonrasinda teknenin  bambularina tutunmamizi istiyor.kursuni, beyaz benekli, solungaçları açılıp kapanıyor, biri çok yakınımda, bir an değecek sanıyorum.iyi yüzenler yelekleri çıkardık bu arada.Muthis bir deneyim & heyecan oldu.Etcil olmadığını bilsem de, cussesi ve köpek balığı adı ürkütüyor beni.Hatta ilk dalisimda çok yakın geçti, kendimi uzaklastirmaya çalışırken buldum.Vücudumda batmalar hissediyorum.Otele gidince kabarikliklar ortaya çıktı.Ya bambular üzerindeki yosunlardan yada  deniz anası olabılır alerji yapmış olmalı .Oslob dan dönüşü farklı yoldan yapıyoruz, bu kez 97km yolu 2.5sa ye aliyoruz.Burda mesafeleri normalden2 katında zamanla yol aliyorsunuz.Yollar, yol çalışmaları, motor ve tricycle trafiği nedeniyle .Yolda seven eleven marketleri kurtarıcı noktalar, kahve, su vb için.Cebu ya ulaşınca, rotamız Fort San Pedro Kale sinde arabamızı parkediyoruz. 1565 yılında Filipinler’in Fatih’i olarak bilinen Miguel Lopez de Legazpi tarafından inşa edilmiş, kapısı güzel, bahçesi, surları, duvarlarıyla güzel bir seyir.Magellan haçı; Ferdinand Magellan önderliğinde İspanyol ve Portekizliler armağan etmiş .Tarihine bakınca 1521 yılında Filipinler’e gelen ilk Avrupalı denizci kaşif Ferdinand Macellan‘ın Cebu şehrine ekibiyle beraber çıktığını görüyoruz.Macellan, sonrasında Cebu Adası’nda yerel bir şefle tanışıp arkadaş olmuş. Burada yapılan görüşmeler sonucunda yerel şef, eşi ve yanlarındaki yüzlerce yerel savaşçı, Hristiyanlığı kabul etmiş.Bunun simgesi.Köşeli bir yapı içinde tavanı dini tasvirlerle bezeli.Minore Del Santo Nino Bazilikası’nın hemen girişinde bulunuyor.Minor Bazilika Santa Nino:Filipinler’in en eski kilisesi olarak tarihteki yerini alıyor.1565 yılında inşa edilen kilise üç kez yanıp tutuşsa da şu andaki formuna 1737 yılında kavuşmuş. 2003 yılındaki depremde de kilisenin çanı çökmüş ve yeniden inşa edilmiş.Ve sürekli insanların yaktıkları mumları var.Kilisede ayrıca şapel tarafında bulunan Santo Nino, Bebek İsa’nın, flaman görüntüsünün mucizevi olduğuna inanılıyor ve ibadet edenler için saygıyla karşılanıyor.Cebu Metropolitan,1595 yılında Cebu Başpiskoposluğu   olarak inşa edilen bu katedral ve Cebu Provincial Müze de bu güzergahta; bir yürüyüşle gezip, parkları görüp, dinlenerek şehir turunu tamamlıyoruz.Ayala alisveris merkezi otelimize çok yakın; akşam keşfediyoruz.Oyle devasa ki, hiç bu kadar büyüğünü görmedim.Her mevsimi sıcak olan şehirde bu alışveriş merkezleri çok serin ortamlar da sunuyor insanlara, her seferinde üşüyorum.Havaalani, uçak, alışveriş merk., süpermarketler buz gibi.Ortasinda açık avlusu tamamen yemyeşil bahçe, burası bizim Mavibahce alışveriş merk.kadar, icersi ise 10 katı.Nerden girmiş yürümüştük diye düşündürdü     10 Şubat: Önce Colon cad. kesfetmeye gidiyoruz, en eski ve en kisa ulusal yol, şehrin merkezinde tarihi cadde.Bir jeepney ile önce Heritage of Cebu Monument  anıtına gittik ; Cebu Şehri tarihinin önemli olaylarını gösteren bir heykel olan Cebu Mirası Anıtı, şehrin öne çıkan eserlerinden biridir.  Anıtın üzerinde tasvir edilen sahneler, Cebuano şehidi Pedro Calungsod'un yakın zamanda aziz ilan edilmesine kadar olan dönemde İspanya'nın ülke üzerindeki sömürge yönetimiyle ilgilymiş.  Sonra Archdiosan müzesi, sonra yanındaki Cebu Metropolitan kilisesi ve S.nino kilisesi, Magellan haçinin önünden devamla Halk pazarı( Taboan Public Market)na ulaştık: Burasi yine kurutulmuş balık cenneti, küçücük dükkanlarda, meyve, sebze, et ve balıklar var.Ögleye denk geldi, çoğu tezgaha, yere kıvrılmış uyuyor.Hatta o sıkışıklıkta evi gibi.Archdiosan Cebu müzesi; ahşap oyma koltuklar,   kilisede kullanılan pek çok malzeme, ahşap heykeller, harika ahşap bir binada.bahçesi de çok güzel..Her şehirde, adada, pazarlarda ve sokaklarda yemek de, mey var, seyyar satıcılar da tavuk kızartması, turuncu köfteler her yerde var .Satıcılar eldivenli.Pilavla birlikte servis edip, bir de eldiven veriyorlar, insanlar bununla, elle yiyor.Colon caddesi adeta dökülüyor, mekanlar, coğu dükkan izbe gibi.Dukkanlarin tabelaları güzel, altına bakıyorsunuz ikinci,hatta üçüncü el gibi kırışık giysiler, çanta, ayakkabı, cips, paket paket pek çok şey .Şehrin otelimizin bulunduğu bölümün bir yüzü modern, çok katlı binalar, Ayala alışveriş merkezi ile süper, bir yüzü yine köhne evlerle dolu. Şehrin bir yarısı iyi imkanlarla yasarken diğer yanindaki gelir ve fırsat eşitsizliği içler acısı. Ve halk bu durumdayken kiliselerin ihtişami düşündürücü..Dönüşte metro markete uğruyoruz.Su meyvelerin tadına bakalım:Dorian; kremalı bişi yer gibi sarı bir meyve, yumuşak., mangosteen: içinden sarımsak dişleri gibi çıkan, şeftali tadında, pomelo perle; greyfurt gibi, water melon  per: karpuz, guapple;    guava tatsız bir meyve,yemeklere,tatlılara kullanılıyor,  , cardava; muzun enlisi, yeşil tatsız ,yemeklerde ve cips yapımında kullanılıyor,red lady Papaya;tombiş bir kabak gibi, soyunca turuncu, içinde yuvarlak bir sürü çekirdeği ile fresh bir tatta..Meyveler yemek ve tatlılarda çok kullanılıyor.ozellikle muz, mango cipsi ve kurutulmuş meyve de çok.Kurutulmus her tür balık gibi.oyleki balıkların 2cm lik kurutulmuslarini bile gördük.Cebu şehir içinde en popüler toplu taşıma aracı Jeepney ler:Amerikalılar savaş sırasında kullandıkları ‘jeep’leri ülkeden çekilirken burada bırakmışlar ve Filipinolar da bu cipleri arka kısmında yolcu taşınacak hale getirmiş. 20 kişiye kadar yolcu taşınabilen bu araçlarda, bir yandan zıp zıp giderken, diğer yandan aracın içinde son ses çalan müziği dinliyorsun. Renkli, resimli yazılı ve metalik çeşit çeşitler.Çok orijinal bir araç olduğuna hiç şüphe yok!        Pek çok yerde beni kendilerine benzetip Filipince konusuyorlar😇🤣  Akşam yürüyerek çıkıyoruz.önce sokaktaki bir etkinlikte, Sugbo Mercado 'da biraz aperatif tadıyoruz.Kizartma ve ızgara kalamar, şili sos, patates kızartması.Güzel bir müzik var ve herkes pek çok çeşit yiyecekten yararlanıyor. Cubana'ya yürüyoruz.Yorumlar guzeldi.Pizzasindan çok söz ediliyor.Canlı,a müzikli, güzel bir açıkhava mekanı.Guzel bir masaya oturuyor, zevkli dakikalar geçiriyoruz. Cubana nin da bulunduğu cadde geceye akanlarin yeri.Barlar, rest.,gece kulupleri burada.     11 Şubat:Ögleye doğru I.T Park bolgesine yürüyoruz. Yürürken gördüğümüz binalar devasa, 35 katlı,her katta 20 daire ve güzel binalar bunlar.IT Park da geniş caddeler, pek çok yaya geçidi, nezih binalar, cafeler, bakeryler var.Iglesia ni Cristo, kilisesini görüyoruz,iki kulesi minare gibi bir büyük  bina1913' tarihli.Ayala Alışveriş merkezinde Metro Market var, çok büyük; oradan kuru meyve, meyve cipsi alıyoruz ve burayı, satıanları keşfediyoruz .Arada yine içiçe küçük, köhne tek göz gibi evler var dar sokaklarda.Çamasırlar asmışlar, çocuklar oynuyor.Çamaşır yıkayanlar var sokakta.Leğen, içinde düz bir plastik, üzerinde beyaz çamaşırları fırçalıyor bir bayan.Akşamları tek olarak bayanları sokakta görüyoruz.Oldukca rahat ya yürüyor yada taşıtları kullanıyorlar, güvenli.Çoğunluk şortlu, ayaklarında terlik; güzel yerler için bile giysi kültürleri yok, neredeyse hiç şık bayan görmedim.Bir düğün izledik, onda bile giysiler kiralıktı; bedenlerine göre olmayışından öyle düşündüm.Sömürge olmuşlar, kültürleri yok, hala fakirler ,hala sömürülüyorlar, dış etken çok.Yol yapım çalışmalarında,asfaltlama dikkatimizi çekti; kalıplı parça parça döküyorlar, demir kullaniyorlar ve bol çimento. Bozulmayacağı kesin.Buyuk şehirlerdeki geniş caddelere hayran kaldım.Trafik polisleri 1yaya bile olsa trafiği kesip geçiriyor.Köyler veya kasabalarda sivil kişiler ya bir tişört giymiş yada kimlik kartı takınmışlar, trafikte yayalara onlar yardımcı oluyor.Ve trafikte birbirlerine saygılıar.Hayran kaldım.Çocuklar bizimkiler gibi , bağırmıyor , ağlayarak dediğini yaptırmaya çalışmıyor buna de hep hayran kalmışımdır.Pandan bir bitki, pirinç olduğuna dair bilgi okuyorum.Yeşil yaprakları kullanılıyor; baharat olarak, yiyecekleri sarmada ve örme materyallerde.Ama örme materyaller beklediğim kadar yaygın satılmıyor, en çok da çanta yapmislar.Yada bambu örgüleri , bambuları kamelyalar, banklar, koltuklar yapmışlar.Bir de teknelerin denge kanatlarını.Ve evlerde duvarları bambu örgüden oluşturmuşlar, hasır gibi ama ya kilim desenli yada hasır desenli.Bazı modern mekanlarda da dekorasyonda kullandıklarını gördüm.Metro da da pandan' dan örülmüş çanta, supla lara rastlıyorum ama burada gerçekten pahalı.Yakından bakınca bizim hasır örme çantalarımız daha güzel ve uygun.Belki satılan yörelerde ilk elden bulunsa olurdu.     12 Şubat pazartesi son günümüz, uçağımız 18.10 de 15.00sonrasi havaalanı transferimiz başlıyor.Ne çabuk ne güzel, ne dolu geçen bir tatil oldu.Öğleye dek oteldeyiz, iki saati de yemek falan durumu , sonra havaalanı..Cebu- İst 18.10 uçağı 20.30 a ertelendi.02.15de  Doha Havaalaninda aktarma icin bekleyiş.Doha Havaalanında bazı kapılara ulaşım için tren de var, bu kez kullandik.07.50 de Doha' dan İst.a 3.52 de İst.dayiz..13subat 16.00 da İzmir'e evimize uçuyoruz.13 uçak, 1otobus yolculuğu ve 7 otel ; dile kolaydı; organizasyonları yapmak, ucusları rotarlardan etkilenmeyecek şekilde ayarlamak ve almak, check in leri yapmak,rotayı iyi çizmek, tadını çıkaracak&aktivitelere yetecek zamanı belirlemek, otelleri almak; alırken lokasyon ve yorumlara önem vermek aradaki transferler, bilgilenmek,dili kullanabilmek öyle ince işlerdi ki, eşim sağolsun çokk çalıştı çokkkk🙏Yosun Alerjilerimin (? Belki de bir balıktı?) kaşıntısı, sanırım izleri bir süre daha Filipinlerde hissettirecek.Şaka bir yana:       Her yerde: Helloo ma'm(mam), hıı ma'm, hello ma'm, hello sir , soru mam(ma'm:hanım efendi/ efendim anlamında) diye seslenişleri kulaklarımda ve gulenyuzleri aklımda  kalacak..Ve mavi, turkuazın pek çok tonuyla deniz, beyaz kumsallar, gizemli lagunlar, güzel adalar,benim deyimimle sivrisinek tekneleri  , yemyeşil tropikal bitkiler, balina köpek balıkları, mercanları , teneke mahalleleri ve modern yuzunu de hiç unutmayacağım.