11 Mart 2013

İZMİR’İN KOKUSU


.
       

         “Bir kentte hayran kaldığın şey, onun yedi yada yetmiş harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır “diyor Calvino…

          İzmir’in kokusu nedir diye sordu bana, Sevgili Meslekdaşım Enver Olgunsoy.Onun yanıtı yasemindi, çoktan yanıtlamıştı kendi sorusunu.

          Benimse gönlüm gezindi durdu pek çok kokuda…İyot, yasemin, yaz, deniz, aşk, imbat, lodos, çiğdem, midye, gevrek, boyoz, selluka, sümbül, lale, nergis, hanımeli kokabilen İzmir için; “İzmir’in denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokar” denir.Doğrudur, bir başkadır İzmir’in kızları.

Gezinmeye devam eden gönlümden geçenlere gelince;

Bir zamanlar bataklık ve denizden yükselen dayanılmaz ve ürkütücü o kokuyu anımsasak bile, her geliş gidişe ve kalıp, yaşamaya engel olamayandı o koku.

Yaşam kokan bu şehirde, selluka’ lar koktu bir zaman.Eski İzmir evlerinin vaz geçilmez sarılıcısı, cennet kokular saçan selluka.

İlk yıl çiçekleniveren selluka, ikinci yıl hızla sararak egemenliğini ilan eder.Salkım salkım, bir ağaçta belki, belki bir kameriye yada balkonla içli dışlı ve insanda sarılma duygusu uyandıran burgularıyla; lila, mor,pembe, sarıyı bir arada bulabileceğiniz renk cümbüşünde, yasemin ve limon çiçeği kokusu karışmış gibi mis kokan selluka.Çiçeklerinden kaynaklanan , zülf-ü aruz ismini de anımsatabilirim onun; sevgilinin ( yada gelin) perçemi, saçı anlamında. Gözlerim bahçelerde seni ve kokunu arıyor.

Şarkılarda arayanlar da var;“Yağmur yağdı, gene dallar boyandı / sellukalar uyandı ışık kapıya dayandı / sen sen sen aşkı bulsan, selluka gibi sarılsan” (Nadir Göktürk)

Aşık olunası çiçeklerinle, gösterişli sarmaşık, tekrar çoğal istiyorum.İzmir’i özlemesin artık selluka ve biz de onu…

Bir zaman Süleyman Ferit Eczacıbaşı ile “Altın Damlası” koktu İzmir.Bu kolonya ile İzmir, hem de nerelere taşındı.

Midye koktu meraklısı için.Hangi köşe başında, hangi mekanda en güzeli var, konuşuldu.

Boyoz koktu.İzmir’in en güzel sabah kahvaltısı olan, hele bir tatil sabahının doyulmazı; kat kat küçük, leziz somunlardan.Bu şehre özgülüğüyle başkalaştı bu koku.

Buram buram gevrek, her zaman koktu.Sabah ve akşam simidinin çıtırlığını, tadını, kokusunu taşıdı evlere.Çay yanına gevrek tutkusunu.

Çekirdek, ayçiçeği yada günebakan diyemiyen İzmirliye çiğdem koktu, hem de her özleminde bu şehir.

Vaz geçemediğimiz denizi; mavisi, grisi, yakamozu ve martısıyla iyot koktu İzmirim.Her anımızda, körfezine biraz gece, biraz yakamoz, biraz müzik karışarak koktu.

Her çeşit ot koktu pazarlarında.Bağırışlarla, kalabalıklarla pazarlardan sofralara indi.

Hanımeli,nergis, sümbül, lale koktu İzmirim güzel ikliminde.Hiç ara vermedi çiçeklenmeye. Ama en çok yasemin koktu.Bahçelerinden yayılan kokusu ve masum çiçekleriyle mis kokuydu yasemin.Yasemin çiçeklenince kokusundan ayrılmak istemez, kulak arkasına takarsın, çapkınca göğsünden içeri de atıverirsin.Bir de bayaz çiçeklerini çekersin yeşilinden, cam büyükçe su dolu bir kaseye, sapını batırır, çiçeklerini yüzdürür şekilde dizersin, iç mekanlara taşırsın o güzel kokuyu.Bazen kaldırımları şenlendirir dökülerek.Bir bahçedeki koku çok yere yeter.

Severim yasemini deken, bir yaza geçiş gününde, bir hanım, başının ortasından, kulağına inen kısmında taşıdığı beyaz bir yasemin topuyla eczanemin önünden geçti.Hayranlıkla izledim.Olgun yaşlardaki bu hanım sanki bir gururla taşıyordu bu tacı, farklılığının bilincindeydi, bir o kadar umursamazdı.Tam bir İzmir Hanımı diye düşündüm arkasından.

Biraz masumiyet, biraz özgürlük, biraz efelenme geçti aklımın kenarından.Bir daha karşılaşırsam eğer, yakından bakmak isterdim,yaseminine canlı mıydı, bende bunca düşünceyi uyandıran bu çiçekler? Belki biraz sohbet ederdik, kim bilir, belki de bir öyküsü vardı.Bunları düşündümse de, o zamanlara özgü içime atışımla, belki ben bir öykü yazmalıyım, rahatsız etmemeliyim, düşüncemle o yazda kaldı yaseminli hanım.

         Ve; O geçtikçe, İzmir esti, İzmir’in içinden…

Sizce nedir İzmir’in kokusu?

         Ve siz; hangi soruyu sordunuz hayranı olduğunuz İzmir’e , o ne yanıt verdi, meraktayım…