Bir soru daha; nefes almak mı yaşamak , nefesinin kesildiği anları tatmak mi? Tabiki de nefesimin kesildiği anları tatmak :))
14_25 Mayıs2025
Otobüs ile İtalya&Güney Fransa Turu,, Gezenti Tur
1.gün yol...1116km, 24 sa sürecek, Karsıyaka' dan otobuse alıyorlar bizi, yol uzun...
2.gün , Yunanistan dayız; ,Kavala da
Annastasia da kahvaltı molası ve bademli kurabiyelerin tadına bakmaca sonra
,Selanik: Aristo meydanı,( Aristo Tarsus'luymus) Beyaz kule,kordon,Döner
Kule,Aya Dimitris Katedrali,Büyük İskender heykeli ve Atamızın evi gezi
noktalarımız, Atamızın evi tadilatta olunca daha önce bir kaç kez geldiğimizden,
rehberden rica ettik, şehrin kuzeyinde otobusten inip, bu kez de buraları
kesfettik ve kendimize bir ızgara ziyafeti çektik. hem de sadece 10$ a.Meydanda
buluşup To Dixtu da taverna yemeği sonrası, 5saatte İgomenitsa limanına geldik.
İgnomenista dan Bari ye Grimaldi feribotu ile geçeceğiz; oda aldık, fırtınalı;
sallansak da çok yorulduğumuzdan uyuduk.
3.gün,Bari den Roma ya otobusumuz ile
hareket 430km . Saatler burada Tr den 1 sa. geride.
NAPOLİ'ye geliyoruz: Vezüv
yanardağı eteklerindeki Napoli çok kalabalık , İtalya'nın 3.buyuk
sehri.Crusslerin biri devasa 6400 kişilik Kuzeydekiler Napoliyi sevmezmiş,çunku
herşeyi devletten beklerlermiş. Piazza del Plebiscito, Özgürlük meydanı,Dört bir
etrafı mimari eserlerle kuşatılmış bir meydan,bizi tarihin sahnelerinde uzun bir
yolculuğa sürüklüyor İspanyol caddesinde küçük renkli pizzacilar ile de günümüze
çağırıyor. Şehrin en yüksek noktasında, bir tepe üzerinde inşa edilmiş; Orta çağ
döneminden kalan kalesi var. Ve deniz ürünlü pasta&pizza sonrası yola çıkıyoruz.
Romadayız, otelimiz çok güzel, 2gece buradayız: H10 Roma Citta otel *4.gun Roma;
çok yerde, Dişi bir kurt heykeli ve kurtun beslediği 2 çocuk görüyoruz. Bu
çocuklar Romulus ve Remus. Efsaneye göre, Nimutor’un kızı Rea Silvia’nın
iktidara geçebilecek 2 çocuğu olan bu meşhur zatlar, Amulius tarafından Roma’nın
içinden geçen Tiber nehrine , anneleri ise hapse atılır ve bu 2 çocuk meşhur
kurt tarafından büyütülüp, beslenir. Sonrasında Romulus ve Remus intikam almak
için geri dönerler ve Roma’nın hükümdarları olurlar. Savaşlar ve kavimler göçü
derken, Roma 395 yılında ikiye ayrılmış. Önce 476 yılında Batı Roma, 1453
yılında Doğu Roma, ki o da 16. yüzyıldan sonra Bizans olarak bilinir olmuş,
yıkılmış. 1861’de İtalya Krallığı kurulduktan sonra Roma, İtalya’nın başkenti
olmuş ve 1946 yılında ise Cumhuriyet ilan edilmiş. Bizden tam 23 sene sonra o
meşhur İtalya’da Cumhuriyet ilan ediliyor.Canım Atam. İlk duragimiz Vatikan ve
San Pietro Katedrali 136 m lik kulesiyle, görkemli, hac şekilli bir yapı
,apsisin iki yanında şapeller tam ortasında görkemli bir sunak var. Michelengelo
heykelleri ve tablolariyla bu yapıyı unutulmaz ve görkemli kilmiş. Vatikandan
çıkıp Melekler Koprusu ve Katedralini izliyoruz..Melekler Kalesine Cem Sultan
hapsedilmiş. Yolda Churc of Seint Augustio'ya giriyoruz. Piazzo del Popollo.:
Ortada Mısır dan obelisk ve çevresi harika binalar, 2 simetrik kubbeli yapi
bunlar: ikiz kiliseler Santa Maria in Monte Santo Kilisesi ve Santa Maria dei
Miracoli Kilisesi . Bu iki kilise de Roma'nın en güzel kiliseleri arasında...
_Pantheon; Bütün Tanrıların Tapınağı” anlamına gelen Pantheon, İmparator Hadrian
tarafından, M.S yaklaşık olarak 2. yüzyılda bir pagan tapınağı olarak inşa
edilmiş.Gunumuze kalmış tüm Roma yapıları içinde dünyanın en iyi korunmuş olanı.
Hatta Roma’dan günümüze kalmış en eski beton kubbeli bina. Hemen önünde, Barok
dönemin en usta mimarlarından olan, Gian Lorenzo Bernini tarafından yapılan,
ortasında Roma döneminden kalma bir obeliskin bulunduğu Dört Nehir Çeşmesi
dünyanın dört büyük ırmağı olan Nil, Rio de la Plata, Ganj ve Tuna’dan ilham
alarak tasarladığı bir çeşme. Meydan barok tarzının baş yapıtı olarak kabul
edilmiştir. Venedik Meydanı ve Vittariano zafer anıtı veya Vittorio Emanuele II
Anıtı, Meydanda, binanın hemen onunda bulunan anıt, neoklasik mimari
özelliklerin görülebileceği, 135 metre genişliğe ve 70 m yüksekliğe sahip meydan
adını Venedik elciliginden almiş. Anıtta bulunan 2 çeşme, Adriyatik kıyısındaki
San Marco Aslanını ve Tiren Denizi kıyılarını temsil ediyor. Roma tarihini
tamamen kapattığı, hem de Roma’nın tipik taşı travertenden değil de beyaz
Brescia mermerinden yapıldığından bu anıtı Romalılar pek sevmezmiş. Anıt Roma
Forum alanının tam merkezinde. Gerçekten burayı gezince, kalintilari bölüyor,
ama gezerken oldukça etkileyici bir yapı. Anıt binanın, Bergama’dan Berlin’e
götürülen Zeus Altarı’ndan esinlenerek yapıldığı söyleniyor. Kabartmalarda
savaşlar anlatılıyor. “Mahşerin 4 atlısı” denilen heykeller binanın iki
tarafında üst bölümlerde yer alıyor. İspanyol merdivenleri: Merdivenleri'nin
yapım amacı üst bölümünde yer alan Trinita dei Monti Kilisesi'ne meydandan
ulaşım sağlamaktır. Merdivenlerin alt kısmında bulunan meydanda İspanya Elçiliği
oldugundan zamanla İspanyol Meydanı adıyla anılmaya başlamış. 135basamak önünde
Fontana della Barcaccia (Eski Gemi Çeşmesi) Barok tarzında yapılmış bir tatlı su
çeşmesi. Roma suyu tazyiki cesmeden fışkırmaya yaterli olmayınca, ortasından
akıtmışlar. Aşk çeşmesi(Fontana di Trevi) : Çeşmenin isminin hikayesi,
İtalyanca’da 3 Yol anlamına gelen Tre, Vie kelimelerinin birleşimi ile oluştuğu
üzerinedir. Bir diğer rivayete göre ise ismini Roma İmparatorluğu zamanında
askerlere su kaynağı göstermiş olan bakire Trivia’dan almış .Çok kalabalık
;çeşmenin önüne sıralar halinde giden şeritler çekilmiş, ya bunlardan yürüyecek
yada bunların dışından izleyip fotograflayacaksiniz. Rivayet doğru çıktı,
çesmeye zamaninda bir bozukluk atmıştım ve tekrar gelebildim:)Klasik ve Barok
mimarisinin karışımı olarak karşımıza çıkan çeşme, iki deniz tanrısının arasında
bir deniz kabuğu üzerinde duran tanrı heykelinden meydana gelmektedir. Bunun
yanı sıra çeşmede farklı kabartma ve motifler de var . Trajan Formu'nu
geziyoruz.Buyukce bır alana yayılmış, kırmızı kıremıt gıbı taslardan olusan
yapılar, çalısmalar suruyor gibi görünüyor, yukardan izliyoruz. burası Roma nın
son imparatorluk meydanı. Kolezyum ya da Flavianus Amfitiyatrosu , en
sevdiklerimden biri daha; burası İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan dünyanın en
büyük amfitiyatrosu. Roma İmparatorluğu yıkılana kadar halk eğlenceleri, oyun ve
savaşların yapıldığı bir amfitiyatro olarak kullanıldığı bilinir.Maddelerle
yazayım;
*Kolezyum yapılmadan önce yapı alanında bir gölün mevcut olduğu
söylenir. Yapının inşası için gölün kurutulduğu ve ardından Kolezyum’un imar
edildiği bilinir.
*Kolezyum’un 100 gün 100 gece süren büyük bir şölenle açıldığı
tarihi kaynaklarda yer alır. *Kolezyum yapıldığı tarihe göre önemli bir
mühendislik başarısı olarak görülür. Tahmini olarak yapının inşasında 60.000 ile
100.000 arasında işçinin çalıştığı belirtilir.
*Karmaşık planlı ve devasa bir
yapı olmasına rağmen Kolezyum, inşa edildiği dönemin yapım tekniklerine göre
oldukça kısa sürede tamamlanır.
*Toplamda 50.000_80000 seyirci ağırlama
kapasitesine sahip Kolezyum simetrik planı, kemerli ve dairesel kat silmeleri,
taş ve mermer bezemeleri ile döneminin en ihtişamlı yapıları arasında yer alır.
*Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra yağmalandığı için önemli ölçüde hasar
gördü. *Günümüzde yapının 3’te 1 yıkılmış olmasına rağmen hala dünyanın en
nadide yapı örneklerinden biri olarak kabul edilir.
*Kolezyum adı ise yapıya
sonradan verilen bir isimdir. Yapıya bu isim Kolezyum'un hemen yanında bulunan,
Roma Kralı Neon’un bronz heykeli sebebiyle verilmiştir.
*Döneminin en yüksek
yapılarından biri olarak kabul edilen Kolezyum, 184 metre uzunluğunda ve 156
metre genişliğindedir. Yapı yüksekliği ise 48,5 metredir.
*Görkemli yapının
altında, yer altı tünellerinin bulunduğu da Kolezyum hakkındaki önemli
iddialardandır.
*Binanın tüm cepheleriyle birlikte toplam yüzölçümünün 6 dönüm
olduğu bilinir.
*Yapının inşasında traverten taşının kullanıldığı ve malzemenin
Kolezyum’a 32 km uzaklıktaki taş ocaklarından çıkarılıp getirildiği tahmin
edilir. Yapıda toplamda 100 bin metreküp taş kullanıldığı kaynaklarda yer alır.
*Kolezyum, Hypogeum olarak bilinen bir alana inşa edilmiştir.
*Kolezyum’a giriş
için 80 farklı kapı kullanılabilir. Günümüzdeki stad etkinliklerinin aksine Roma
Dönemi’nde Kolezyum’da düzenlenen eğlencelerin ücretsiz olarak düzenlendiği
bilinir.
*Antik Roma döneminde Kolezyum’da gerçekleştirilen eğlencelerin iptal
edilmemesi için çok güneşli veya yağmurlu günlerde yapının çatısı velarium adı
verilen bir örtü kapatılmıştır.
*Kolezyum’da gerçekleştirilen son gladyatör
savaşları 435 yılında gerçekleştirilmiştir.
*Yapı, farklı tarihi dönemlerde 4
deprem ve 3 yangın görmesine rağmen günümüze ulaşmıştır.
Circus Maximus
(hipodrom):Colleseum'dan yürüyünce gördüğümüz Circus Maximus, Roma'da antik bir
hipodrom ve kitlesel eğlenceler için toplanma yeriymiş . Roma'da, Aventine ve
Palatine tepeleri arasındaki vadiye inşa edilmiş olan yapının bulunduğu alandan
başlangıçta Roma'nın Etrüsk'lü kralları tarafından halk oyunları ve eğlenceler
için faydalanılmış. Yürüdükçe neler keşfettik, top. 15km yurumusuz. Otelimiz,
Monte Martini semtindeydi,circus maxımusa cok yakın: Sabah kahvaltısı
muhteşemdi, tatlıya doyduk. Sufleler( aklınıza sadece çikolata gelmesin, sütlü
tereyağlı içinden akışkan krema çıkan her tatlı,tuzlu sufle), ekler, turta,
cruasan... Çarşıda da bu ürünlerle dolu yerler var, tabii tiramisu ve gellato
yani dondurma, hepsi önce görsel bı şölen,sunumlar harika.
5.gün:Floransa ya
hareket 275km 3.5sa Toscana bölgesindeyiz Önce Siena turu :Camollia kapısından
şehre yürüyerek giriyoruz . Palio caddesi eğimli. Siena surlarla çevrili bir
düklük.1215 yılı Etrusklerden kalma tarihi blok blok taş sokaklar, küçücük şık
dükkanlar.Duomo Katedrali gotik tarzıyla göz kamaştırıyor yanında çan kulesi,
dar güzel evli sokaklardan geçerek vaftizhane;. Beyaz/ siyah kare yapı .Buradan
meydana iiniyoruz.Saat kulesi muhteşem.Kırmızı bir yapıyla ,evler de kırmızı
kiremit ve yeşil ahşap pancurlu. 1sa yoldan sonra Floransadayiz. Michalengelo
Tepesinden, tüm şehri, manzarasını izliyoruz. Floransa, (Leonardo,
Boticelli(Venüs'ün doğuşu) Michelangelo, Macchiaveli, Donatelo ve Dante gibi
önemli bilim insanlarına ve sanatçılarına ev sahipliği yapmış oldukça önemli bir
şehir. Ve Floransa deyince ronesansin doğuşu (15_16.yy. )akla gelir Medici ve
Uffici ailelerinin sanata, sanatçıya; dolayısıyla ronesansa katkısı buyuk...
Arno nehri ve Ponte Vecchio köprüsü (fotoğraf için güzel) Burası Dünyanın 4
carsili köprüsünden biri(2. Bursa da İrgandi 3_Venedik(Ponte di rialto)
4.Bulgaristan) köprüde sağlı sollu dükkanlar dizili.Aslında köprü, Uffici
ailesinin saraylarına kimseye görünmeden gitmelerini sağlayan bir gecitmis.
Ufizzi galerisi: ufizzi İtalyanca da ofis kelimesinin çoğulu,burası 1500 lerde
Medici ailesince ofis olarak yaptırılmış,sonra müzeye,sanat galerisine dönüşmüş
. Dış duvarında dönemin ünlü sanatçıları, müzisyenleri, mimarlarının büyük
heykelleri var . Mazzini Ailesi’nin şehirdeki ilk sarayı olan Vecchio, yıkılan
Uberti Ghibelline kulelerinin kalıntıları üzerine yapılmış. Zamanında
grandükleri yönetmek için bir merkez haline de gelen saray, Mazzini Ailesi’nin
ikametgahını yeni saraya taşımalarının ardından “Eski Saray” anlamına gelen bu
ismi almış. Sarayın tam giriş noktasında da Michelangelo’nun Davut Heykeli’nin
bir kopyası yer alıyor. Aslı , Galleria dell’Accademia’da.. Floransa politik
tarihi açısından da ayrı bir öneme sahip olan bu saray, şu anda bir müze. Santa
Maria del fiore katedrali(Duomo):Burada Giotto(inşa eden kişinin ismi) nün çan
kulesi,414basamakla cikiliyormuş..Santa Maria del Fiore, hem şehrin sembolü hem
de Floransa’nın gerçek bir Rönesans şehri olduğunun en büyük kanıtı. 5 farklı
bölümden oluşan bu katedral bir kompleks. San Giovanni Battista vaftizhanesi:
Katedralin önünde sekizgen bir yapı .. Signoria sarayi ve meydani(Piazza della
Signoria Vecchio Sarayı’nın da bulunduğu meydan Floransa’nın en önemli meydanı.
İsmini Signoria olarak bilinen şehir konseyi döneminden alıyor. Herkül heykeli
ve Davut (yada Apollon) heykeli de Michelengelo' nun. Michelangelo’nun Profili:
Herkül ve Cacus heykelinin arka tarafında, Palazzo Vecchio’nun cephesine oyulmuş
bu erkek profilinin, sanat tarihçileri Michalengelo’ya ait olduğunu öne
sürüyorlar. Neptün çeşmesi ; Meydanın tam merkezinde bulunan çeşme, 1500’lerde
bir su kemerinin açılışını kutlamak üzere, Bartolomeo Ammannati tarafından
yapılmış. İlk yapıldığında hiç beğenilmemiş. Çeşmede dört tane at, deniz tanrısı
Neptün’ü (Poseidon' u)çekiyor ve etraflarında da deniz kızları ve erkek deniz
tanrıları bulunuyor.Karşıaki köprüden Ponte Veccihi köprüsunün güzel fotolari
cekilebiliyor. Burada Ares' in de bronz heykeli var . Geceleme Monte Catini
Terme'de, otelimiz Grand Hotel Tamerici , nasıl güzel bir oda,adeta 1+1, antika
ahşap sifoniyer,çalışma masası ve dolaplar, mobilyalar,yatak örtüsü halılar ve
perdeler turkuaz,sarı yaldız desenli ottomon ve takım.
6.Gün 423km, 5.5 sa
suruyor
Pisa: Kulesi, Orta Çağ'da inşa edilmiş. Aslında Pisa Katedrali'nin çan
kulesi olarak tasarlanmış. Kule, eğik duruşu nedeniyle dünya çapında büyük üne
kavuştuğundan her yıl milyonlarca turist çekiyor. Yapımı 1173 yılında başlayan
kulenin tamamlanması yaklaşık iki yüzyıl sürmüş, yapım süreci boyunca da pek çok
mimari sorunla karşılaşılmış. Pisa Kulesi'nin en dikkat çekici özelliği,
temelindeki zayıf zemin nedeniyle eğik şekilde durması. Kule, sekiz katlı olup
yaklaşık 56 metre yüksekliğinde. Beyaz mermerden yapılmış olan yapı, Romanesk
mimarinin en güzel örneklerinden Şehrin tarihi merkezi Piazza dei Miracoli, yani
'Mucizeler Meydanı' olarak bilinen alandaki kule, aynı zamanda Pisa Katedrali ve
Vaftizhane ile meydanda bulunan üç ana yapıdan biri.Pissa bir şehir devleti.
Portifino gezisi için 25€ vererek teknemizde yerimizi aldık.Kisa bir yolculuk
ile kartpostal gibi bir doğal körfeze girdik, masmavi sular, tekneler,yatlar ve
sevimli renkli Portifino. Kıyı boyunca dizilmiş cafeler, restorantlar, minik
dükkanlar, üzerlerinde o güzel evler.Ara sokaklar, körfezin dayandığı dağa
yerleşmiş dolana dolana evlere,kiliselere çıkıyor. Evler öylesine yeşil içinde
ki aşağıdan farkedilmiyor Her yer doğa, her şey ona uygun. San Remo da Otel
Aristo Monte Carlo da geceleme.
*7.gun; Nice_Cannes&ST.tropez._San Remo, 55 km
mız var..
Monte Carlo yu geçtikten sonra İtalya-Fransa sınırını , sadece Fransa
yazısıyla geçtiğimizi anladik. Monaco da Monte Carlo, çok sayıda kumarhane,
büyük şirketler ve liman şehri olduğundan zengin. Tünellerden geçiyoruz
üzerimizde şehir var.Kucuk bir ulke düz alanı çok az .Şehrin altı tünellerden
oluşuyor, çok yerinde doğal halde, araç yolları, döner adaları, levhalariyla
labirent gibi.Hatta araçta yüksekliğe dikkat etmek gerekti. Sn Nicolas kilisesi,
saray, liman gezeceğiz derken, Formula yüzünden yolları kapatmışlar, otobusumuzu
gecirmediler.Turu yapamadik.
Nice dogru yola çıktık. Güney Fr. Cote d'azure
(Fransiz Rivierasi,mavi kıyı) Nice'e gelince Franciscan Manas Cimiez tepesinden
kuş bakışı Nice Cote d'Azur'un masmavi suları, Baie des Anges (Melekler Körfezi)
üzerinde yer alan Fransız Rivierası'nın kültür başkenti olan zarif Nice için
çarpıcı bir fon oluşturmuş.Burayı görmedik ama palmiye ağaçlarıyla çevrili, 6
kilometrelik bir alanmış ünlü Promenade des Anglais. Chagall,Matisse,Renoir
burada yaşamış. Rus Kilisesi ve Matisse Müzesi de bu şehirde. Bu arada Nice’i de
bizim Foça’lilar kurmuşlar. Marsilyaya yerleşip Nice'i almışlar, adını zafer
tanrısına itafen koymuşlar. Denize paralel eski çarşısı dar bir sokak ve
dükkanlardan oluşuyor. Ünlü meydanın mimari aynı olunca Selanikteki Aristo
meydanının kopyası da burada : Massena Meydanı, siyah beyaz yer bir yer döşemesi
olan, Jaume Plensa’nın hava kararınca rengarenk aydınlatılan ikonik oturan adam
heykelleri ile süslü, Apollon’un dev bir heykeli ve etrafı çeşitli cafe ve
restoranarla dolu Nice‘nin en ünlü ve turistik meydanı. Mc Donalds bu harika
sahile bakıyor, bir yağmura yakalanıyoruz, yemek ve bişiler içmek için kurtarıcı
oldu.
Sonra Cannes'e yolculuk... Cannes, Fransız Rivierası'nın en ünlü
şehirlerinden biri. Fransa'nın güneyinde yer alan ve özellikle bahar aylarında
dünyaca ünlü Cannes Film Festivali'nin organize edildiği küçük zengin bir
şehir.Bu yıl 78.yapildi. platformlar hala duruyordu, ama yağışlıydı. Geceleme
yine San Remo'da, otelin yanında büyük bir market var, yemek ve şarap için
yararlanıyoruz Denize bakan balkon keyfi ile dinlenme .
8.gun Milano' ya hareket
317km 4 sa.
Yolda Como ve Lugana Gölü ne ugruyoruz.Alp dağları karsimizda
yemyeşil, bazı yerlerde mavi uzaniyor. İsviçre sınırında İtalya'nın Como Gölü ,
165km 2, oldukça büyük, Alplerde ünlülerin villaları varmiş. Daglardaki
villalara funikuler var. İsviçre sınırı denilen yer, aynı şehrin ortasından
geciyor.AB nedeniyle geçişler kolay, kontrol bile yok.Aslında yetkileri varmış,
bir polis durdurdu sadece 1kartondan fazla sigara var mı diye sordu ; rehber yok
deyince, guvenle, kontrol etmediler.
İtalyadan İsviçre ye geçiyoruz: Lugano Gölündeyiz ;
Como Golunden küçük ama harika manzaralar yakaladık. Yağmur var, yemyeşil Alpler
hava nedeniyle lacivert oldu. Lugano Golünü daha çok sevdim. Lugano şehri özgü
düzen,temizlik ve sessizlik içinde, insanlar nezih ve kibarlar, çok şıklar, ünlü
mağazalar ve sokaklar,caddelerde güzel kliseler.
Milano ya doğru yola cıkıyoruz.
Milano deyince tabıı ki Doumo katedrali, Bu görkemli ortaçağ Katedrali kentin
kalbinde. İnşasına 1386’da başlanmış1965 senesinde tamamlanmiş. Milano’nun
simgesi ve Avrupa’nın 4. büyük katedrali olan yapı, 12.000 metrekarelik bir
alanı kaplıyor.135 kuleden oluşan Duomo Katedrali’nin yüksekliği 157 metre ve
üzerinde 3500 civarında heykel olduğu söyleniyor. Katedralin en yüksek
noktasında som altından yapılmış Madonnina Heykeli (Küçük Madonna) bulunuyor.
Meydanda yer alan bronz Vittorio Emanuele heykeli güvercinlerle dolu. Buenos
Aires Bulvari Milano daki en uzun alışveriş caddesini yürüyoruz.
Galleria
Vittorio Emanuelle ise; dünyada meşhur alışveriş merkezi ve modanın kalbi. Ve
dünyadaki en eski ve tarihi alışveriş merkezlerinden biri. 1865 yılında Giuseppe
Mengoni’nin tasarladığı binanın zeminindeki mozaikler sanat, tarım, bilim,
farklı kıtalar gibi öğeleri temsil ediyor. Ayrıca cam kubbe tavan da özellikle o
dönem için özgün ve yenilikçi.
Piazza della Scala Meydanı’nda La Scala Opera Evi
, dünyanın en büyük tiyatro binası La Scala. Milano llombardiyali bankerler
yüzünden zengin bir sehir.
Santa Maria delle Grazie Kilisesinde Leonardo Da
Vinci’nin 15. yüzyılda çizmiş olduğu “Son Yemek” nin olduğundan söz ediyor
rehberimiz . Milano' yu da çok sevdik. Geceleme Milano"da, Da Vinci Milano Otel 'de..
9.gün Milano"dan, dan Verona sonra Venedik e hareket267km3.5sa. ...
Önce 2.5 sa
sonra Veronadayız. .Citta Antica” bölgesi adından da anlaşıldığı gibi
kiliseleriyle, meydanlarıyla, saraylarıyla şehrin en tarihi bölgesi. Piazza dei
Signori, Lamberti Kulesi’nin yükseldiği Piazza delle Erbe, Casa di Giulietta ve
gladyatörlerin ölümüne savaştığı Verona Arenası hep bu bölgede. Verona, deyince,
Romeo Juliet akla geliyor ve tabii Dante ve İlahi Komedya..
Juliyette nin
balkonuna doğru yürürken şehrin eski dokusunda ayrıntıla anlatılıyor . Ufizzi
nin heykelinden geçiyoruz.Romeo' nun serenad yaptığı baklona, kapalı kemerli bir
yapıdan sırayla gecerek, küçük bir alana ulaşıyoruz. juliyet in bir heykeli
var.Sol göğsünden tutunca dileğiniz gerçeklesirmiş. Buradan çıkıp, sağa dönünce
meydana geliniyor, ilahi komedya da burda yazılmış , çan kulesi, ortada Dante
nin heykeli .Yagmur başlıyor.
Piazzo Erba Meydanına yuruyoruz, kolezyum burada
Ufizzilerin mahallesinden geçiyoruz.Verona yangınında bu mah de yanmış,
Ufizziler yanan evleri satın alıyor ve yeniliyorlar. Bu da collesiyumun ve
tarihi dokunun korunmasını sağlamış .Tarihi atmosferi ve gladyatörler çağına
ışınlayan arenası Coleseum, Romanınkinden küçük. 2 katı ayakta, bir bölümünde
3.kat gorunuyor, içi şimdi konserler içinkullanılıyormuş. Verona Adige Irmağıyla
3 tarafı çevrilen romantik, güzel şehir...
Yol boyunca asma bağları öyle çok ki..
Bu gün yine yagmur var, neyse ki gezmemize olanak verir şekilde yağıyor.
Trancetti 'den vaporetto ile geçiyoruz.
Venedik :La Serenissima denir, en mutlu huzurlu yer
anlaminda. Venedik, kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kurulu. Şehir, kıyı şeridi boyunca uzanan Venedik Lagünü'nde, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasında.
Venedik, mimarinin ve denizciliğin doruk noktası.Venedik’in sular içindeki kanallı yapısı onu herhangi bir savunma kalesine bile ihtiyaç duymadan düşmanları tarafından fethedilemez kılıyor. Venedik’teki yapıların böylesine sulu ve zorlu bir coğrafya’da binlerce yıldır ayakta kalmasının nedeni ise temellerine çakılmış ahşap kazıklar. Bu kazıklar binaların temellerini sudan yüksekte tutarak çürümelerini engelliyor ve ömürlerini uzatıyor.
Deniz şehirleri
kilise, vaftizhane ve can kuleleri ile de birbiriyle yarışmış.San Marco meydanı,
San Marco Katedrali, Dükler Sarayı, Çan Kulesi, Büyük Kanal, Rialto Koprusu
(Venedik'i. doğu ve batısına bakmak, güneşi doğurup,batirmak), diğer köprüler,
kanallar, gondollar ve doyumsuz manzaralar, anlar..
Venedik’te İncil’in de 4 yazarından biri olan Aziz Markus çok önemli. Hatta kendisi şehrin koruyucu azizi. Bu önemi kendisinin adıyla anılan bazilikasından ve meydanından da anlayabilirsiniz.
San Marco'nun çan kulesi, yaklaşık 99 metre yüksekliğinde, bir zamanlar gemiler için bir deniz feneri olan bir sivri uçla taçlandırılmış, etkileyici bir kare planlı kule.
Sütunlardan biri ve dört
bronz at heykeli 1204 Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis'in
yağmalanmasının ardından Dük Enrico Dandolo emriyle Venedik'e getirilmiş. 1254
yılında San Marco Bazilikası ön cephesindeki teras kısmına yerleştirilmiş.
Oldukça hacimli ve ağır yapıtlar, şaka gibi. Vaftizhanede 4 İncil yazarı, Türk
tüccar freskleri çok renkli ve canlı. Venedik, sevdiğim; aynı güzellik ve
renklilikte yine.İlk geldiğimde inşallah yine gelirim demiştim.İkinci gelisimde
de böyle dilemisim demekki:)bu 3.gorusum💜 Geceleme Venedik Mestre'de Hotel San
Giuliano..
10.gün : Sirbistanin baskenti , Belgrad 'a hareket 767km 8 saat
Slovenya,,Hirvatistan, Sirbistan... Slovenya nin başkenti
Ljubljana(Lubyana)dayız. 270000 kişi yaşıyor; galeriler ve müzeler, opera binası
ilk dikkat çeken binalar.
Presen Meydanında;romantik şair Preseren başının
üstünde çıplak bir peri şairin kafasına defne yapraklarından bir taç tutmakta,
1905 yılında yapılan ve Fransiskan Kilisesi’nin karşısında bulunan heykele
tutucu Katolik din adamları büyük tepki göstermişler. Vali ve piskopos,
kilisenin girişine ağaç dikerek kiliseden çıkan cemaatin çıplak kadınla
karşılaşmasını önlemek istemişler.Şair heykelinde dümdüz bir noktaya bakar
sekilde. Bu karşıdaki binanın duvarı üzerinde duran, bir türlü kavuşamadığı
Julija Primi’nin balkonu, geceleri buraya Preseren ışıkla yansıtılıp,iki
sevgilinin kavuşmasını sagliyorlarmiş.
Sava Nehri’nin bir kolu olan Ljubljanica
nehri, etrafı yeşilliklerle dolu bir mavilikle güzelliğine güzellik katıyor
Triple köprü; mermerden yanyana, ejderha köprüsü başında ve sonunda şehrin
simgesi ejderleriyle sevimli.Cobbler’s Köprusu sütunlarıyla ünlü.
Nehrin iki
yaninda harika binalar, magazalar, cafeler siralanmis.Rehber nehir kiyisinda
bira patates keyfi yapmamızı önerdi .
(Rehberimiz, Baku deki heykel, altın
postve büyücü Medea'nin hikayesini anlatti.) Söylenceye göre,
Yunankahramanlarından Jason, Kral Aites’i yener, kralın kızı olan sevdiği kadın
Medea (çocuklarını öldüren)ve Argonotlar (altın arayıcıları) ile birlikte güneye
Ege Denizi’ne gitmek isterken, yanlışlıkla Tuna Nehri‘nin kuzeyine doğru yol
alırlar. Tuna’nın bir kolu olan Sava’nın etrafından Lubliyana Nehri kaynağına
varırlar. Lubliyana Nehri kıyısında konaklamaya başlarlar. Zamanla Argonotlarla
birlikte kurduğu köyde kalan Jason bir gece nehirden ağzından ateşler püskürten
bir canavarın uçtuğunu görür. Köyün yarısını ateşe veren ejderha, Argonotların
bir kısmının yanarak bir kısmının ise canlarını kurtarmak için kendilerini
attıkları nehrin sularında boğularak ölmelerine neden olur. O gecenin ardından
Jason canavarı öldürmekten başka bir çaresi olmadığını anlar, Lubliyana
Nehri’nde kendisini bekleyen dev ejderha ile çarpışarak onu yener ve bu güzel
şehre Medea ile birlikte yerleşen ilk insan olur Jason. Bu nedenle de ejderha
şehrin sembolü olur.Güzel şehirdi..
Hırvatistan üzerinden akşam saatlerinde
Belgrad "a ulaşıyoruz. Geceleme Sırbistan' in başkenti Belgrad 'da. Tur bir
restoranla anlaşmış, orada akşam yemeği yiyoruz,saat 21.30. Güzel binalarla
çevrilicaddesini de yeniden görmek varmış.
11. Gün Dönüş :
Belgrad'dan
Bulgaristan in başkenti Sofya ' ya geliyoruz.AB ne geçmediğinden € geçmiyor.
Saatler Türkiye saati ile aynı. Sofya'yı daha önce gezmiştik.Bu nedenle serbestçe gezip, lokal tatlar deniyoruz. Yine altın yüzlü Sofya heykelinde toplanıp, yola koyuluyoruz.
İzmir'e hareket ve yol 1300km, 20 sa. molalarla
nerdeyse 24 saati buluyor.Uykulu uykusuz Türkiyemizdeyiz...
İstege bağlı, Edirne
de ciğer molası veriliyor... Aklımda böylekalacaksın güzel gezim. Somon ve sarı
eski yuzyıllardan ama bakımlı, sevimli evler, her yerde yemyeşil ağaçlar içinde,
dokuyu bozmayan, yeşili korumuş mimari, kiliseler görkemli. Rahat, şık,
birbirine saygılı insanlar; tarihi yapılarıyla şehirleri korumuslar. Yollar bile
bazen köylerin,şehirlerin üzerinden ayaklar üzerinde yükselerek, bazen de
tünellerle dağlardan geçiyor, gidiş geliş şeritleri ayrı ayaklar üzerine
bölünmüş, çünkü oldukça yüksek ; buralarda şehirlerin panoramik görüntüsü
harika. Caddeler, sokaklar temiz, korna sesi yok.Her yerden yükselen mis pizza,
makarna, cruasan kokuları, tatlılar ve şaraplar ayrı bir şölen. Derede, ırmakta
bol su, yüksek ve geniş köprüler. Tarlalarda yemyeşil buğdaylar; makarna, un
olacak.O güzel şaraplar için üzüm bağları unutulmaz: Göz alabildiğine düzenli,
budanmış, çok yeşil . Dönüşte kıyıları süsleyen deniz geçiyor, uykulu
gözlerimden...